Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz

134K 5K 526
                                    

/10/YÜZSÜZ/

22 AĞUSTOS 🍂🍂

SON BÖLÜMDEN 5 GÜN SONRASI ANLATILMAKTADIR....

Siyah beyaz fotoğrafları sayesinde  kazıdım hafızama, mabedim olan annemin yüzünü... Benimle olan tek  fotoğrafına günlerce, gecelerce  bakmama rağmen doyamadım... O dokunmuştu tenime ama ben yıllarımı ona dokunduğumu hayal ederek geçirdim... Kokusu... Onunda teni gül gibi kokarmış... Ablamın teni gibi... Ve gözleri yine ablamın gözleri gibi siyahmış... İşte ben bu yüzden siyahı bir başka sevdim...

Güzel yüzünü hayal ederek uyudum her gece... Ve bu sayede rüyamda  gördüğüm annemin her dokunuşunda sardım yaralarımı... Saçlarımı okşadığı zaman huzur yüreğimin en derinlerine ulaşıyordu. Gündüz onun öfkeli gözlerinin yerini geceleri annemin şefkat dolu bakışları alıyordu. Böyle böyle duymamazlıktan geldim aşağılayıcı sözlerini... Çünkü annem, tek bir gülümsemesi ile unutturuyordu her şeyi... Acı yoktu, öfke yoktu, yalnızlık yoktu rüyalarıma girdiğinde... Sadece sevgi vardı...

" Kolay gelsin Dilan."

" Sağ ol Hanımım. Neden geldin? Ben getirirdim yemeğini."

Zahide Hanımın bedenimden çıkardığı hırsının üzerinden beş  gün geçmişti ve ben o odada daha fazla kapalı kalmak istemiyordum. Dilan ve Berfu beni yalnız bırakmasalar bile duvarlar tek başıma kaldığım her an üzerime yıkılıyor, nefesimi düğümlüyordu.

" Yalnız başıma yemekten sıkıldım."

Anladığını belirtircesine başını sallayan Dilan, " Bunları masaya bırakıp geliyorum hemen." dediğinde başımla onaylayıp, masanın kenarında üst üste konulmuş olan sandalyelerden birini aldım. Mutfak penceresinin önüne koyduğum sandalyeye oturduğumda, aldığım yemek kokuları iştahımı daha bir kabarttı. Evet günler sonra ilk kez yemek yemeye bu denli istekliydim...

" Ekmekleri götürdün mü?"

" Götürdüm anne."

Akşam yemeği için masayı hazırlayan, Dilan ve annesinin telaşını izlerken gülümsemeden edemedim. Bizde annemle böyle olur muyduk? Olurduk elbette ama ben annemin yorulmasına izin vermezdim. Kalbimin baş köşesindeydi annem ve eğer yaşasaydı o güzel ellerini bir işe sürdürtmez, sadece öperdim...

Gül kokulu mabedimin yüzü gözlerimin önüne geldiğinde kalbimde gülümsemeye başladı ancak huzursuzluğun eksik olmadığı konağın avlusunda onun sesi yankılanınca hemen somurttu.

" Çocuk değilim ben tamam mı? Onu yap, bunu yapma diyemezsin!"

" Yaptıkların ne peki? Çocukluk değilde ne?"

Hemen hemen her gün babasıyla tartışan adamın sesini, ağabeyi Kenan'ın bastırması ve bir şeylerin devrilme sesinin gelmesiyle çoğalan merakım mutfaktan çıkmaya zorladı. Ama merakıma yenilmek gibi bir hata yapıp onun öfkesini üzerime çekmeye niyetli değildim.

" Ne yapmışım?"

" Ya sabır! Birde ne yapmışım diyor!"

İçlerinde en sakin görünen Kenan ağabeyin neye bu denli sinirlendiğini öğrenmek için dayanamayarak yerimden kalkıp pencereye yaklaştım. Perdeyi,  masayı görebileceğim şekilde açtığım sırada Hasan Ağa'nın geldiğini gördüm.

" Bugün ki derdiniz ne?" diye sorarak yanlarına varan babasına doğru dönen Kenan ağabey, " Erkam hırsını kimden çıkaracağını şaşırdı baba!" dediğinde gözlerim yüzünü görmek dahi istemediğim adamın yüzüne odaklandı! Çünkü kaşının kenarından süzülen kan ve moraran sol yanağı dikkatimi çekmişti.

AĞLA SEVDAM जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें