32 - Azərbaycan

11 1 0
                                    

Media: Gözəl vətənim




Ömür keçdi, gün keçdi - Yalçın Rzazadə






Uçaktan indikten sonda Kayaların evine doğru yola koyulmuştuk. Kaya Karabağlıydı ama ailesi Baküde yaşıyordu. Kayanın arkadaşları da bizimle birlikte seyahat etmişlerdi ama onlar başka araçla geliyorlardı. Camdan etrafa bakarak şehri inceliyordum. Gerçekten çok güzeldi.

Retro ve modern karışımı bir havası vardı şehrin.  Etraftaki insanların aceleci tavrı ise fazla göze çarpıyordu. Herkes çok hızlı yürüyordu. Tamam Türkiyede de insanlar yavaş yürümüyordu ama burada insanlar tabakhaneye bok yetiştiriyormuş gibiydi.

Bakışlarım hâlâ camdaykdn Kayanın sesiyle ona döndüm. "Çok beğendin galiba" hafif bir gülümseme yerleşti yüzüme "Evet güzel bir şehir" yüzünde benimki gibi bir tebessümle "Sənə hələ nələr göstərəcəm, gözəlim" dedi. Neden fesat anlamıştım? Utangaç bir şekilde bakışlarımı kaçırdım Kaya benim nasıl anladığımı hissetmiş gibi "Sen iyice arsız oldun bebeğim ya" dedi. Bu cümleden sonra yol boyunca ısrarla ona bakmadan dışarı izledim.

Nihayet Kayaların kaldığı binaya geldiğimizde Kaya aracı park etti ve arabadan inip binaya girdik. Asansörle yukarı çıkarken üstümde bir gerginlik vardı. Gerçekten bacaklarımın titrediğini hissediyordum. Kaya birden elini omzuma attığında ayaklarıma diktiğim bakışlarımı ona çıkardım. Yüzüme şevkatle bakarken "Gerilme, gözəlim" diyerek bana yaklaştı ve şakaklarımdan öptü. Öpücüğü bedenimi biraz rahatlatırken kafamı salladım hafifçe "Heyecanlıyım" dedim. "Sevgilimin ailesiyle tanışıyorum sonuçta"

"Senin sevgilim diyen dilini yerim ben" dedi Kaya ve yanağımı sertçe öptü. "İnsanların yanında da böyle yapma" dedim kaşlarımı çatarak ona bakarken. "Sonuçta bilmiyorlar ve sen fazla rahatsın"

"Zamanla öğrenecekler sen buna takma kafanı"

Bir şey demek için ağzımı açacakken duran asansörle vazgeçtim konuşmaktan. Asansörden indimizde üç kapıdan asansörüm karşısında olana ilerledik. Aslında Kaya yürüyor ben de ördek yavrusu gibi peşinden gidiyordum.

Kaya kapıyı çalırken derin bir nefes aldım. Hadi bakalım hayırlısı olsun.

Kapıyı uzun boylu kumral bir kadın açtı. Yaşı genç değildi galiba ama gerçekten genç duruyordu. Kendisine baktığı her halinden belliydi.

Kayayı görünce gözlerinde berilen ışık ve aniden ona sarılmasıyla annesi olduğunu anlamıştım. Çünki ancak bir anne böyle güzel bir sevinçle karşılardı evladını. Benimkinin aksine.

Kaya da aynı sıcaklıkla karşılık verdi anmesine. Onlar birkaç saniye özlem giderirken ben onları izliyordum. Sonunda ayrıldıklarında kadın geniş gülümsemesiyle konuşmaya başladı.

"Xoş gəlmisən, oğlum" dedi. (Hoşgeldin, oğlum) ardından gözleri beni buldu. Aynı geniş gülümsemeyle "Sən də xoş gəlmisən, bala" dedi. Samimi bir şekilde gülümseyip "Hoş buldum, efendim" dedim.

"Ay sen Türk müsün?" diye sordu neşeyle. "Evet" dediğimde Kayaya çevirdi bakışlarını ve "Bahsettiğin çocuk bu mu yoksa?" Benden mi bahsetmişti? Sakin ol Samir, sakin ol. Heyecandan geberecem lan.

Ben de bakışlarımı Kayaya çevirdiğimde annesi "Samirdi değil mi? Ben de Kayanın annesi Ahu, memnun oldum, oğlum" dedi. "Ben de memnun oldum, efendim" dediğimde kaşlarını çatarak "Efendime gerek yok abla de sen bana" kafamı sallayarak "Peki" dedim. Yine yüzünü o samimi gülümsemesi kaplarken "Ne dikiliyorsunuz burada? Geçin hadi" kapıyı genişçe açtığında ikimiz de ayakkabılarımızı çıkarıo içeri geçtik. Ben önden geçerken Kaya arkamdan içeri girerken annesinin "Tapmısan yaraşıqlını" dediğini duydum.

Hayr utanmanın sırası değil, Samir. Kayanın bedenini arkamdan geldiğinde belimde hafif bir baskı hissettim. Beni belimdem tutarak salona doğru yönlendirdiğinde kendimi utangaç yeni gelinler gibi hissediyordum.

Salona girdiğimizde televizyonun başında elinde kumandayla oturmuş adamı görmemle gerginliğim arttı. Ve Kayanın babası.

Adam tam anlamıyla taş gibiydi. Esmer teni, siyah saçları ve yapılı vücuduyla o da kendine baktığını belli ediyordu.  İkimizi fark ettiğinde yüzünde ilk şaşkın bir ifade oluştu, oturduğu yerden kalktığında yüzümde şaşkınlık yerine sevinç vardı. Gözleri parlayarak Kayaya taraf geldiğinde Kaya da ona doğru yürüdü ve sıkıca sarıldılar. Çocuklarını çok sevdikleri her hallerinden belliydi.

"Nə yaxşı tez gəldin ay oğul" dedi Kayadan ayrılırken. Kaya da ayrılıp "Darıxmışdım" (özlemiştim) dedi. "Yaxşı eləmisən bala" diyerek sırtını sıvazladı Kayanın.

Gözleri beni bulduğunda "Bu oğlan kimdi belə?" diye sordu. (Bu çocuk kim?)

"Dostumdu, adı Samirdi" diye tanıtdı beni. "Xoş gəlmisən bala. Birinci dəfədi görürəm səni" (Hoşgeldin oğlum, seni ilk defa görüyorum)

"Hoş buldum efendim" dediğimde kaşlarını kaldırıp "Türksən? Boy nə yaxşı" dedi ( Türk müsün? Ne kadar güzel). "Evet efendim Türküm"

"Əfəndim nədi? Sən mənə- sizdə nə deyirlər? Hə abi, abi de"

"Tamam" kafamı salladım deminden beri yüsümde asılı duran gülümsemeyle. Çol güler yüzlü bir aileydiler.

Ahu abla salon kapısından kafasını çıkarıp "Geçin oturun size çay getireyim" dedi ve kafasını çekip gitti. Kayanın babası gülerek "Ahu da ilk vaxtlarına qayıdıb Türk dilində danışır" dedi. (Ahu da ilk zamanlardaki gibi Türkçe konuşuyor)

"Gəlin, oturun görüm nətər gəldiniz, nətər keçdi yol?"

Ve sorgu böyle başlamıştı.

____
Gələn bölüm bir iki yeri gəzələr sonra toydu. Toy üçün bir-iki mahnı seçmişəm, məndən olsa çox mahnı qoyardım e ama bölüm onda mahnılardan ibarət olardı.

Azərbaycan mahnıları>>>

Bölümlərin üzərinə mahnı əlavə edəcəm day.




KAYA-GAYOù les histoires vivent. Découvrez maintenant