1.0

856 36 14
                                    


🌙


Kuzey abisinin gelmesini bekliyordu dört gözle Zümrüt. Bugün onun on birinci yaş günüydü ve yanında yalnızca Tuğçe öğretmen, Serap hanım ve Hilal vardı. Zümrütün ısrarları ile Kuzey de geliyordu. Tabii ki yanında hediyesi ile. "Zümrüt, hadi deyzem tünedun galdun cama." Ona gelen üçüncü uyarıyı da umursaması Zümrüt. "Zümrüt abla hadi gel, şirinleri izleyelim söz veriyorum marsupilami açmicam." Zümrüt sözünde durmayacağından emin olduğu kızı da duymadı. Şu an gelmesini beklediği bir tanecik abisi vardı. "Zümrüt-" Tuğçeyi susturan şey Zümrütün koltuktan sarktığı camın başından sevinçle kalkışı olmuştu. "Ceylan ablam geldi! Ceylan ablam geldiii!" Onun bu sözleri ile Serap hanım gülümsedi. Damadının süprizini elbette biliyordu. İzmirde okuyan kızını almak için gitmişte ta Ordudan oraya. "Aynı Ceylan abladan bahsetmiyoyuz bence. Annen ablam ne zaman evlenecek?" Hilalin bu sorusuna Zümrüt gözlerini devirdi. Onlar konuşmaya başlarken merdivenlere doğru koştu. "Sus gız. Hocam kusuruna bakmayin bu delunun." Tuğçe kendini hiçte yabancı hissetmediği bu duruma karşı gülümsedi. Buranın yabancısı gibi değildi artık. Öyle ki Zümrüt artık ortaokula gidiyorken dahi görüşüyorlardı. O cevap veremeden merdivenlerden bir patırtı geldi. Hemen ardından bir zil çalış ve ağlama sesi. Panikle birbirine baktı Tuğçe ve Serap. Bu paniğe minik Hilal bile katılmıştı. Koştur koştur merdivenlerden indi üçlü. "Zümrüt,neyin var? Nereni vurdun ağlama, lütfen ağlama." Tuğçe Zümrüt ile konuşmaya çalışırken kapı üçüncü defa çaldı. Serap bir yandan Zümrüte bakıyor diğer yandan kapıya doğru ilerliyordu. "Anne ne oldu?" Bunu soran ve kapının açıldığı kadarından içeri bakmaya çalışan Kuzeydi. "Zümrüt düştü, çok ağlıyor bir yerine bir şey oldu kesin..." Ceylan ve Kuzey duyduğu isimle ayakkabılarını çıkararak içeri girdi. Az önce ikisi de Hilalin gene istediğini yaptıramaması sonucunda ağladığını düşünmüş, hatta bu durumla dalga geçmişlerdi. "Ayağım, çok acıyor öğretmenim..." Hem ağlıyor hem de konuşuyordu Zümrüt. "Tamam, hastaneye gideceğiz. Sakin ol tamam mı bebeğim? Hareket etme. Arabanın anahtarını alı-" Tuğçe gene susmuştu zira böğüren bir adam vardı karşısında. "Zümrüt, Ceylan al şu anahtarları. Gel ballim, ne yaptin sen kendine..." Bunları söylerken bir yandan da Zümrüte doğru eğilmişti. "Kuzey dikkatli hareket ettir." Onun ismini bilen bu kadını umursamadı Kuzey.

Hastaneden çıkış yapmıştı üçlü. Zümrütün ayağı alçıya alınmıştı bu kız gerçekten asla akıllanmıyordu. "Özür dilerim..." Zümrütün sesi ile arabaya yeni binmiş çiftin bakışı ona dönmüştü. Evet Zümrüt yaramazdı, ama yaramazlığını yapar azarını işitir daha sonra tekrar yapardı. İkili daha ona koşturduğu için kızmamıştı bile. "Neden özür dileysin ballim?" Zümrüt ağlarken burnunu çekti. "Ceylan abla, Kuzey abim lütfen bana kızıp geri gitmeyin... Lütfen size uğursuz olmam." Uğursuz kelimesini yengesi ona kullanıyordu ve Zümrüt için iğrenç bir kelimeydi. "Ablam, o nasil şeymuş. Yolacağum o gariyi. Küçücük çocuğa edulacak laf mi bu?" Ceylanın sinirlenince değişen şivesine bile gülemedi Zümrüt. "Gidecek misiniz?" Zümrütün sorusuna hızla yanıt verdi Ceylan. "Gitmeyeceğim ablam. Hiç gitmeyeceğim söz veriyorum." Ceylan sözünde durmuştu. O hiç gitmemişti. Giden, gitmeye mecbur bırakılan, gönderilen Zümrüt olacaktı. Bunu bilmeden gülümsedi Zümrüt...

...

Benim için, zor bir geceydi. Zorlanmaya devam eden bir gece. En son ne çocuğu diye sormuşlardı. on yedinci yaşımda doğurduğu oğlum, dördüncü yaşında yaşadığını öğrendiğim kızım diyemedim. Gene benim yerime Egemen konuştu. "Fesubanallah, sizene ulan sizene. Nerdeydiniz bu zamana kadar?" Belki de benim sormak istediğim ama soramadığım o soruyu sormuştu. "Babam var karşında düzgün konuş." Diye uyardı Kuzey abi Egemeni. Egemen ise bunu umursamadan konuştu. "Onca sene arayıp sormadığınız kıza şimdi hesap saramazsınız tamam mı? Zümrüt odaya çıkar mısın?"

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now