Belki De

47 6 5
                                    

Yarayı açmamın üzerinden 1 haftadan fazla geçmişti ve hala bazı zamanlarda kanıyordu. Han birkaç kez dikişi yenilemiş ve temizlemişti ancak hala acıyordu. Ama artık vücudumda yaralar yokken kendimi garip hissediyordum. Sanki o yaralar yükümü hafifleriyordu. Sakinleştiriyordu beni. Var olduğumu hissettiriyırdu. Canımı yaksa bile bunu yapmak zorundaydım. İstemesem bile yapacaktım. Zorundaydım.
Han yeni bir yara açtığını görseydi bana psikologluk yapacaktı ve bunu sevmiyordum. Üstelik üzülüyordu da. Bunu da sevmiyordum. Bu yüzden kalıcı bir yara uzun süre kendime yara açmadan devam edebilmeme yardım edecekti. En azından öyle umuyordum.
Bir tür bağımlılık haline gelmişti belki de.
Kafayı sıyırmıştım belki de.
Belki de abartıyordum.
İnsanlar benim yaşadığım o zorbalıklardan fazlasını yaşıyor ve gayet güçlü kalıyorlardı. Abartıyordum. Belki de özentiydim. Filmlerdeki ve kitaplardaki psikolojisi bozuk manyaklar gibi olmak istiyordum belki de. Belki hepsi zihnimin bir oyunuydu işte...
Ama canımı yakıyordu yine de.
Kendi kendimi bozmuştum belki de.
Her şeyi mahveden bendim.
Bu hale gelmenin sebebi bendim.
Abarttım ve bu hale geldim.
Güçsüzdüm.
Bir bebek gibi ağladım.
Ve bu hale geldim.
Kendimi bu hale ben getirdim.

"Minho-yah, sıra sende!" diye bağırdı Changbin. Dalıp gitmiştim yine.
"Tamamdır." dedim ve kalkıp yanlarına gittim ve orta boydan biraz daha büyük olan bowling topunu seçip devireceğim labutlara bir göz atıp düzgün atabilmek için bir süre atacağım acıyı düzeltip durdum.
"Hadi be!!" diye hırladı Felix elindeki bira tenekesini masaya çarparak.
Tanrım. Felix'i sarhoş görmek zor geliyordu bana.
"Susun." dedim sadece ve en sonunda bir adım geri çekilip topu tüm gücümle attım. Beş labuttan dördü düştüğünde sinirle burnumdna soludum. Han sevinçle bağırıp bana sarıldı ve Changbin ve Felix'e orta parmağını göstererek onlara bir çocuk gibi dil çıkardı. Felix gözlerini devirdi ve ellerini Changbin'in kaslı omuzlarına koyup ona destek verir gibi hafifçe vurup omuzlarını ovdu. Changbin bize sinsi sinsi sırıtırken aklından geçen kazanma planını çözmeye çalıştım. Nasıl yapacaktı bilmiyorum ama bir şekilde hile yapacaktı işte. Emindim.
"Adil oyna!" diye bağırdım ikisine.
"Adiliz zaten." dedi Changbin.
"Tamam." dedim onu geçiştirir gibi.
Han kolunu omzuma atıp bana yaslandığında yanağına binlerce öpücük verip en sonunda boynunu uzun bir süre öpüp onu kokladım. Dudaklarımı ondan ayordığımda suratındaki mutluluğa aşık oldum.
Changbin en ağır bowling topunu alıp bize kas gösterisi yapar gibi topu temkinli bir şekilde hafifçe havaya atıp tuttu.
"Anladık Changbin, hadi at şunu da ne kadar iyi olduğunu görelim."
"Kapa çeneni." dedi bana ters bir bakışla bakıp. Han ve ben gülerken Felix onu desteklercesine adını haykırıyordu.
"Hadi Changbin! Yenersin onları. Yürü be Changbin!"
Bu eli alırlarsa onlar kazanacak ve yemeği biz ısmarlayacaktık, ancak Changbin beni geçemezse kazanırdık ve beleşe harika bir et falan yiyecektik. Changbin topu hızal fırlatırken sarhoş sarhoş sendeledim. Sarhoş olacak kadar içtiğimi hatırlamıyordum. Ama hatırlamazdım zaten. Olayı buydu belki de. Unutmak.
Cilalı zeminde hızlalerleyen topa dördümüzde dikkatle odaklanmıştık. Top önce ilk üçünü yıktı ve ardında birini daha yıktı. "Berabere..."
Ve bir labut daha düştü. Ağzım açık kalmış boş bış bakarken Changbin bize aşağılayıcı bakışlarla baktı ve Felix ellerini havaya kaldırmış gururla bağırırken onu öpüp susturdu. Öpüşmeleri ilerledikçe Han ve ben yüzümüzü buruşturmuş onlara bakıyorduk. Biraz daha iler gidince Han ve ben aynı anda birbirimizin buruşuk suratlarına baktık.
"Cüzdanım yanımda değil." ye yalan attı.
"Yanında olduğunu biliyorum." dedim.
"Hayır!" diye mızmızlandı. "Changbin hyung'un yemeğini ödeyemem."
"Felix'inkini de ödeyeceğiz." dedim.
"Biliyorum ama o sorun değil. Asıl sorun Hyung..."
"Neden ki?" diye sordum ve hala öpüşen ikiliye bakıp bir kez daha suratımı buruşturdum.
Han kahkaha attı, "Onu yeterince tanımıyorsun Minho. Zamanla anlarsın."

"Hey, hey, hey!" diye bağırarak ikisini ayırdım. "Bu kadar sevgi gösterisi yeterli çocuklar. Birazdan yemek yiyeceğiz ve yemekler midemde kalsınlar istiyorum."
"O kadar bira içtin. Her türlü kusacaksın." dedi arkamdan Han.

En Dipte Olmak | Minsung ✓Where stories live. Discover now