Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil

51K 2.3K 417
                                    

/49/BU İNSANLIK DEĞİL/

15 EKİM  🍂🍂

' Küçük kalbi karşısında sevinçle halay çeken insanlara burukça bakıyordu. O karalar bağlarken diğerleri mutluydu. Bir tek hâlinden anlayanların yüzü asıktı. Neler yaşayacağını tahmin edenlerden çoktu emin olanlar. Bir köşede oturup anılarını yad ediyor, sessiz çığlığını sessizce destekliyorlardı. Biri de çıkıp engel olmadı, ne yapıyorsunuz siz o daha küçücük bir kız çocuğu demedi. Diyenler ise bunu içlerinden dile getirmekle kaldı. Onlarda sustu anne. Yanlışı doğru bilip, halay çekmeye devam ettiler. Kimse o küçük kızın bu geceyi nasıl atlatacağını, başını yastığa nasıl koyacağını düşünmedi... Hayallerini, umutlarını, akıttığı göz yaşlarını umursamadı... Ben öldüm... O öldü... Bizim gibiler öldü... Ama onlar halay çekmeye, her şey yolundaymış gibi davranmaya devam etti... İnsanlık öldü küçük kız çocuğunun kalbinde... Ama onlar doğru bildikleri en büyük yanlışı savunmaktan vazgeçmediler. Konuşulmadıkça da vazgeçmeyecekler anne... En acısıda o küçük kız acı çekerken onlar kendilerine insan demeye devam edecekler. Bu insanlık değil anne... Bu insanlık değil...'

Gittiği ilk düğünü hatırladığında şu anki hâline hayret etti Esila. Gelinin kendisinden yalnızca birkaç yaş büyük oluşunu yüzüne yaptıkları ağır makyaja  rağmen anlayabilmişti. Çevresindeki insalar olsun, akrabaları olsun böylesi bir makyaja karşı gelirdi ancak  evlenecek kızı büyük gösterme çabası işin içine girince kimseden ses çıkmıyordu.  Tıpkı otuzlu yaşlarında biriyle evlenecek olmasına ses çıkarmadıkları gibi.

Daha on iki yaşındaydı Esila, o düğüne gittiğinde. Gece boyunca gözlerini gelinin yüzünden ayıramamıştı. Sürekli bu geceyi nasıl atlatacağını, bundan sonrasında ne yapacağını düşünüp durmuştu. Bunun içine dert olma sebeplerinden en önemlisi ise damadın  amcasının oğlu oluşuydu. Yüzüne tiksinerek baktığı adamın üçüncü evliliğiydi. İlk eşi intihar etmiş, ikinci eşi ise şiddete maruz kaldığı için erken doğum yapmış ve birkaç gün sonra vefat etmişti. Ve böyle bir adamın yanında bir kız çocuğu oturuyordu. Ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, başlarına gelecekleri biliyorlardı aslında. Çünkü en büyük örnekleri ya kendi evlerinde ya da akrabaların, komşularının evlerindeydi.

O geceden sonra Esila gittiği her düğünde saatlerce gelinlerin yüzüne bakıp, neler yaşacaklarını düşünerek geceyi kendisine zehir ediyordu. Dili ise sürekli bu evliliğe izin veren ve destekleyenlere beddua etmekle meşguldü.

Birgün kapılarını kırk beş yaşında bir adam çalmıştı. İşte  o gün Esila'nın evlilik ile olan korkularının başladığı gündü. Daha on beş yaşındaydı  ve ablası için geldiğini düşündüğü adamın yüzüne iğrenerek bakarken kendi adını duymasıyla kalbi durma noktasına gelmişti. O saniyeden sonra iğrendiği babası yaşındaki adam gibi ağabeyi de olmuştu. Babası önünde ablası olduğu için evlenmesine müsaade etmeyeceğini söylerken, ağabeyi  vereceği başlığın miktarı hoşuna gittiği için babasını ikna etmeye çalışmıştı.

Nefes nefese ve korkuyla geçirdiği dakikalar son bulduğunda yatağına girip sabaha kadar bir daha aynı şeyi yaşamamak için dualar ederek ağlamıştı. Düğünlerde mahvolan hayatlarına üzüldüğü yaşıtlarının yerinde olmak istemiyordu. Küçücük yaşında  şahit olduğu kötü evliliklerden birini yaşamamak için canından geçmeyi bile düşündüğü olmuştu ne yazık ki... Küçücük bedeni iğrenç bir bedene mahkûm olacağına... ölmek kurtuluşu demekti.

O gün tamamiyle soğudu erkeklerden. Tüm benliğini, hayallerini kapattı bu gerçeğe. Büyüdükçe arttı korkusu ve aşktan kaçışı da hızlandı. Karşılaştığı hiçbir erkeğin gözünün içine bakmadı.
Mecbur kaldığında ise bu süre iki saniyeyi geçmiyordu. Saygı, sevgi çerçevesinde mutlu devam eden evliliklerede şahit olmuştu elbette fakat hiçbiri hayatının en korkulu anlarını yaşatan babası yaşındaki adam yüzünüzden fikrini değiştirmeye yetmemişti.  Zaten birine aşık olsa bile babasının duygularını umursamayıp istemediği biriyle evlendireceğine emindi.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin