Akşam Yemeği

29.4K 1.6K 139
                                    


Kapım hiç tıklatılmadan hızla açılıp kapandığında gelene baktım. Rüzgardı. Yerimden kalkmadım bile. Sadece ona döndüm. Yüzümü inceledi. Yanağımdan gözünü çekip gözlerime getirdiğinde suratımdan memnun olmuşçasına gülümsedi. ''Kafan basıyor demek ki.'' Hiçbir şey söylemedim. ''Ağzından tek bir kelime duymayacağım anladın mı beni.'' Yeniden hiçbir şey söylemedim. ''Bana cevap ver, anladın mı beni.''

''Anladım,'' dediğimde yine suratında memnun olmuş bir gülümseme vardı.

Merdivenlerden hızla çıkan ayak seslerini tanıyordum. Odamın kapısı yeniden tıklatılmadan hızla açıldığında, kapı da nefes nefese kalmış Demir belirdi. Odamın içine girip kapımı yavaşça kapadı.

''Senin ne işin var burada.'' Demir abisinin sorusunu es geçerek bana baktığında, kaşları havalandı. Gözleri yanağıma kaydığında beklediği görüntüyü görmeyişi ağzından şaşkınlık nidalarının yükselmesine sebep oldu. ''Demir ne işin var burada.'' Abisine döndüğünde Demirin gözlerindeki kızgınlığı gördüm. ''Senin ne işin var asıl Rüzgar.'' Cümlesinin sonuna abi kelimesini eklememesi Rüzgarın kaşlarını çatmasına sebep oldu. ''Rüzgar mı? Ne zamandır terbiyesizlik yapmaya başladın abine karşı.''

''Sen ne zaman bir kadına, bir kız çocuğuna, kız kardeşine şiddete başladıysan.''

''Demir olayın aslını astarını bilip bilmeden konuşma.''

''Olayın aslını astarını bilip bilmeden konuşan ben miyim yoksa sen mi Rüzgar.'' İkisinin de sesi birbirinden çetin çıkıyordu. Ses volümleri biraz daha artarsa eminim ki tüm aile burada toplanabilirdi.

''Haddini aşma Demir, sinirlerimle sakın oynama benim. Ne idüğü belirsiz bir kızı bana hiç korumaya kalkma.''

''Senden utanıyorum Rüzgar, senin gibi birine abi dediğim için en çok kendimden utanıyorum.'' Demirin cümlesinin bitmesiyle Rüzgarın elinin kalktığını gördüm. Anında Demirle Rüzgarın arasına girip, Demirin önünde durdum. Rüzgarın kalkan elini, kolundan tuttum. ''Bu eli bana kaldırdığında tutmak için, dokunmam bile, bana inmesini beklerim. Ama sen, 19 yıllık kardeşine, Demire bu eli kaldırırsan, önünde dikilir, elini havada yakalarım. Kendine gel, ne yaptığının farkına var. Ben senin hiçbir şeyin olmadığım, olmayacağım gibi, arkamda duran senin kardeşin.'' Elini hızla indirdiğimde daha fazla ona dokunmak istemediğimde çektim elimi ondan.

Arkama dönüp Demire baktım. Kırıklarla dolu gözü abisinin gözlerindeydi. ''Demir,'' diye seslendiğimde gözlerinin titrediğini gördüm. ''Demir,'' diye kendimi yenilediğimde bana bakamadığını anladım. ''Onu benden iyi tanıyorsun, o şu an kendinde değil, değil mi?'' başını sallıyordu, ''Ona zaman vermelisin biliyorsun değil mi?'' yeniden başını salladı. Onu teselli edemezdim, ona sadece doğruları söyleyebilirdim. Çünkü insana en iyi hep doğrular gelirdi. ''Ne yapmaya çalıştığını algıladığında, eminim affettirecektir kendini.''

Bana bakmadan konuştu, ''Sen affedebilecek misin?''

''Seninle ben aynı olmayı bırak aynı kefede bile değiliz Demir. Olaylarımızı birbiriyle kıyaslama olur mu?'' çünkü gerçekten de öyleydi. O kardeşiydi onun ben değildim. ''Hadi şimdi aşağıya inelim biz.''

Beni kurtarmak için gelmişti Demir odama koşa koşa, ama onu kurtaran ben olmuştum. Belki de ben bu evde olmasam bunların hiçbir olmayacaktı.

Demirle beraber aşağıya indiğimizde herkesin salonda oturduğunu gördüm. Gözlerim Asili aradığında onu görememiştim.

''Abi, Asil nerde?'' Demir benden önce sorması işime gelmişti. ''Odasında abim, yatıyor, korkma ama gayet iyi, yine de rahatsız etmeyelim bu gecelik. Benle Çağın abin zaten nöbetleşe bakacağız arada ona.'' Çağan abimin konuşması bir şekilde içime su serpiyordu.

AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin