2.7

1.3K 72 11
                                    


🌙

Bazı hayatlar vardı Aslanbey konağında. Kızı ile aynı evde kaldığını bilmeyen bir anne vardı Aslanbey konağında. Kardeşini tanımayan bir abi vardı o konakta. Vural Aslanbey gibi bir canavar vardı. Acımasız canavar... Ne kendi kanına acıması vardı ne de sevdiğini iddia ettiği kadına. Aslanbey hiç kimseye acımadı.

"Halacım," dedi Ece'nin heyecan dolu sesi. "Bebeğim?" Dilan oturduğu yerde öyle gergindi ki. "Annem burada mı? Bu evde mi abi ile?" Ece'nin annesi... Ece annesini halası ile kaldığı o evde defalarca dayak yerken görmüştü. Babasından nefret etmişti. Aslanbeyin kızına karşı tek acıması, ona sevgi kırıntılarından hediye edişiydi. Onları koparak şeyse, küçücük çocuğun gözleri önünde saatlerce annesine işkence edişiydi. Ece 3 yaşındaydı, işkence ne demek bilmiyordu belki. Ama hem annesine hem de halasına yapılan şeylerin doğru olmadığını biliyordu, hissediyordu minik aklı ile.

"Annen burada değil Ece." Buradaydı, bu cehennemde annen Ece, o senin yaşadığını bilmiyor. Bilse, bir bilse senin yanına gelebilmek için kıydığı canına can katar gene gelirdi bulurdu seni. "Annemle ne zaman kavuşacağız hala? Annem beni özlememiş mi? Abim beni unutmuş mu?" Annesi özleminden delirmiş, abisi bir kız kardeşi olduğu gerçeğini hiç unutmamıştı. Ece ise onların bir gün geleceğini beklemekten yorulmamıştı.

"Masalın sonunda." Dilanın mırıltısını Ece duymuştu. Hiçbir zaman masalların sonuna kadar uyanık kalamamıştı o. Ama halasının o lafından sonra masalların sonuna kadar uyanık kalmak için büyük bir savaş verdi minik. Annesinin bebeği olduğunu duymak, ona kavuşmak için büyük bir savaş verdi. O gece Ece ilk defa nerede olduğunu bilmeden uyudu. O gece Zümrüt kendi kızı olduğunu bilmediği o kız çocuğu ile beraber uyudu. Ne Zümrüt ne Ege ne de Ece o evde aynı çatı altında uyuduklarını bilmedi. O gece o evde bir aile gibi uyumadılar. Onlar hiçbir zaman bir aile gibi davranamadı...

...


Anne kavramı benim için hiçbir zaman anlamlı olmamıştı. En azından dördüncü yaşımdan sonra. Şimdi onun yüzünden sevdiğim adam ile zorunluluktan ibaret olan nikahımız için gün almıştık. Tanıdıkları sayesinde hemen yarına gün vermişlerdi. Ertesi günü zaten mahkeme vardı.

Şu an normal bir psikolojide olmamın sebebi ise Perihanın bunu fark ettikten hemen sonra bir psikolog arkadaşına danışması ve onun söylediği ilaçları içmemdendi. Panzehiri olan bir zehirdi.

"Gelinlik alsak?" Ceylan ablamın mırıltısı... Benim hiç giyemediğimin beyaz gelinliğim ve onun üzerine bağlanacak kırmızı kuşağım... Ben beyaz gelinlikten vazgeçeli çok olmuştu ama hayallerindeki gibi kırmızı kuşağımı bağlayacak bir babam yoktu, veyahut ben o kırmızı kuşağın anlamını taşımıyordum. "Almayacağımızı kim söyledi yenge?" Egemen yanımdan arkadaki Ceylan ablayı cevaplamıştı. Keşke bana da sorsaydın Egemen. "İstemem." Her şey çok normalmiş gibi bir de gelinlik mi giyecektim?

"Yenge, hangisine girilir?" Gelinlikçilerin olduğu iki sokak vardı bundan bahsediyordu. Muhtemelen buraya Ceylan ablayı yalnız getirse de o benim hayallerindeki gelinliği alırdı. "Sağa dön yengem." Büyük bir heyecan vardı onda da benden daha heyecanlıydı herkes. Bir ben Bir Perihanın bu arabada sesi çıkmıyordu.

Ben kendi annemi dahi suçlamamıştım, Vuralı, tehditlerini biliyordum. Hatta onu anlıyordum. Bir tarafta canı gibi sevdiği oğlu varmış, diğer tarafta doğurup attığı kızı. Oğlunu öldürmektense kızını delirtmeyi tercih etti. Belki haklıydı, yalnızca bunu yapsaydı onu suçlamazdım. Vuraldı çünkü istediğini yaptırırdı. O fotoğraflar... Gelmiyor deseydi, Egemen yok deseydi! İlla bir yalan uydurulabilirdi ama o uydurmadı. Oysa ben çocukken çok iyi yalan söylerdi...

ESARETİNDEN KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin