Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...

112K 4.9K 644
                                    


/56/BAKMAYA KIYAMADIĞIN OLAMADIM/

Bölüm parçası: Grup Abdal / Kirpiğin Kaşına Değdiği Zaman

Bölüm parçası: Grup Abdal / Kirpiğin Kaşına Değdiği Zaman

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Son bölümde Erkam elinde poşetlerle  gelmişti. İçinde bunlar vardı arkadaşlar. :)

22 EKİM 🍂🍂

' Bugün çiçekler açtı tutunduğum dalımda... Kırmızı ve beyaz... Bulutlar ayaklarımın altına serilmiş. Güneş gözlerime çok yakın... Toprağa kavuşan yağmur damlalarının huzuruna eş huzurum... Ağladığıma bakma annem... Ve sakın  yanlış anlayıp üzülme... Kalbimin sevinci döküyor bu yaşları... Mutluyuz biz.. Şimdilikte olsa mutluyuz...'

Durmadan kendini tekrar eden acıların içersinde bir umut filizlenmiş, sığınağının kahverengi gözlerin kıyısına kalbini dinlenmesi için bırakmıştı genç kadın. Kokusuna emanet etmişti hayallerini. Varlığı içindeki boşluğu doldurmaya başlamışken gülümsemese olur muydu?
Olmazdı... Hele ki huzuru banyonun dışında  türkü mırıldanarak kendisini beklerken...

Yemekten sonra gözleri bir an olsun birbirlerinden ayrılmamıştı ve gece yarısı olmadan vardıkları odalarında, yarım  kalan arzunun alevlerine tutkularını ekleyerek birlikte olmuşlardı. Şimdi ise Erkam, Esila geceleri banyo yapmaya korktuğu için sırtını kapıya yaslamış, çıkmasını bekliyordu. O sırada ise gözleri nasıl alışacağını düşündüğü pembenin hakim olduğu eşyalar üzerinde geziniyor, kalbi tutturduğu türkünün dudaklarından firar etmesini sağlıyordu.

" Kirpiğin kaşına da değdiği zaman.. Bekletme sevdiğimde vur beni beni...
Sevdanın şafağı da söktüğü zaman diyardan diyara da sür beni beni..."

Yüzündeki  gülümsemesini silmeden ağır adımlarla kapıya varan Esila, asılı olan havluyu eline aldığı gibi vakit kaybetmeden ıslak bedenine sardı. Terlik giymediği için fayansların soğukluğu bacaklarının titremesine neden olmuştu ancak kocasının bir yükselen bir kısılan sesi ruhunu sıcaklığıyla sarmalamıştı.
Dolaptan çıkardığı havluyu eğilip başına saran genç kadın düşmemek için yine ağır adımlar atarak kapının tam arkasında durdu ve aklına gelen şeyi yapmak için boğazındaki yumruyu birkaç yutkunuşla tarumar ederek nefesini düzene soktu.
Ve  sırtını kapıya yaslayarak kocasının kaldığı yerden türküye devam etti...

"Saçların rüzgarıda tel tel biçende, Dudağın dilinden de şerbet içende. Gönlümde duygularda ateş saçanda Ateşten gömleğede sar beni beni..."

Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini araladığında kahverengi gözlerdeki tepkiyi görmemesine rağmen içi titredi ve yanakları yanmaya başladı. Sırtını yasladığı kapı bile ondan utanmasını engelleyememişti. Kalbinin sakinleşmesi için tanıdığı sürenin sonuna geldiğinde derin bir nefes alıp kapıyı açtı.

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now