Sessizlik

22.6K 1.2K 311
                                    


Gitmek istiyorum demiştim dedeme, herkes yıkılırken beni kaybettiğini düşünürken, en çok Rüzgarın gözlerinin içine baka baka söylemiştim. Görmek istemiştim yıkılışını, görmüştüm de. Ama hemen sonrasında da dedeme, evime gitmek istediğimi söylemiştim. İşte o andan sonra Rüzgarın dizlerinin üzerine çöküşünü gördüm, herkesin yeniden gözyaşlarına şahit oldum. Hepsi mutluluktandı ama çoğunda da pişmanlık vardı. Bana en sıkı sarılan babam olmuştu, onu bırakmadığım için, ondan gitmediğim için.

Gidemezdim. Babamdan, annemden, Girdap, Ali, Demir abimden hiçbirinden gidemezdim. Tamamlanmışken ikizimden gidemezdim, bizi yeniden yarım bırakılmış hissettiremezdim. Kardeşim, Ege, ona verdiğim sözler varken onu arkamda bırakamazdım. Nefes bile alamayacak olsam o evde yine de bunu onlara yapamazdım.

Hastaneden eve geleli neredeyse bir hafta olmuştu. Herkes olabildiğince benimle ilgileniyordu. Tedavi sürecimin başında Çağan abim ve Savaş abim vardı. Dedem, babam, annemde onların arkasından geliyordu. Gerçekten herkesin anlattığı gibi Lodos da beni bir şekilde koruyup takip ediyordu, bana hissettirmeden. Ama yine de hissediyordum ben. Poyrazsa bunu yaparken bana göstermekten çekinmiyordu. Onları ne kadar itersem iteyim bana adım atmaktan vazgeçmiyorlardı.

Gitmeye karar verdiğim bu eve döndüğümden beri herkes değişmişti. Evin havası dahi değişmişti. Benim olduğum ortamlar sürekli neşeli tutulmaya çalışılıyordu. Dışarıda işleri erken biten eve olabildiğince erken gelmeye çalışıyordu. Bu süreçte babam hiç yanımdan ayrılmamış işe gitmemişti. Onunla beraber Girdap abimde. Beni kucağından asla indirmiyordu, babama dahi vermiyordu. Herkesten farklı sahiplenmişti beni. Bu sahiplenişinden dolayı evdeki birçok kişiye tavrı çok net değişmişti. Sadece o da değil aynı şeyler Çağan, Ali, Demir, Asil ve Ege içinde geçerliydi.

Savaş abim o da sürekli bizim evdeydi. Kendi evine asla gitmiyordu. Hala evdeki kimseye güvenmiyordu, çok kez bana kendi evlerine gitmeyi teklif etmişti ama istememiştim.

Aynı şekilde dedemde sürekli bizdeydi. Sabah geliyor akşam gece geç saatlere kadar oturup gidiyordu. Kalması teklif edilse de yüzlerini görmek istemediği kişiler olduğunu söyleyip, gidiyordu.

Evin bu denli parçalanmış olması benim suçum olsa da en çok onların suçuydu.

Bu bir hafta boyunca kendi odamda değil de Egenin odasında kalıyordum. Girdap abimin beni taşıması kolaylık olsun diye. Bir de tabi olurda bana bir şey olursa diye evden çıkmak daha kolay olsun diye. Ama şükür ki bana bir şey olmamıştı ve bu bir haftalık süreçte aldığım tedavi ara ara gelen hissizliğimin arasındaki geçen süreyi daha da uzatıyor, işe yarıyordu. Herkes bu duruma mutluydu. Herkesin benim için olan umudu gün geçtikçe artıyordu.

Günümün büyük bir bölümünü hastanede geçirsem de eve geldiğimde herkesle aynı ortamda çok bulunmuyordum. Girdap abimden sürekli beni Egenin odasına götürmesini istiyordum. Sadece ben değil evdekiler bile aynı ortamda çok oturmuyorlardı. Oturdukları zaman önce garip bir sessizlik oluyor sonra o sessizlik kavgaya dönüşüyordu. En çok da Savaş abimin öfkesini duyuyordum.

Asrın, Çağın ve Rüzgar. Hastaneden çıktığımdan beri onları çok görmemiştim. Sadece seslerini duymuştum. Bir de gece uyuyamadığım zamanlar kapının arasından sızan gölgeleri. Hiçbiri yanıma gelmeye cesaret edememişti. Gölgelerini bile benden uzak tutuyorlardı. Ne zaman kapımın önünde olduklarını hissetsem her defasında biri tarafından oradan uzaklaştırılıyorlardı. Kimse onları dinlemek istemiyordu onların da zaten kendilerini anlatacak güçleri yok gibiydi.

Bugün de yine her zamanki gibi hastaneden sonra eve geldiğim gibi uyumuştum. Gözlerimi gecenin karanlığına açmıştım. Herkesin uyuduğunu düşünürken içeriden gelen sesler birilerinin hala ayakta olduğunun habercisiydi. Aralık olan kapımdan içeri sızan hafif ışık hemen kapının karşısındaki aynadan salonu görmeme yardımcı oluyordu.

AilemWhere stories live. Discover now