2.6

499 35 8
                                    


🌙

Oğlu ile ilgileniyordu Zümrüt, canı ile. "Annem," dedi ilgi ile minik oğluna. Onu anlamayacak kadar küçüktü, masumdu. Zümrüt kayınvalidesinin onca lafına rağmen oğlu için hayatta kalmayı seçmişti. Onun bir tecavüz çocuğu olduğunu reddeederek yaşamayı öğrenmişti. O sadece onun oğluydu. Miniği 8,5 aylık olmuştu yavaş yavaş konuşmaya başlıyordu. En azından basit kelimeleri birleştirebiliyordu. "Ba - ba" Minik Ege'nin ilk ve son baba diyişiydi. Zümrüt ilk defa baba diyen oğluna kırılmadı aksine mutlu oldu, bundan mutluluk duydu. Babasına düşman bir çocuk yetiştirmek istemiyordu. Babası her ne kadar minik bedenine düşman olsa da.

Vural Aslanbey, masum bir çocuktan nefret edebilen Vural Aslanbey... Kendi oğlundan nefret eden Aslanbey. "Evet bebeğim, baba." Bir yanağından öperken Zümrütün aklına ufacık bir kesit düştü.

Babası ve Cihan amcası. Yanyana, hala çok güzeller. Cihan amcası babasına sataşmak adına bir şeyler mırıldanıyor. "Bir küçücük aslancık varmış." Bu aslancık Aslan olan aslancıktı. Kızını herkesten kıskanan Oktayla günlük dalga geçme malzemesi olarak uydurmuştu bunu Cihan. "Babası onu çok çok severmiş." Buraya kadarını daha önce duymuş gibiydi Zümrüt. "Amcası onu çok çok döverimiş." Küçük Zümrüt bu defa omuzlarını düşürdü, bunu gören Oktayda onla dalga geçen arkadaşını sert bakışları ile durdurdu. Zira kızının şiddet içerek şeylere olan hasassiyetini biliyordu Oktay. Daha sonra çok defa duydu bu kelimeleri arkadaşından Oktay, binlercesi eklendi çıkartıldı. Onlar hep güldüler.

Zümrüt bu defa hala aklında kalan o şarkıyı mırıldandı. "Bir küçücük aslancık varmış, çöllerde koşar oynarmış." Zümrüt şarkının son olarak hatırladığı sözlerini buruk bir kırgınlıkla mırıldandı. "Babası onu çok çok severmiş." Sanki oğlu kırgınlığını anladı bir daha baba demedi.

O cehennemde annesinden başka onu sevenin olmayışını kabullendi. Evet belki babaanesi ve halası vardı. Ama hiçbir zaman annesi gibi gülümsememiş insanlardı onlar. Seneler geçti, Ege biraz daha büyüdü.

Yeri geldi annesinden ayrı kalsı, yeri geldi annesinin dayak yiyişlerini izledi. Annesi onun yanında ağlamadı ama Ege her ağladığında hissetti.

Yaşıtları gibi annesini çok sevdi, ama onu yaşıtlarından ayıran bir şey oldu. Yaşıtlarının babası onların kahramanıyken Ege'nin babası onun canavarı oldu. Ege hiçbir zaman babasına sarılmadı, hiçbir zaman babasına sığınmadı. Aksine babasının karşısında dik bir çocuk oldu...

...

O günden sonra Cihan amcamlarda kalmaya başlamıştım. Yasak aşk yaşadığımıza dair bir iftira atılmaması için. O gün bugündür görüşmemiştik. Kabus gördüğüm gece haricinde. Onu ben hatırlamıyordum ama deniz kokusuna karışmış, üzerine sinen barut kokusunu hala hatırlıyordum.

Halisinasyonlarım tekrardan beni bulmuştu. Bugün Efsun hanımlar gelmişti, o da buradaydı... İlk görüşümdü o günden sonra. Özlemiştim hem de fazlasıyla.

Annem olacak kadın buradaydı, sanki çok seviyormuş gibi her gün yanımdaydı. Keşke çocukluğumda bırakıp gitmeseydın anne. "Ne o?!" Bu büyük bağırış Perihana aitti. Derya hanım mutfağa gitmişti hemen ardındansa Perihan. "Bu zıkkım ne yenge?" Egemen ile gözlerimiz buluştuğunda o huzursuzca yerinden kalktı. Salonda olan herkes ayaklanmıştı zaten. Ben hariç, umrumda değildi o kadından gelen giden. Ben gördüklerimle, zihnimdeki seslerle savaşıyordum, onunla uğraşacak vaktim var mıydı?

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now