1.9

525 32 34
                                    


🌙

Zümrüt kucağında taşımış olduğu oğlu ile kaçmış, bir polis memuruna sığınmıştı. Komiser Yunus Eren onlara sahip çıkmıştı ya da Zümrüt böyle düşünüyordu. "Zümrüt, kahvaltı hazır." Yunusun sesi ile gülümsedi Zümrüt. Ona o korakoldan çıkarken yardım eli uzatmış, evine almıştı. Bir haftadır elinden geleni yapıyordu onlar için. "Geldik abi." Zümrüt için bir abiydi. Yirminci yaşında ona el uzatan bu adama abi gözünden başka bir gözle bakamazdı. Hiç bakmamıştı da. Kaldıkları odada. mutfağa doğru geçti Zümrüt kucağındaki oğlu ile. "Günaydın Ege," Ege konuşmayı öğrenmiş bir çocuktu. Ama sesi çıkmazdı, babası sesini duyduğu anda kıyameti kapartırdı. Gene sessiz kaldı. Sustu. "Ege, annecim." Zümrütün uyarı dolu sesini umursamadı küçük çocuk annesine sıkıca sarıldı. Zaten annesi de anında yumuşamıştı. "Hadi, birlikte son kahvaltımız..." Yunusun mırıltısını duyan Zümrüt ona baktı son kahvaltımız ne demekti? "Anlamadım abi?" Yunus bir şeyler daha homurdandı ama Zümrüt duymadı. Zümrüt eline çatalı aldığında kapı hiç zorlanmadan kendi kilidi ile açıldı. Bekar olduğunu ve ev arkadaşı olmadığını söylemişti Yunus. Bu gelen kimdi?

"Karıcım, ben geldim!" Vuralın sesi ile Zümrüt Yunusa baktı. Yıllar sonra güvendiği o adama baktı. "Abi, ne işi var burada?" Oğlunu kendine çekmiş sofrada bulunan bıçağı eline almıştı. Kaçmak onun en büyük cezasıydı, korkuyordu, oğluna bir zarar gelecek diye. "Senin yerin onun yanı Zümrüt..." Yunusun ifadesiz tutmaya çalıştığı sesi ve elinden düşürdüğü bıçak ile Vural Aslanbey mutfağa giriş yapmıştı. Gene doldu Zümrütün güzel gözleri, gene ondan korktuğu için titredi. "Ah bebeğim. Çok özledim, komiser bey olmasa ne yapacaktım?" Komiser bey, Komiser Yunus Eren kendi öz kuzeni gibi onu satmıştı. Zümrüt ilk defa gerçek bir umuda tutunmuştu. Polis bir adamın elinden onu alamaz diye düşünmüştü. Polisler insanları korumak için orada görev yapıyorlar demişti lakin onu katline tekrar teslim eden koskoca Komiserdi. "Yunus, yapmadım de! Polise haber ver! Hani uzaklaştırma vardı?" Yunus daha fazla konuşmasına izin vermeden kolundan tuttu. Zümrüt oğluna daha sıkı sarıldı. "Al karını bırak peşimi Aslanbey!" Karısı değildi, hiçbir zaman karısı olmamıştı. "Karısı değilim! Nolur bırakma Yunus. Senin görevin insanları korumak! Bunu yapamazsın." Yunus başını eğdi lakin tuttuğu kolu Aslanbeye teslim edene kadar bırakmadı. Zorla veyahut bir para karşılığıydı yaptığı lakin iki türlü de Zümrüte zulümdü. Yunusun başta iyi niyet ile yaptığı iş Zümrütün boynuna bir ipin daha dolanmasına sebep oldu. Nefret etti o gün Zümrüt. Yaşadığı yere, olmaya adalete, karaktersiz insanlara. Kimsenin sözünde duramadığı o dünyada olmamayı diledi. Yapmadı, ona sıkıca tutunan bir oğlu varken ne gidebildi, ne kalabildi. Aslanbeye esir düştü, Aslanbeyin olduğu topraklarda esir kaldı. Bu günden sonra aslan bitmeyecek dedi, lakin bitecekti. Zümrüt için bu yıkım son değildi ama en büyük sayılacak olan buydu. Devletin elinden kolayca çıkan Vural Aslanbeye karşı gelemiyor, kaçamıyordu. Bir polis memuruna, görevi insanları korumak olan bir polis memuruna suç işletiyordu. Koruması gereken insanları, masumları kendi elleri ile bir suçluya teslim etmesini sağlıyordu. Aslanbey acımasızdı, kimseye acımadı. Ne sevdiğini iddia ettiği kadına ne de kendi kanından olan oğluna...

...

Duyduğum o iğrenç sesin hemen ardından polis araçlarının sirenleri çaldı. Bize hiçbir zaman işlenmeyen adalet Vural için işliyordu. Bir kere öpmediği, bir kere babalık yapmadığı çocuklarımın velayetinden bahsetmişti. Benim çocuklarımın, yalnızca benim çocuklarımın velayeti. Ona gitmem için oynadığı bu iğrenç oyundan tiksindim.

Ben dizlerimin üzerine düşmüşken telefondan kapandığına dair bir ses geldi Ceylan ablam yanıma çöktü. Gözlerim öyle dolu doluydu ki. Bu anın iğrnç bir rüya olduğunu düşünmek istedim. "Zümrüt, ne oldu ablam? Ne dedi o şerafsuz?" Duymuştu onunla konuştuğumu, eş zamanlı olarak konağın kapısı çalındı. Vuraldan kaçamayan ben devletten kaçmak istedim aynı Vuralın yaptığı gibi ayaklandım. Adımlarım sendeledi merdivenlerden inerken. Durmadım. Çocuklarıma ulaşmak istedim, onları alıp gerekirse en uzak yere kimsenin bizi bulamayacağı bir dünyaya götürmek istedim.

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now