Birisini Bıçakladım

12 3 0
                                    

Kaldığım koğuşta benim haricinde iki kişi daha vardı. Üç kişi için bile fazla küçük bir odada kalıyorduk. İki tane ranza vardı, ben sağ taraftakinin üst katındaydım. Diğerleriyle pek konuşmamıştım, suçları neydi bilmiyorum ama ağır suçlular, katiller gibi, aynı koğuşta kalırdı. Hafif suçlular ise, hırsızlar gibi, onlar da kendi aralarında kalırdı. Yani koğuştaki bu iki adamda katil veya onun gibi ağır bir suçlu olmalıydı.
Sarı saçlı genç ve dövmeli olanın adı Hwayoo, orta yaşlı sakallı adamsa Jungjin'di. Jungjin sessiz ve sakinken Hwayoo durmadan konuşuyor, küfürler edip bana laf atıyordu. Onu duymazdan gelip uzanıyordum ben de.
"Senin olayın ne?" dedi Hwayoo.
"Sen susmak bilmez misin lan?"
Güldü ve ranzanın merdivenlerinden bir adım yukarı çıkıp bana dik dik baktı.
"Söyle de kurtul o halde."
"Birini bıçakladım."
"Öldü mü?"
"Evet. Sonra onu bir çekyata tıktım." garipti ama söylemek iyi gelmişti.
"İyiymiş haa." dedi sırıtarak.
"Aynen." diye geçiştirdim.
"Ne diye öldürdün? Eğlencesine falan mı?" dedi. İç geçirdim.
"Gaza geldim herhalde. Düşünmeden yaptım."
"İlk mi?"
Ona dik dik baktım. Yeşil gözlerinin altlarında Mir halkalar oluşmuştu. Burnunda ve kaşında piercing vardı.
"Evet."
"Ah, o halde kesin pişmansındır. Yakında geçer, merak etme."
"Tecrübeli gibisin."
"Benim işim bu." dedi omuz silkerek.
"Seri katil gibi mi?" diye sordum.
"Suikastçı gibi." dedi heyecanla. "Seor Yong'u tanırsın," dedi. Seor Yong eski bir komünist partisinin ünlü lideriydi, fazla tanımasam bile az çok bilirdim işte.
"Onun için çalışmışlığım var. Birkaç kez de mafya işine giriltim ama sen sakın girişme, belalı tipler. Paranı istemeye bile tenezzül edemezsin. Anında silah dayarlar kafana."
"Öyle bir planım yok zaten. Yine de sağol." dedim iğneleyici bir tavırla.
Hwayoo iç çekti. "Niye ikiniz de böyle sıkıcısınız lan." diye bağırdı. Ranzanın basamaklarından indi ve demir kapıya gidip kapıya vurdu. Bir gardiyan kapını üzerindeki küçük pencereye benzer şeyi açtı ve sorar gibi baktı. "Beni başka koğuşa alın. Bu herifler aşırı sıkıcı."
"O halde dilekçe yaz." dedi gardiyan.
"Her bok için dilekçe yazdım hiçbirinden geri dönüş olmadı. Ulan siz anlamıyor musunuz, başka koğuşa alın beni!"
"Bu işle ben ilgilenmiyorum. Şimdi çeneni kapat." gardiyan küçük pencereyi kapattığında Hwayoo küfürü bastı.
"Bu aptal yerde feci halde ırkçılık var." dedi. "Ağır suçluların hiçbir isteğini göz önünde bulundurmuyorlar ama hafif suçluların istekleri bir prenses gibi altın tepside onlara sunuluyor. Böyle işin amına koysunlar. Öyle değil mi Minoh."
"Adım Minho." dedim sabır diler gibi iç çekerken.
"Ne fark eder lan." dedi.
"Tanrım bana sabır ver." diye mırıldandım.
"Oo, hristiyan mısın?" dedi bu sefer de.
"Hayır." dedim. Artık sorusuna sadece susması için cevap veriyordum.
"Koğuşumuza hoşgeldin evlat." dedi Jungjin gülerek. Hwayoo heyecanlandı. "Vay yaşlı ihtiyar, sen de buradaydı değil mi? Arada bir konuş da varlığını unutmayalım."
"Sen de arada bir sus da varlığını unutup bir huzura kavuşalım be."
Jungjin'in bu sözüne karşı güldüm. Hwayoo ise yine küfür etti.

Jungjin fazla konuşmuyordu, onun suçu neydi bilmiyorum ama iyi birine benziyordu. Sakindi ve genelde kitap okuyordu. Ona kitapları nereden aldığını sordum. Haftada bir gün yarım saatliğine bu binadaki bir kütüphaneye gitme izni verildiğini ve oradan en fazla bir hafta süreliğine istediğimizi kiralayıp okuyabildiğimiz söyledi. Bu sanırım iyiydi.

En Dipte Olmak | Minsung ✓Where stories live. Discover now