KAYIP GEZEGEN 29. BÖLÜM: "YILDIZ KORHAN"

956 96 17
                                    

Hayat sizin bomboş gökyüzünüzdü ve siz gökyüzünüzü istediğiniz gibi doldururdunuz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayat sizin bomboş gökyüzünüzdü ve siz gökyüzünüzü istediğiniz gibi doldururdunuz. Şimdi benim gökyüzümde parlayan sayılı yıldızın arasına bir yıldız daha tüm coşkusuyla eklenmiş ve gökyüzümü tamamlamıştı. Artık benim gökyüzüm en parlak yıldızlarla çevrelenmişti. Sirius gökyüzünün en parlak yıldızıydı ancak bir tane değildi. Benim gökyüzümün tüm yıldızları Sirius'tu...

KAYIP GEZEGEN 29. BÖLÜM: "YILDIZ KORHAN"

Aldığınız nefeslerin ciğerlerinize az geldiği oldu mu hiç? Ciğerlerinizin nankör olduğu zamanlar. Bazen öyle çok nefese muhtaç oluyordu ki burnumuz işlevini kaybediyor dünya da ki tüm oksijen az geliyordu onlara. Siz ciğerlerinizi tüm insanlığa yetecek kadar fazla nefesle doldurduğunuzu sanırken o yalnızca kırıntılarıyla yetiniyordu içeride. Kayboluyordu, boşa gidiyordu o nefesleri alırken ki gücünüz. Tam da öyleydi şimdi nefesim. Ciğerlerime kırıntılar giderken ben bütün dünyayı içime hapsetmeye çalışıyordum adeta.

O mesajı aldığım gece neredeyse hiç uyumamıştım. Hatta yalnızca uykusuz kalmakla kalmayıp gözlerim ağrıyıncaya kadar defalarca okumuştum yazan mesajı. Başımdaki sert ağrıyı bir kenara bırakarak derin bir nefes aldım. Buraya gelecek cesareti bulmam bir haftamı alsa da sonunda buradaydım. Merakım sabrımı yenmiş ayaklarım beni buraya kadar sürüklemişti. Buradan sonra dönemezdim. Buraya kadar gelmişken dönemezdim... birkaç defa daha ciğerlerimi derin nefeslerle doldurarak ellerimi bebeğimin üzerine yerleştirdim ve ağır adımlarla önünde durduğum evin kapısına ilerledim. Buraya yalnız gelmiş olsaydım bu denli korku yüreğimde yeşermemiş olacak ve adımlarım daha sağlam olacaktı. Ama yanımda o vardı, bebeğim vardı... Onu korumak zorundaydım ve korumak İçin her şeyi yapardım. Gerekirse canımı bile verirdim bebeğim uğruna... Kapıya ulaştığımda elimi zorlukla kaldırıp kapıyı birkaç kez çaldım ve tuttuğum nefesim eşliğinde beklemeye koyuldum. Neden geldiğimi bilmiyordum bu kapıya. Sahi ne işim vardı burada? Neyin savaşını vermiştim içimde son bir haftadır? Ya bebeğim? O iyi miydi? Burada olmak belki de korkutuyordu onu. Belki de şimdi minicik kalbi can çekişiyordu minik bebeğimin. Korkuyla çırpınıyordu içeride. Saatler gibi geçen bekleyişim açılan kapının ardından gördüğüm kızarık gözlerle son buldu. Serap hanım karşımdaydı. Mahvolmuş bir halde... O an bir gariplik sezmiştim. Belki hormonlarımdandı belki de altıncı hissim hakikaten  veriyordu istediğimi. Şu an burada olmamın yanlış olduğunu içeriye attığım ilk adımımda vermişti bana hislerim. Ama artık buradaydım ve buraya kadar gelmişken o mesajın aslını, sebebini öğrenmeliydim.

"Sizi dinliyorum."

Sesim titremişti. Bebeğimi saran ellerim gibi tir tir titremişti dudaklarım. O an anladım. Cesaret bizimle birlikte doğardı ve kaybedecek bir şeyimiz olduğu gün ölür giderdi. Ben Adel Rana Arın. Bu hayatla yalnız başıma mücadele edebilecek kadar cesur, karnında ki bebeği kaybetmekten delicesine korkacak kadar korkak bir kadındım. Benim cesaretim anne olana kadardı anlamıştım. Hayat sizi düşürmek istiyorsa yapacağı tek hamle sizi yere sererdi. Size kaybedeceğiniz bir şey verirdi ve siz onun için hayatın ayaklarına kapanmayı göze alırdınız. Asıl hayat, onu kaybettiğinizde biterdi bilirdiniz.

SİRİUSWhere stories live. Discover now