2.5

561 29 34
                                    


🌙

Zümrüt annesinin kokusu ile yumduğu gözlerini annesinin kokusunu alamadan açtı. Etrafına bakındı, annesini aradı ama hemen ardından bu odada olmadığına kanaat getirdi. Belki de mutfakta bize kahvaltı hazırlıyordur diye düşündü. Hızlıca kalktı yataktan. Sol göğüsünde bir çarpıntı hissediyordu yalnızca korkusundan. Dün gece dinlediği masal onu öyle korkutmuştu ki. Mutfağa doğru ilerlediğinde annesini göremedi. Bütün evde dolaştı annesine seslendi belki biraz ağladı. Sonra aklına Serap teyzesi geldi. Kapıdan anahtarı alma gereksinimi duymadı annesi ona her zaman kapıyı açardı ona göre. Hızlıca çekti kapıyı apartmanda bir ses yankı yaptı çektiği kapıyla beraber ama umursamadı Zümrüt. Hızlıca indi merdivenleri, hemen çaprazlarında kalan eve doğru koştu bir yandan ağlıyordu ama önemli değildi onun için. Hızlıca açtığı apartman kapısından içeri girdi hemen ardından yukarı çıkıp Serap teyzesinin evinin ziline bastı.

Kapıyı uykulugözlerle Ceylan açtı. "Sana da günaydın Zümoş." Hıçkıran kızın sesini duyduğunda Ceylan endişe ile baktı kız çocuğuna. "Abam, ne oldu? Niye ağliyon?" Zümrüt ona cevap vermezken arkadan Serap seslendi. "Ceylan en oldu annem?" Kapıya yetiştiğinde ağlayan kız çocuğuna bakıp hemen kucakladı. O da şaşkındı. "Zümrüt, teyzem, ne oldu kuzum?" Zümrüt dolu dolu gözlerle baktı ona. "Annem yok, annem yok Serap teyze..." Serap birgün bunun olacağına emindi ama hiçbirinde bu küçük kızı bu şekilde kapısında göreceğini düşünmemişti. "Anne gitti, kızı babayla mutlu oldu dedi. Annem gitmesin Serap teyze lütfen gelsin." Onun yaşındaki bir çocuk elinden şekeri alındığı için ağlardı, o annesi gittiği için ağlıyordu. Adil miydi? "Anne gider mi bebeğim? Belki işi vardır? Gelir belki?" Gelmeyeceğini biliyordu Serap küçük bir çocuğu kandıracak kelimeleri sıralamıştı. En azından babası gelene kadar. "Gelir mi?" Masumca sorusuna güven veren bir tebessümle cevap verdi Serap. "Gelir tabii ki bebeğim. Siz Ceylan ablanla ekmek almaya gidin ben bize kahvaltı hazırlıyım." Amacı sadece Zümrütü evden çıkartmaktı birkaç saniye sonra başarılı da olmuştu.

Çıkan kızların ardından telefonun başına gitmişti Serap telefon açıldığında öfkeyle konuşmuştu. "Derya! Nerdesin sen?" Derya'nın ağladığı belli olan sesini duydu Serap ama umursamadı. "Özür dilerim." Sinirle konuşmaya devame tti Serap. "Ne özrü Derya? O kızı sabahın bir saati kapımda öyle görünce aklım çıktı, vicdanın nasıl rahat etti? Nasıl bırakırsın yavrunu?" Serap o günden sonra Zümrütü de kendi yavrusu bilecekti. "Serap... İyi bak ona, yapamadım ben özür dilerim..." Telefon kapanmıştı. Serap Deryayı bir daha aramamıştı. Bir dostluk o gün bitmişti, bir çocuk o gün avutulmuştu...

...

Ne demişti? Evleniyoruz? "Ne?" Oldukça haklı bir şaşkınlıkla konuşmuştum ne diyordu bu adam. "Mahkemede yasak aşk yaşadığımızı iddia edicekmiş evveliyatını siktiğimin puştu!" Ne diyordu bu adam? Gerçekten sayın mahkeme, benim bütün derdim bitti de yasak aşk yaşamam mı kaldı? "Ne diyorsun Allah aşkına Egemen?" Derin bir nefes aldı. "Ceyhun, Vuralın yanında çocuklar belki bahsetmiştir. Avukatı, Nehir. Bir korumadan yasak aşk yaşadığımıza dair kanıt istemiş. Ceyhun öğrenince haber vermemi istedi. Şu an evli olduğu için kazanma şansları daha yüksek." Umutsuzca baktım ona. "Zaten Vural kazanmayacak mı? Hangi hakim deli bir kadına çocuğunu verir Egemen?" Kimse yüzüme vurmasa da bu gerçekle yüzleşmiştim. Gördüğüm halisinasyonlarım tek sebebi deliriyor olmamdı.

"Evleniyoruz." Diye ısrar etti tekrardan, neyin ısrarıydı bu? Yüreğime düşürdüğü sevda yetmezmiş gibi bir de şimdi bana eş olmak için neden ısrar ediyordu? Neden çocuklarımı bu kadar düşünüyordu? "Egemen," dedim bu defa daha ser olan sesimle bahçeye çıkmıştık çünkü o odada artık nefes alamıyordum. "Ben kimim biliyor musun?" Tek kaşını kaldırarak baktı bana. "Kimim ben Komutan? Vural Aslanbeyin parayla satın aldığı bir o-" devamını getirmeme engel olan şey, onun ellerinin dudaklarıma kapanması oldu. "Kes sesini. Bir daha Zümrüt, bir kez daha kendinden bu şekilde bahsedersen, canımı bu denli yakacak cümleler sarf edersen..." O sustuğunda ağzımın üzerindeki elinde olsa gerek konuştuğunda sesim boğuk boğuk çıktı. "Ne yaparsın? Vurala mı verirsin Egemen? Ver! Senin başını yakmaktansa bir ömür vuralla olurum!" Onun ölümü bile Vurala vermeyeceğini biliyordum ama benden vazgeçmesi lazımdı. Ben ona yar olmazdım ben ona anca yara olurdum...

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now