2.3

510 34 14
                                    


🌙

Derya kızını öptü, uzunca kokladı. Kızı büyüyordu, artık onu anlıyordu. Yemyeşil gözleri aynı Oktayınki, aynı halası Sevgininki gibiydi. Derya hiçbir zaman bağlanmadı güzel kızına. Hiçbir zaman onu kanından canından görmedi. Koruyamayacağını biliyordu. Ne amcasının zalimliğinden koruyabilirdi ne de babasından alacağı şehit haberinden. Onun düşüncesi bu yöndeydi. Yapamaz mıydı gerçekten? İstese kızımı Sabri Yurtelden koruyamaz mıydı? Karadeniz damarı tuttuğunda gözü kimseyi görmeyen Derya hanım kızını korumaktan bu kadar mı acizdi? Peki ya kocasından gelecek olan şehit haberi için neden bu kadar emin konuşuyordu? Ya da kocası şehit olsa dahi kızını alıp gidemez miydi? Mustafa korkusuzca, en sevdiği arkadaşını, Komutanını karşısına alıp Sevgisini kaçırmıştı. Kendisi kızını götüremeyecek kadar güçsüzde değildi. Üstelik, Sevginin kapısını bir defa çalsa Sevgi o kapıyı sorgusuz açardı. Hem onu hem kızını kabullenirdi. Ama o bırakıp gitmeyi seçecekti. Yeni bir hayatı...

"Annem!" Zürmütün bıcır bıcır sesi Deryayı düşüncelerinden aldı. "Efendim bebeğim?" Bencilce tekrardan kendine bağladı kızını. Gittiğinde yokluğunu arayacak olan kızına. "Lola, anne lola! Ceylan abaya gidelim. Lütffeeen!" Derya gülümsedi üç yaşında olan kızına. Camdan bakındı, aşağıdaki Ceylanı görünce Zümrütü giydirdi. Yanına biraz para alıp evden çıktılar. Tabii üst katta onalrın kapısının açıldığını duyan hızla aşağıya inan bir Sabri vardı. Günlerdir, hatta haftalardır Derya ile konuşmayi bekliyordu. Derya yukarıdan açılan kapıyı duyunca kızını kucağına alıp hızlıca inmeye başladı merdivenleri. Kolundan çekilene kadar...

"Neraya böyle gelun hanum?" İğrenç biriydi Sabri. Yengesini taciz eden iğrenç bir adam. "Bırak beni Allahın belası!" Bağırmadı ama sesi sinirliydi. Kızı ona korkarak bakıyordu. "Hadi amma nazlandun iki elleşeceğdik kız." Yaşlanmamıştı, Oktaydan üç yaş büyüktü yalnızca, genç, gencecik bir karısı vardı ona çocuklar doğuran hala genç olan bir karısı. Gözü dışarda değil, kendi kardeşinin karısındaydı. "Bırak bizi, çocuk var. Dilede geldi yemun edarum konuştururum Oktay ile!" Sabri korku ile bakan küçük çocuğa baktı, bir eli küçük kızın yanaklarını sıkıca kavradı. Derya kızını çekmeye, saklamaya çalışamadı. Sabri buna izin vermeyecek kadar sıkı tuttu. Zaten korkan küçük kız ağlamaya başlamıştı bile. "Dila mi gelmuş? Kesarum ula onun dilunu. Ha burada geberturum onu Derya! Hela bir şey desun hela açsun o ağzini gebertmiyor muyum ikinuzu da?" Kızının yanaklarını bırakan adama nefretle baktı Derya. Kızından özür diledi, onu bırakıp gideceği için binlerce defa özür diledi. Hiçbir anlamı olmayan özürlerini dilemekten vazgeçmedi...

...

Egemen'in gelişinin üzerinden iki gün geçmişti. Yarın çocuklar buraya gelecekti, üstelik bu defa onlarla ben ilgilenecektim. İki gündür kabuslarım dışında hiçbir halüsinasyon görmemiştim. Umudum yarın da görmemek. "Kızım," diyen Efsun hanımdı. Bana kendi annemin yapmadığını yapan Efsun hanım, kanatları altına alıp kendi evladı gibi koruyan kadın... "Yarın çocuklar gelecek, ne edeyim?" Beni nasıl kendi evlatlarından ayırmıyorsa çocuklarımı da Mert ve Melekten ayırmıyordu. "Ana birşey hazırlama biz yarın çocuklarla dışarda oluruz." Lafı ağzımdan almıştı, dün böyle bir şey planlamıştı bende ona ayak uydurmuştum.

"Sen ne zaman döneceksin?" Bunu soran Harun beydi. Onun Efsun hanımdam bir farkı yoktu, iyi insanların öldüğünü düşünüyordum Vurala satıldığım gün susan insanlardan sonra. Ölmemierdi, hala yaşıyorlardı. "Davadan sonra." Babasına karşı sert bir dili vardı, mesela Cihan amcamla veya Kuzey abimle konuşurken bu şekilde değildi.

ESARETİNDEN KURTULUŞWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu