21

6.8K 297 12
                                    

Buradaydı, tam karşımda.
Nefes aldım, nefes verdim.
Hayati derecede önemli bu eylemi yapmak hiç bu kadar zor gelmemişti.

Gözlerimin yandığını hissettim. Ama hayır, bir kez daha bu herifin karşısında ağlayamazdım.

Öyle afallamıştım ki bir süre hareket edemediğimin bilincindeydim. Onu görmek yaşadığım o dakikaları gözümde canlandırdığında midemin ağzıma geldiğini hissettim.

Yaşananları sadece annem ve babam biliyordu. Geri kalan herkes için o Çağlar Erayvaz'ın biricik yeğeni Giray Erayvaz'dı.

Benim için ise bir canavar, bir katilden farksızdı. Çünkü bir insanın ruhunu kirletmek de suçtu.

Ayağa kalktığımda gürültülü bir ses çıkmıştı geriye düşen sandalyeden. Öylesine şok içindeydim ki etrafımdakilerin seslerini duyamıyordum.

Geriye attığım her adımda sırtım duvara yaslanacakmış gibi hissediyordum. Abilerim ayağa kalkmıştı, ne olduğunu sorguluyorlardı.

O ise sırıtıyordu, o gün yaptığı gibi.

"Hayır..." bir fısıltı döküldü dudaklarımın aradından. Omuzlarımı sarsan Umut abimden bile korktum o an.

Kimsenin eli üzerime değmesin istedim, kimse bana dokunamasın.

"Ne oluyor Yağmur? İyi misin sen?" Uraz abim karşımda kaşlarını çatmış bir vaziyetteydi. Umut abim ne olduğunu anlayamadığı için sinirleniyordu.

Anlatamazdım. Ve bu şartlarda yapabileceğim en iyi şeyi yaptım, kaçtım.

Koştuğum o yol hiç bitmeyecekmiş gibi hissettirdi. Kapıda kameralara poz veren annemle babamın önünden geçtiğimde ikisi de meraklı gözlerle kalmışlardı ardımda.

Bağırdılar duydum fakat durmadım. Gelmediler. Ben bu halde karanlık sokaklarda ruhumun katilinden kaçarken annem ve babam kameralara açıklama yapmakla meşguldüler.

Biraz uzaklaşmıştım oradan. Fakat o adam her yerden çıkacak gibi geliyordu. Sanki her baktığım insanda onun yüzünü görüyordum.

Onca yolu koşmuştum fakat ayağımdaki uzun topuklular sadece bir yere kadar dayanabilmişlerdi. Olduğum yere yapışırken güçlükle yutkundum.

Ellerim kirlendi.
Dizlerim acıdı.
Ayaklarım soyuldu.
Ama ağlamadım.

Ayakkabıları sokağın kenarındaki çöpe fırlattım ve ayağa kalktım. Koştuğum yollar yavaş yavaş tanıdığım yerlere dönüşüyordu.
Ayaklarım koparcasına acıyordu fakat duramazdım.

Geçen zamandan emin değildim fakat evin önüne geldiğimde yorgunluktan ölmek üzereydim. Yine de kendimi önce eve, sonra da odama atabildim.

Ayaklarımın hali berbattı. Hem çamur olmuşlardı hem de kesilip, soyulmuşlardı. Ama ruhum kadar paramparça olamazlardı.

Üstümdeki elbiseden kurtulup kendimi suyun altına attığımda derin derin nefes almaya çalıştım.

Ağlamayacaktım. Ben güçlüydüm.

Tenime değen sıcak suyun aksine ben üşüyordum. Bedenimdeki yanancı izleri silmek uğruna derimi yırtacak kadar sert sürdüm sabunu vücuduma.
Yıllardır aynı şeyi yapıyordum.

Üstümde suyu bir kez saha gezdirip iyice durulandıktan sonra sıkı sıkı sarıldım bornozuma.

Üzerime gri bir sweat ve aynı renk eşofman giyindiğimde biraz daha iyi hissetmek uğruna yatağımın üstüne uzandım.

Tam o sırada duydum alt kapıdan gelen anahtar sesini. Tüylerim diken diken olmuştu. Kalbimin ağzıma geldiğini hissettim. Yavaş hareketlerle ayağa kalkıp kapıya doğru adımladım. Gelmiş olamazdı değil mi?

Yanlış Oldu | TextingWhere stories live. Discover now