Kavga

35.2K 1.7K 445
                                    


Biz lunaparkta eğlenirken evdekiler o kadar boş şeyler için aramışlardı ki en sonunda annem ve babam telefonlarını onlara kızıp tamamen kapatmışları. Dönüş yolumuz bittiğinde eve geldiğimizde üçümüzde gülüyorduk. Kapıyı çaldığımızda Ege açmıştı kapıyı, gözlerindeki korku dolu ifadeyle. Arkasında duyduğumuz bağırış sesleri bizim de kulaklarımıza doldu.

''Ne oluyor oğlum,'' diyen babama Ege sesini çıkaramamıştı. Sadece bana bakıyordu. ''Özür dilerim abla, yemin ederim odana sana bakmaya geldim, karıştırmaya değil, yemin ederim.'' Ben Egeyi anlamazken Ege ağlamaya başladı. Kapıdan içeri girdiğim gibi ona sarılırken, ''Sorun değil ablam, odama karıştırmak içinde girebilirsin benim sakladığım bir şey yok ki. Ağlama ablacığım,'' dediğimde Ege omzumdan başını kaldırıp, ''Kızmadın mı?'' demesiyle gülümsedim ona, ''Sana nasıl kızarım ben. Dediğim gibi sakladığım hiçbir şey yok benim. Odama istediğin zaman istediğin amaçla girebilirsin.''

Arkamızdaki gürültü artarken babam hızla salona geçerken bizde peşinden gittik. ''Ne oluyor burada,'' babamın gür sesi salondaki sesi kesmişti. Benim gözüm Asrının elinde dönen telefona kayarken, ayakta birbirlerine bağıran Rüzgar ve Demir onları tutan Çağın ve Girdap ise bana bakıyordu. ''Size ne oluyor burada dedim.''

''Onu kızına soralım baba,'' diyen Asrına çevirdiğimde gözlerimi, ''Elindeki benim telefonum mu?'' diye sordum. ''Evet küçük hanımefendi senin telefonun. Ve bil bakalım sabahtan beri kimler arıyor seni.'' Kaşlarım çatık bir şekilde Asrına bakarken aklıma düşen kişiler yüzümü gülümsetti.

''Bak bakalım o koruduğun kız kardeşine Demir, yüzü nasıl da gülüyor. Söylesene prenses kaç erkeği idare ediyorsun,'' diyen Rüzgarın suratına dehşetle baktım. Demiri tutan Girdap Demirden bir adım öne atarak. ''Topla şu ağzını artık Rüzgar sen çok fazla oluyorsun.''

Demirin arkasındaki Çağında bir adım öne atılıp Girdabın önüne dikildiğinde, ''Abinle düzgün konuşacaksın Girdap. Terbiyesizlik etme. Ayrıca görmedin mi kız kardeşini nasıl gülüyordu. Umarım sadece iki erkeği idare ediyordur, daha fazlası zor olur.'' Ben Çağına bile şans vermeyi düşünürken içimde, o bu şansını da kaybetmişti tamamen.

''Lan, ben sizi öldürürüm,'' Asrın yerinden fırlayarak babasının önünde dikildi. ''Siz ne diyorsunuz lan, siz kimin kızına ne itham ediyorsunuz. Ulan ben sizi uyarmadım mı şerefsizler,'' derken babamın yanına gittim. Kolundan tuttuğumda anında durup bana baktı, yapma, der gibi başımı salladım. Gözlerindeki hayal kırıklığı parçalarını, utancın parçalarını görebiliyordum.

''Yazıklar olsun, size yazıklar olsun. Emeklerime yazıklar olsun. Kız kardeşiniz o, bırakın bir kız kardeşi, kız çocuğu o, nasıl böyle bir yakıştırma yaparsınız. Siz ne zamandır haddinizi bu kadar aşar oldunuz. Ne zamandan beri bu kadar cahil oldunuz. Anlamadan dinlemeden nasıl yargılarsınız,'' annemin söyledikleri acaba onların kalbine işliyor muydu diye düşündüm.

Annemle babama baktım. İkisi de, özür dileyen gözlerle bana bakıyordu. ''Herkes otursun, bir sakinleşin ve bence konunun aslını Asiden öğrenelim,'' diyen Aliye kaydı gözlerim. Olgunluğunu koymuştu yeniden ortaya.

Asrının yanından geçerken bana uzattığı telefonumu aldım. Bir yanımda annem diğer yanımda Ege oturuyordu. ''Asişkom şu gerzeklere ve bize de seni arayan maviş adam ve gök adamın kim olduğunu söyler misin? Bu arada gözümden kaçmadı nedir benim bu mavi ile imtihanım. Hayır artık o renkten nefret edeceğim ama senin gözlerinde mavi nasıl nefret ederim.'' Böyle bir ortamda bile ortamı dağıtmaya çalışan Girdaba hayran kaldım, tebessüm ettim.

Konuşmaya başlayacakken kucağımdaki telefon yeniden çalmaya başladı. ''Gördüğünüz üzere ellinci defa daha arıyor sevgililerinden biri. Aç aç hangisi çekinme,'' diyen Rüzgara baktım. Ben ona yaşadıkları için üzülürken o buna bile değmezmiş.

AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin