Yağmur

16.2K 1.1K 382
                                    


O günden sonra herkes üzerine düşenden daha fazlasını yapmaya çalışırken, kimse çaktırmamaya çalışsa da hepsinin üzerinde bir gerginlik vardı. Bu gerginlik kazanamayacak oluşumuzdan değildi elbette kazanacaktık. Onların gerginliği beni daha çok koruyamamaktandı. Bana yeniden bir şey olmasından korkuyorlardı.

Her gün hepsi ilaç saatlerimde evde olanlar yanıma gelip, dışarı da olanlar ise arayarak soruyordu içip içmediğimi. Sadece o da değil, dava açıldığından beri hepsini ağzından tek bir soru düşüyordu, Latif veya babasının bana ulaşıp ulaşmadığı. Henüz hiçbir şey düşündüğüm gibi olmamıştı. Latif ve babası ne benim karşıma ne de diğerlerinin karşısına çıkmamıştı. Çıkmadıkları gibi mesaj atıp, aramamışlardı bile. Ve bu yaptıkları beni daha çok korkutuyordu.

Bu süreçte Asrınla biraz daha yakınlaşmıştık birbirimize, henüz daha benimle istediği gibi konuşamasa da onun için iyi sayılabilecek bir konumdaydık.

Lodos ve Poyraz da hiç geri durmuyordu benden, hiç vazgeçmiyorlardı, dışardaki işlerini bitirdikleri anda eve damlıyorlardı, her gün gelmeden önce muhakkak arardılar beni, bir şey isteyip, istemediğimi sorarlardı. İstemesem bile muhakkak bir şey alıp gelirlerdi. Bu şekilde neleri sevip neleri sevmediğimi gözlemliyorlardı. Annem her defasında bu durumdan yakınmaktan bıkmıştı. Ama onun ki tatlı bir yakınmaydı. Kalbim onları affetmişti, sadece onlar bunu bilmiyordu.

Çağınla aramızdaki ilişki çok farklı bir ilişkiye evrilmişti. Artık onu görmemezliğe, duymamazlığa vuramıyordum. Kendime zarar vermeye kalktığım o geceden beri, belki de hastanede, gözlerimi yeniden açtığım andan itibaren bana yaklaşımı çok sakin ve yatıştırıcıydı. Yaptığı her şeyin farkında olduğunu bana bir şekilde hissettirip, kendisini affettirmesi için yapması gerekenin ne olduğunu hala daha bulmaya çalıştığını bildiriyor gibiydi. Destek almam için bütün gerekli işlemleri o halletmişti kimseyi karıştırmadan. Doktoruma kadar her şeyi o bulmuştu.

Kendim için destek aldığım günden itibaren zihnimde herkes yavaşça yerli yerine otururken Çağında takılıyordum. Onun benim üzerime titreyişi, bana yakınlaşması, bunları hissettikçe kalbimde ona karşı ördüğüm duvarlar yıkılıyor gibiydi. O duvarları inşa etmek çok kolay olmuşken benim için şimdi yıkılıyor oluşunu kabullenemiyordum. Belki de aslında kabullenemediğim şey o duvarların yıkılması değildi, o duvarları yıkmamak istememdi. Kalbim yıkmak isterken zihnim yıkmak istemiyordu.

Rüzgarla birbirimize çok uzaktık. Öyle ki evdekiler bile bizi asla yalnız bırakmıyorlardı. Rüzgarın bana yeniden zarar verebileceğinden değil, bunu artık o yapmazdı, bende yapmasına müsaade etmezdim. Onun benden uzak olmasının benim açımdan daha iyi olacağından dolayı kimse onu bana yanaştırmıyordu.

Ama görüyordum zaman zaman, hissediyorum da beni izliyordu, beni gördüğü her an gözlerini kırpmadan takip ediyordu. Gölgesi hep üzerimdeydi.

Düşünceler zihnimde dönüp dururken, uyuyamadığım için yatağımdan kalktım. Saate baktığımda gece yarısını çoktan geçmişti. Evdeki herkes uyumuştu da. Yatağımın yanında ki boş su şişemi alıp odamdan sessizce çıktım. Asansöre binip aşağıda indiğimde mutfağa girmeden önce solandan sızan ışık dikkatimi çekti. Elimdeki şişemi mutfak masasının üzerine bıraktığımda salona adımladım. Salona girdiğimde kapalı balkona açılan kapının aralık olması beni tedirgin etse de oraya doğru adımlamaktan vazgeçmedim.

Tülü yavaşça geri çekip, aralık olan balkon kapısından içeriye doğru baktığımda, koltukta uyuyan Asrını gördüğüm de içim rahatlamış olsa da onu burada görmeyi hiç beklemiyordum. Dönüp arkamı gidecekken balkonun kapalı olmasına rağmen hissettiğim soğukluk beni rahatsız ettiğinden balkondan içeri girdim. Etrafıma bakındığımda diğer koltuğun üzerinde gördüğüm battaniyeyi usulca Asrının üzerine örttüm. Arkamı dönüp gidecekken onun sesini duydum.

AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin