Ertesi gün uyandığımda kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Gözlerimi yavaşça aralayıp tulumun içinde oturur gibi pozisyon aldım. Güzelce gerilip yeni günün tadını çıkarmak için tulum dan çıktım. Çadırı "açıl" kelimesi ile kapısını açarken tulumu toplayıp dışarı çıktım.
Çadırın önünde güzelce tekrar gerinip kollarımı esnetirken gökyüzüne doğru baktım. Benimle sürekli uğraşıp,kendi çocukları başaramadığı için sinirini benden çıkaran o insanlar arasında olmadığım için mi kendimi bu kadar iyi hissediyordum. Tam emin değilim ama üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi rahattım. Saçma sapan dedikodulara gözlerimi kapayıp kitapların arasına görülmeyecektim artık.
Kendimi motive ettikten sonra çadırımı toplarken bütün keyfim kaçmıştı. Çünkü karşımda John duruyordu. O koca ağzını açmış bir şekilde tam karşımda esniyordu. Onun da benimle birlikte akademiye geldiğini unutmuştum.
O köydeki insanlardan uzakta olabilirdim ama kilisedeyken benimle en çok uğraşan insanla birlikte seyahat etmem yetmiyormuş gibi bir de aynı akademiye gidiyorduk.
Bu nasıl bir kaderdir ? Artık ben bile bilmiyordum.
John ona fark etmiş gibi bana sert bir şekilde baktığında başımı döndürüp çadırımı toplamaya devam ettim.
- " Oradan beni sinsi sinsi izleyeceğini gelip yüzüme konuşsana. " Dedi John birden.
- " Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. "
John küçümser gibi baktıktan sonra tekrar konuştu.
- " Öyle mi ? " Gülümsedi. " O yüzden beni mi izliyordun ? "
John'a baktığımda keyfi yerinde görünüyordu. Bana bakıp sırıtmasından anlamak kolaydı. Onu ve koca ağzını görene kadar benimki de yerindeydi. Neyse, uğraşmaya bile değmez. En iyisi cevap verip konuyu kapatmaktı. Yoksa cevabını alana kadar benimle uğraşmaya devam ederdi. Biliyordum. Çünkü kilise de yeteri kadar görme fırsatım olmuştu.
- " Ben seni izlemiyordum. Dedim. Çadırımı toplamaya devam ederken. "Tam keyfim yerindeydi ki senin yüzünü görünce hepsi kaçtı. "
Bunları söylerken John sinirden kızarmış gibi bana baktı. Vücudu yine kırmızı rengi sarmaya başlamıştı.
- " Ne oldu söylediklerim hoşuna gitmediği için yine bana ateş topumu yollayacaksın ? "
John vücudunun kırmızı rengi aldığını fark edip gücünü vücuduna geri çekti.
- " Ne zaman öyle bir şey yaptım ? "
John'a bu sefer küçümser gibi bakışlarla bakmak sırası bendeydi.
-" John, kiliseden ayrıldıktan sonra unutkan mı olmaya mı başladın ? " Dedim gülerek. " Ne çabuk da unuttun ! Kilisedeki sınıfta üzerime ateş topu atmıştın ama rahibe seni durdurunca kazayla oldu demiştin. "
Gülmeye devam ettim. John'la alay etmek hoşuma gitmişti. Kilise de benimle yeteri kadar alay etmişti zaten. Artık sessiz olmak için bir nedenim yoktu. Sonuçta Elise yoktu. Rahibe de akademiye gidince benimle işi kalmayacaktı.
- " Ben... Ben... Ben onun kaza olduğunu daha önce söylemiştim. Yine aynı konuyu neden açıyorsun ki ? "
John'a baktığım da kıpkırmızı olmuştu utancından.
-" Öyle miydi ? Güldüm. " Kusura bakma benim hatam. " Deyip gülmemi kestim.
-" Önemli değil." Deyip John sağ eliyle hafifçe burnunun üzerine kayışıp sanki gurur duyulacak bir şey yapmış gibi konuşmaya devam etti. " Artık geçmiş bitmiş konuları açıp ortamın havasını kaçırma. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA ŞÖVALYESİ ~ ARYA ~
Fantasy# Gençkurgu-- Fantastik # # 3. Fantastik # 1. Akademi # 1. Büyü # 1. Ejderha # 1. Efsane # 1. Krallık # 2. Savaş - Düşünsene, sen büyünün her şey olduğu bir dünyada, zerre kadar büyü gücüne sahip değilsin. Sen bu dünyada hiçbir şey yapmazsın. Her...