Sayısız Geceler

40 8 2
                                    

Sipariş ettiğimiz üçüncü birayı da bitirdiğimde hafiften başım dönmeye başlamıştı. Han ise çoktan körkütük sarhoş olmuştu. Tezgahın üzerinde, hemen önüme oturmuştu. Tam karşıma baktığımda yalnızca onun bacaklarını görüyordum, bu yüzden başımı kaldırıp ona bakmam gerekiyordu. Changbin ve Felix'e gelecek olursak, onlar bizden fazla içmiş ve bir yerlere gitmişlerdi. Ya bir köşede sızmışlardı, ya da bir köşede sevişiyorlardı.

Tahminime göre saat 01.00 falandı. Mekandaki o kargaşa azalmış ve nihayet kulaklarım bu gürültüden az çok kurtulmuştu.
Kollarımı Han'ın bacaklarına dolayıp ona sarıldım ve başımı onun dizine yaslayıp gözlerimi kapadım. Dinlenip kafa dinlemek istiyordum. Baristanın iki bardak daha getirmesiyle Han bardaklardan birini kafama vurdu ve birkaç damlası saçıma döküldü.
"Al şunu." dedi heyecanlı bir sesle. Başımı kaldırıp elindeki bardağı aldım ancak içmedim. Sanırım fazla içmek pek benlik değildi. Han bardağından bir yudum alacaktık ki bir anda durdu ve hızlıca bardağı kenara koyup tezgahtan indi. "Sanırım kusacağım." dedi ve hızla uzaklaştı. Onun peşinden gitmeye yeltendiğimde barista kolumu tuttu.
"Ödeme." dedi kısaca.
"Geri geleceğim. Sadece..."
"Üzgünüm ama müşterilerin ödemelerini yapmadan gitmelerine izin yok. Üstelik arkadaşını bulamazsan şayet, o geri döndüğünde seni burada bulamayacak."
Yerime oturdum ve derin bir soluk verdim.
"Han'la yakın gibisiniz?" dedi tezgaha yasladığı koluna çenesini koyup.
"Evet. Onu tanıyor musun?"
"Elbette." dedi. "Sık sık buraya gelirler." dedi. Başımı hafifçe salladım. "Sürekli böyle içerler mi?" dedim ona soru sorarak.
"Eh. Bazen ayda bir, bazen her hafta." eline bir bez aldı ve Han'ın döktüğü birayı hızlıca temizledi. "Gruba yeni dahil oldun anlaşılan." dedi.
"Evet. Yani...denebilir."
"Hım." diye mırıldandı ve ardından kısa bir sessizlik oldu.
"Beni tanımadın sanırım." dedi. "İkimiz aynı dans dersine giriyoruz."
Kırmızı saçlı birisi olsaydı kesinlikle dikkatimi çekerdi ama onu anımsayamıyordum.
"Hwang Kardeşler..." diye açıkladığında aydınlandım
"Aa, sen Yeji'nin ikizisin." dedim. Bizim üniversitede bu ikili fena halde popülerdi. Dans kategorisinde birinciliği kazanmış üst dönem öğrencileriydi.
"Evet." dedi. "Bu arada ben Hyunjin.'' bana elini uzattı.
"Minho." dedim ve elini sıktım. Aniden elimi sertçe kendine çektiğinde ona doğru sendeledim. Bir elini belime sarıp iyice beni kendisine çekti ve aniden dudaklarımı öptü. Geri geri sendeler gibi olduğumda beni bırakmadı ve tüm hareket alanımı kısıtladı. Dilini ağzıma sokmaya yelteneceği sırada ona izin vermedim ama bu beni bırakması için yeterli bir neden değildi anlaşılan. Beni bırakması için inildedim ve onu omuzlarından sertçe ittim.
"Sen napıyorsun lan?" dedim bağırır gibi. Geri geri sendeledi ama düşmedi. Suratıma bile bakmadan hemen başını eğdi ve ellerini önünde birleştirdi. "Üzgünüm." dedi.
"Bunu neden yaptın?" dedim hala şokun etkisinden çıkmaya çalışarak.
"Sadece ilgimi çektin." dedi.
"Tanrım." diye mırıldandım. "Bir dahakine sormayı dene. Üzgünüm ama Han ve ben sevgiliyiz." diye açıkladım ona.
"Bir dahakine derken?" dedi ve hevesle bana baktı.
"Aah, cidden... Baka birisi dikkatini çektiğinde demek istedim." dedim ve elimin tersiyle ağzımı sildim.
"Biraz can yakıcıydı." diye mırıldandı. "En azından ben bakmıyorken yapabilirdin." dedi dudağını bükerek.
"Sen bir şeyler falan mı çektin?"
"Hayır. Tamamen ayık haldeyim." dedi ve bana doğru bir adım attı hemen geri adım attım ama bir adım daha attı ve bir adım daha. Sırtımı tezgaha çarptığımda iki yanımı sandalyeler sarmıştı. Onları kolayca itip bu çıkmazdan kurtulmayı umarken Hyunjin denen herif iyice üzerime yürüdü.
"Biraz fazla yakınsın sanki?" dedim iyice içe çekilip.
"Amacım da bu zaten." diye fısıldadı.
"Bak. Bilmem anlatabildim mi? Ben. Han'la. Birlikteyim. Biz sevgiliyiz. Ve onu seviyorum. Yani şansını başkasında dene."
Başını yana eğdi ve sırıttı. "Ya bunu istemiyorsam?"
Boğazımı temizlerken hızlıca arkaya bakıp Han'ın bizi görüp görmediğini baktım. "Ben de senin böyle konuşup, böyle" -parmağımla onu baştan aşağıya işaret ettim- "yakınlıklar kurmanı istemiyorum."
Başını yana eğip tüm suratımı inceledi. "Seni dans ederken izledim." dedi aniden konuyla bağımsız bir şekilde. "Harikaydın."
"Aa, sağol ama konumuz bu değil. Dinle. Aynı okuldayız, sevgilimle arkadaş sayılırsın ve şu anda sarhoşum. Sana bir iyilik yapıp bu olanları unuturum ama acilen geri basman şartıyla." dedim ve zorlukla yutkundum.
"Bu fırsat bir daha karşıma çıkmazsa ne olacak?" dedi ve beni yine öpecekmiş gibi yaklaştı. Başımı hızla yana çevirip onu engellerdiğim sırada "Öyle umuyorum." diye mırıldandım. Dudaklarını boynuma bastırdığında tüm vücudum kaskatı kesildi. Omuzlarından tutup onu geri itmeye çalıştım ama sarhoşken pek güçlü sayılmazdım.
"Hey...kes şunu."
Boynumu emmeye başladığında onun dilinin tenimde çıkardığı ıslak sesle midem bulanmıştı. Onu tüm gücümle itmeye çalıştım.
Sarhoşluğun içine sıçayım ben.
Vücudumun titremeye başlaması yetmezmiş gibi gözlerimin dolduğunu hissettim. Zihnimde babamın ürkütücü sesi yankılandı.

"Erkekler ağlamaz!"
"Bir bebekten farksızsın."
"Kız gibi davranmaya bir son ver, sen erkeksin."
"Düzgün bir adam asla duygularını belli etmez!"
"Mızmızın tekisin!"
"Her şeyi abartan nazlı bir kız çocuğu."
"Senden tüm ümidimi yitirdim."
"Ümitsiz vaka!"
"İşe yaramaz velet."

Artık duygularım yok sanıyordum. Ama canım yanıyordu. Kalbimi ağrıtıyordu yüreğimdeki yük. Gün içerisinde hissetmiyordum, ama geceleri yalnız kaldığımda yatağımda durduk yere bir bebek gibi ağladığım çok gece olmuştu. Sayısız geceler olmuştu.
Sessiz geceler kulağımı çınlatırdı.
Bazense kalabalık yalnızlaştırırdı.
Ama her zaman kötü hissettirirdi bir şekilde.
Nefret edilesi hissettirirdi.
En dipte boğulduğunu hissettirirdi.
Gürültü sana sessizlik gibi huzur verirdi bazen. Yalnız olmadığını bilmek isterdin. Ama asıl yalnızlık kalabalık içinde olandı. Etrafındaki onca insanın seni görmemesi. Duymaması. Umursamaması. İşte yalnızlık buydu.
Ve yine çığlıklarımı duyan yoktu.
Her zaman olduğu gibi tek başımaydım bu gürültülü kalabalıkta.
Beklentim yoktu.
Ümidim yoktu.
Sadece bekliyordum. Birin gelmesini. Kimsenin gelmeyeceğini bilerek bekliyordum. Ve bekleyecektim.
Belki de ölene kadar.




Hyunjin'i pisliğin önde gideni yaptığım için beni affedin...

En Dipte Olmak | Minsung ✓Where stories live. Discover now