forty-three

2.1K 33 29
                                    

O gün gelip çatmıştı bugün evleniyordum ben. Şu anda saat sabahın beşiydi. Kuaföre randevumuz vardı sekizde. Yataktan hızlıca kalıp duşa girdim.

Duşta işlerimi halledip zaten çıkaracağımı düşündüğüm rahat kıyafetler giydim. Annem ile lale de uyanmışti. Onlarda benimle kuaföre geleceklerdi. Mahir eve kahvaltı göndermişti üzerinde de not yazıyordu.

- bugün son ayrı kahvaltımız güzelim.

Kahvaltı yaptıktan sonra annem ile lale kıyafetlerini aldılar ve evden çıktık. Mahir bizi aldı evin önünden. Kuaföre bıraktı bizi.

Saçım ve makyajım için aynanın önüne oturduğumda gözlerimden yaşlar düştü kucağıma birer birer. Kalbim de ağır bir yük vardı. Ben sanırım Buğra'yı her şeye rağmen seviyordum. Ama olamazdi gidemezdim ona. Kuaför olan kadın beni uyarınca gözyaşlarımi sildim hemen. Makyaj boyunca kendimi çok Zor tuttum.

Makyaj ve saç bitince gelinliğimi giymek için kabine geçtim. Annemin ve lalenin yardımıyla giydim gelinliği. Lale mutluydu ama annem çok kötüydü. Bı anda böyle olması onu çok üzmüştü. Bende çok üzülüyordum onun bu durumuna ama böyle olması gerekiyordu.

Saat neredeyse 5 olmuştu. Ne ara bu kadar geçmişti ki? Neyse Mahir girince kuaföre önümde durup

- müstakbel karıma bak be ne güzel olmuş.

Gülümsedim sadece. Bu çocuğa hep gülümsüyordum zaten. Yanıma yaklaşıp alnimdan öptü. Mahirin ailesi akrabaları da düğün yerine geçmişlerdi. Epey kalabalıklardi ama annesi beni hiç sevmiyordu. Haklıydı sonuçta yeni boşanmıştim. Mahir'in koluna girdim ve çıktım kuaförden. Dışarıda çok fazla araba vardı. Bizde gelin arabasına bindik. Mahir elimi tutuyordu ama ben ağlayacak gibiydim. Midem iyice kasılmışti. Dayanmaya çalıştım bir şekilde çünkü bu saatten sonra donemezdim. Düğün salonuna alkışlar eşliğinde girdik. Bu bana Buğra'yla olan düğünümü hatırlattı. Hemen nikah masasına geçip memur beyin gelmesini bekledik.

Kapıdan gelen bağırma sesleriyle yöne doğru bakarken silah sesleri geldi bı anda. Hemen masanın altına eğildik. Ne oluyordu Allah aşkına ya?

- SELİNAY NERDESİN???

bu Buğra'ydi. Buğra gelmişti. Mahir çıkmama izin vermeden kendisi çıktı.

- Ne var lan it!!! Senin burada ne işin var?

- kes sesini Selinay nerede? Karımı ver gidecem.

- NE KARISI LAN!!! O BENİM KARIM OLACAK BİRAZDAN SİMDİ SİKTİR GİT BURADAN.

- SELİNAY!!!!!

masanın altından çıkıp buğra'ya döndüm.

- Buğra git buradan lütfen...

- Selinay ben buradan sensiz çıkmam!! Eğer gelmiyorum dersen de bir sürü can alırım çıkarım ben her şeyi göze Alıp geldim şimdi bir dakikan var bir dakikanın sonunda buradan biri ölmüş olacak.

- LAN ŞEREFSİZ!!!!!!

Mahiri kolundan tutup Buğra'nın yanına ilerledim.

- Bak ben bugün evleniyorum bırak artık beni görmüyor musun ne kadar ciddi olduğumu?

- sen bu adamdan benden kurtulmak için evleniyorsun Selinay gel beni öldür ama bu herifle evlenme. Ancak öyle izin veririm aksi takdirde vedalaşacağin yüzler olacak.

Buğra son otuz Saniye diyerek bana elini uzattı. Tüm salondaki insanlar bana git onunla diye yalvarıyordu. Mecburdum gitmeye. Mahir'e dönüp baktığımda yalvaran gözlerle bana bakıyordu.

Buğra'nın uzanan elini tuttum. Ondan bir dakika isteyerek

- Mahir özür dilerim beni affet demeyeceğim ama kimsenin canını tehlikeye atamam bırak varsın ben yanayım. Bunu göze alamam.

- Selinay yapma lütfen bırak bu Şerefsizin laflarını hiç bir şey yapamaz korkma.

- Mahir ben her ne kadar kaçmak istesem de Buğra'dan bu imkansız neden biliyor musun lanet olsun ki ben onu seviyorum. Bana bunları yaşatan adamı seviyorum. Kader ağlarını örmüş ben artık ondan istesemde gidemem. Hoşçakal...

Buğra'yla birlikte arkamızda enkaz bırakarak çıktık düğünden. Lale'ye anneme korkudan dönüp bakamamistim ama ben bu adamı istesemde bırakamam artık belki ayrılık iyi gelmiştir bilmiyorum ama onun yanında acı çekmek bile o yanımda olduğu için katlanilabiir geliyordu şimdi ise azap.

Kapıdan çıkarken sadece yaralı adamları gördüğümde çok korktum. Yerde çok fazla kan vardı. Buğra hemen gözlerimi kapatıp

- ölmediler korkma sadece yaralandilar bak benim adamlarimda Yaralandılar ben ekip yollarım alırlar bitanem.

Buğra elini çekince istemeden tekrar baktım adam kan gölü içinde yatıyordu yerde.

- Buğra ölmezler değil mi?

- hayır bitanem gel bak istersen kolundan veya bacağından yaralanmışlar korkma.

Vücudum titriyordu gerçekten bu kadar şeyi yaşamak artık ağır geliyordu. Buğra'yla Arabaya bindik bana doğru dönüp elimi tuttu.

- seni çok özledim.

- Buğra ben bir şey yaptım.

- ne?

- ben mahirle öpüştüm.

- biliyorum.

- ne demek biliyorum?

- Gördüm sizi arabada izliyordum çok Zor tuttum kendimi ama dayandım çünkü bugün için. Eğer o an bir şey yapsaydım seni götüreblirdi o zamanda belki ben sana geç kalırdım güzelim işte o zaman i iti öldürmekten başka çarem kalmazdı. Yeri geldiğinde sabredebiliyorum ne kadar zor olsa da.

Buğra lütfen artık her şey farklı olsun ben çok yoruldum.

- korkma meleğim çok güzel şeyler bizi bekliyor. Şimdi sen yorulmuşsundur dinlen sen yolumuz uzun.

- uzun derken? Beni şehir dışına götürme lütfen.

- korkma bitanem sadece biraz uzak o kadar şehrin dışına çıkmayacaz. Hadi kapat gözlerini.

Gerçekten de yorulmuştum düşüncelerimi bir kenara itip kapattım gözlerimi sıkıca.

PSİKOPAT ZORBAM +18Where stories live. Discover now