Yeni Ev

30.4K 1.6K 73
                                    


Kapıdan hızla giden Çağının arkasından bakakaldı annesi, bende Çağının annesine bakıyordum. Kadın kendisine gelmiş olacak ki kapıda duran beni hatırladı. Bana döndüğünde en içten gülümsemesiyle "Kızım," dedi ardından devam etti, "Seni bekliyordum," gözleri dolu dolu olmuştu. Benimse yüzümün duvardan bir farkı yoktu eminim. Çünkü çektiğim acının yanında şu an başka bir duygu hissedemiyorum. Duyduğum bütün cümlelerin hisleri acılarıma çarpıp bana ulaşamadan yok oluyordu.

Kollarını açtı karşımdaki kadın bana sarılmak için ama benden bir tepki göremeyince indirdi, gözlerindeki kırıklarla. "Gel annecim içeri," dediğinde bir adım atıp kapının eşiğinden içeri adım attım. "Hoşgeldin evine kızım." 17 yıl sonra gelmiştim evime ve gerçekten hoş mu gelmiştim acaba. "Gel bitanem ayakta kalma salona geçelim." Kadını takip ettiğimde kısacık bir ardan geniş bir salona geçtik.

Bana en yakın koltuğa oturduğumda hemen yanıma oturmuştu. "Çok yorgun gözüküyorsun istersen odana götüreyim dinlen biraz evin ahalisi de gelince hepsiyle tanışırsın." Söylediğine o kadar mutlu olmuştum ki cevap vermeden hızla başımı salladım.

İkimizde ayaklandığımız da evin büyüklüğü çekmişti dikkatimi, dış görünüşüne bakmamıştım bile. Bir yerin önünde durduğumuzda asansör olduğunu fark ettim. İçine girdiğimizde gördüğüm rakamlar afallamamı sağlamıştı. Ev 4 katlıydı. Ve dördüncü katın düğmesine basılmıştı. Gerçekten en son katta mıydı odam. Şükür ki asansör vardı. Asansörden indiğimizde diğer üç kapıyı es geçerek en son oda da durmuştuk. Kapı açıldığında bembeyaz bir oda karşıladı beni.

"Ben öyle kendimce dekore ettim ama beğenmezsen değiştirebiliriz." Beğenmemek mi, beğenmiştim. Ama beğenmesem bile umurumda olmazdı. Değiştirmezdim de gönülleri kırılmasın diye. "Hayır, beğendim." Diyebildim sadece. "Ben çıkayım o zaman sen dinlen kızım." Yeniden başımı salladığımda odamda yalnız kalmıştım. Elimdeki çantayı olduğum yere bıraktım. Yatağımın üzerine oturdum. Ne yapacaktım ben. Nasıl yatacaktım, nasıl uyuyacaktım. Önce üzerimdekilerden kurtulmaya karar verdim. Üzerimi çıkardığımda göğsüme baktım önce, tahmin ettiğin gibi olmuştu yanan yerlerin bazıları patlamıştı, üzerimdeki sweatshirtün üzerime yapışmasından dolayı kızarıklıklar oluşmuştu birde sweatshirtün bıraktığı tozlar vardı patlamış yerlerin üzerinde. Nasıl temizleyecektim ki ben.

Karnıma baktığımda kızaran yerlerin morardığı görebiliyordum. Sırtıma bakmak dahi istemiyordum. Zaman geçtikçe ağrılar kendini daha belli ettiğinde hareket etmem daha da zorlaşıyordu. Çantamdan çıkardığım başka bir siyah üstlüğü üzerime geçirdim. Altımı değiştiremedim bile. Eğilmem ağrılarımı arttırıyordu. Çantamdaki telefon dikkatimi çekti. O adamın bana verdiği. Telefonu alıp çalışma masama oturdum. Rehbere girdiğimde kayıtlı tek bir numara yoktu. Ailemden olmayan ama aile saydığım bir abimle onun babasının numaralarını ekledim sadece.

Savaş abim. Canım abim, en kötü zamanımda hastanede tanışmıştık. Kurtarmıştı beni ve o zamandan beri hayatımdan çıkmamıştı. Babası vardı, Ahmet babam, polisti. En zor zamanım da bana inanan tek kişiydi, kurtarmıştı beni. İkisinin de yeri benim için çok başkaydı. İkisine de numaralarımı kaydetmeleri için kısa bir mesaj attım.

Yatağıma gidip yatamazdım. En iyisi başımı kollarımın arasına alarak masaya yatırmaktı. Bu şekilde ne sırt üstüne yatmış ne de yüz üstü yatmış olurdum. Uyumayı diledim, huzurla uyumayı, acısız uyumayı.

...

"Niye burada uyudu ki Murat, boynu tutulmuştur şimdi. Nasıl uyandıracağız ki, uyandırmasak mı? Ama olmaz acıkmıştır. Yatağını mı beğenmedi acaba, rahat mı edemedi. Murat ben kızımı rahat mı ettiremedim." Ağlamaklı olan ses kulaklarıma dolarken uyanmıştım artık. "Canım benim nereden çıktı şimdi bu. Uyuyakalmıştır belki kızımız neden hemen yükleniyorsun kendine. Hem uyandığında sorarız eğer rahat edemediyse hemen değiştiririz." Beni bu yaşıma kadar düşünen olmamıştı ki hiç.

Kafamı kaldırmadan konuştum. "Değiştirmenize gerek yok efendim, yatak gayet rahat," dediğimde yerimden doğruldum yavaşça, "Ben sadece, sadece uyuyakalmışım." Yalan söylemek istemezken, mecburdum.

"Günaydın kızım." Murat beye baktığımda, "Günaydın," diye mırıldandım halbuki hava kararmıştı akşam olmuştu çoktan. Ardından karısı konuştu. "Hadi bitanem sen hazırlan aşağıya gel. Ufak bir tanışma faslımız var," dediğinde heyecanlı olan sesini göz ardı edip başımla onayladım.

Kaç çocuğu daha olabilirdi ki. Elimi yüzümü yıkadığımda yüzümden silinen fondötenin sakladıklarına baktım. Acıdım kendime, yaşadıklarıma acıdım. Çocukluğuma acıdım. Acımalarımın hesabını kim verecekti? Cebimden çıkardığım fondöteni yeniden sürdüm yüzüme, sakladım gerçekliğimi.

Odamdan çıktığımda asansöre bindim ve en alt katın tuşuna bastım. Asansör durduğun da evden tek bir ses dahi çıkmıyordu. Eve geldiğimde girdiğim odaya yönelttim ayaklarımı. Odaya girdiğimdeyse çakılı kaldım yerimde. Bu kadar adamın, çocuğun burada ne işi vardı. Bunların hepsi benim abim, kardeşim olamazdı değil mi? Muhakkak bazıları kuzenim falandı.


Hazırsanız bir dahaki bölüm tanışma faslımız başlıyor?

Neler olabileceğini tahmin ediyor musunuz? Kimin tepkileri nasıl olur?

Yeni bölümde görüşmek üzere, musmutlu kalın :)

AilemWhere stories live. Discover now