twenty nine

2.7K 51 17
                                    

Gözlerimi açtığımda ellerim Buğra'nın göğsündeydi. Sol bacağımi da onun üzerine atmıştım. Buğra da elimi tutuyordu.

Hızlıca fırladım yataktan buğra'ya dönüp baktığımda uyanmamisti neyseki. Karın ağrımda geçmişti yani dünkü kadar şiddetli değildi. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. İç çamaşırlarımi değiştirip temiz kıyafetler giydim. Aşağıya indiğimde iki kadın bana doğru bakıyordu. Kimdi ,neydi hiç ama hiç umrumda değildi. Bu yüzden salona geçip televizyonu açtım.

Kısmetse olur vardı. Uzun zaman olmuştu izlemeyeli. Ben en çok sarışın Burak'ı seviyordum. İyi çocuktu. Yakışıklıydi da. Keşke beni bu kacirsaydi diye geçirdim içimden. Cümlenin mantıksızligiyla güldüğümde ruh hastası da uyanmıştı.

- Neye sırıtıyorsun sen öyle?

- Hiç sen yoktun ya bu yüzden ne güzel bir gün diyip gülüyordum sen gelince de soldu işte gülüşüm.

- Hadi ya. Ee nasıl oldun biraz daha iyi misin?

- Bana baktığın için teşekkür falan etmeyeceğim sana. Sen beni sırtında buradan Amerika'ya kadar taşısan bile bana yaşattıklarinin yanında hiç bir şey yapmamış olursun. Bu yüzden kararı sana bırakıyorum. Sen bana iyi davransan da davranmasanda benim için bir hiçsin o yüzden boşuna uğraşma. Tabi bunlari bilmene rağmen de devam edersende bu senin kararın.

- Seni etkilemek için mi yaptığımı düşünüyorsun?

- Ya ne için? İnsan olduğunu düşünseydim belki düşüncelerim daha farklı olabilirdi. Ama insan olmadığın için yaptığın her şeyin beni düşürmek için olduğunu düşünüyorum.

- Sen istediğini düşünebilirsin ama ben bunları seni sevdiğim için ve sana bir zarar gelmemesi için yaptım. Hem ne bu tavırlar? Hani beni sevmeyi deneyecektin? Şu anda nefret kusuyorsun.

- Evet dedim öyle bir laf. Ama olmuyor seni sevemiyorum midem bulanıyor senden. Şu anda kaçmıyorsam senden başka bir çıkış yolumun olmadığını bildiğim için kaçmıyorum. Alışmak zorundayım sana.

- Dün gece niye sarıldın o zaman?

Doğru ya dün gece saçma sapan davranmıştim birde ondan tiksinmemistim. Bunların hepsi benim ilgiye olan düşkünlüğümdendi. Arada geliyorlardi bana işte. Hasta olduğum zaman çocukken hep hayalini kurardım babam gelsin benimle ilgilensin diye ama işte sadece hayal kurdum. Böyle hasta olunca biri benim üzerime titreyince ben kendimi resmen o kişinin kollarına bırakıyordum. Çok aşmaya çalıştım fakat olmadı. Ya da bilmiyorum belki içimde ki bir kaç şeyi bastırmak için buna sığınıyordum ama bunu buğra'ya belli edecek değildim.

- Uykudayken hareketlerimi kontol etmemi bekleme benden.

- İyi. Güzelce anlamışsın beni. Senin benden başka çıkışın yok Selinay yine söylüyorum yine söyleyeceğim. Bu sözlerine rağmen seni kilitlemeyeceğim bir yere istersen kaç git seni her türlü bulurum ve asla ucuz kurtulamazsin.

- Ya sen nasıl bir varlıksin? Neden sürekli beni sevdiklerimi tehdit ediyorsun sıksana benim kafama! Korkak misin oğlum sen?

Koltuktan kalktım ve Buğra'nın tam önünde durdum.

- Umarım en yakın zamanda bir yerde geberip gidersin. Ölüm haberini zevkle duymayı bekliyorum. Ve umarım ucuz kurtulamazsin bu durumdan.

Yüzüne baktığımda gözleri dolmuştu. Bir iki adım gerileyerek yüzüme baktı. Sonra askılıktaki ceketini alıp kapıyı çarparak çıktı evden. Ağır mi konuşmuştum? Ona karşı içimde garip duygular vardı ve bunu belli etmekten çok korkuyorum bu yüzden onu kendimden uzak tutmalıydim.

Saat gecenin biriydi ve Buğra halâ gelmemişti. Merak etmiyordum ama bugünkü kullandığım cümleden dolayı gerginlik kapladı vücudumu.

Ya başına bir şey gelseydi? Benim yüzümden ölmesini kaldıramazdim . Ben ağır konuştum gerçekten de. Şimdi de vicdan azabı çekiyordum şaka gibi. Telefonu elime alıp dayamadim aradım hemen. Çalıyordu fakat açan yoktu. Haydaaa neydi bu şimdi?

Tam telefonu komodinin üzerine koyacakken telefon çalmaya başladı. Bilmediğim bir numaraydi.

- Alo?

- Selinay ben hakan Buğra'nın arkadaşı olan. Şimdi ben yoldayım Ankara'ya geliyorum. Sana vereceğim adrese hızlıca git. Buğra'nın durumu iyi değil kaza geçirmiş.

Beynimden vurulmuşa döndüm. Benim yüzümden olmuştu. Benim yüzümden olmuştu hayır Allah'ım lütfen ölmesin. Yaşayamam bu vicdan azabıyla.

Telefonda Hakan'ın bağrışlarini duyduktan sonra kendime geldim ve kapının önüne çıktım. Korumaların yüzü hemen bana doğru dönünce açıklama yaptım ve durumdan haberleri olduğunu söylediler. Ee bana niye söylemediler ki ? Of neyse bunu sonra düşünürdum. Hemen yola çıktık. Elim kalbimin üzerindeydi. İstemsiz olarak gözyaşlarım birer birer kucağıma düşüyordu.

Hastaneye geldiğimde hemen danışmaya isim soyisim söyleyerek çıktım yukarıya. Ameliyattaydi. Allah kahretsin. Bir kaç polis yanıma gelip Buğra'yı sordular. Haberim olmadığını falan soyledim ve ben sordum nasıl olmuş diye.

- Buğra bey öğlen 11.30 civarlarında kaza yapmış. 300 de sürüyormuş arabayı. Karşıdan gelen otomobile çarpmamak içinde arabayı uçuruma sürmüş geldiğinden beri de ameliyatta.

Bu Buğra'nın evden çıktığı saatti. Evet ben sebep olmuştum. Ben nasıl bir insandım? Birinin ölümünü nasıl böyle içten isteyip hiç bir şey olmamış gibi gitmesine izin verebilirdim? Ben bu değildim hayır. Dengemi kaybedince polislerden biri kolumu tuttu. Sandalyeye oturttu beni.

Saat sabahın beşiydi. Buğra'nın ameliyati yarım saat önce bitmişti. Şimdi yoğun bakımdaydi. Cama yaklaştığımda çığlık atıp uzaklaşmam anlık oldu. Yüzü yara bere içindeydi. Dikişleri vardı. Ellerinde kesikler vardı. Allah beni kahretsin. O dilimi tutamadım bir türlü. Ne zaman uyanacagini sorduğumda doktora şu anda ilaç etkisinde olduğunu söyledi. 24 saat içinde uyanırdı.

Kalbim acıyordu. Bilmiyorum ona karşı eski nefretim yoktu. Sabah da hislerime engel olmak için o cümleleri kurmuştum ama şimdi Bilmiyorum of. Ben sanırım buğra'dan hoşlanmaya başlamıştım. Onu böyle yatarken görmek bile sevgisini belli ediyordu. Ve bu beni ona çekiyordu. Şu anda ne düşünmeliyim ne yapmalıyım bilmiyorum ama şu anda cok istediğim bir şey vardı o da Buğra'nın uyanmasıydı.

PSİKOPAT ZORBAM +18Where stories live. Discover now