Until Midnight - 02

951 84 16
                                    

''Şöyle bakma da korkmasın,'' diyor başka bir ses. Bu seferki arkandan geliyor fakat bakmak için fazla korkaksın. Tek yaptığın, karşındaki askerin gözlerine bakmak. Kömür karası, büyük gözleri var.

''Seni ne ilgilendirir ki,'' diyor çocuk. Sesinin tınısı seni ürkütüyor. Daha önce hiç bu kadar kalın bir ses duydun mu? Kendine soruyorsun.

Arkandan gelen sesin sahibi olduğunu düşündüğün çocuk, birden bire önüne atlıyor ve seni korkutup arkaya doğru birkaç adım atmanada, depoyla ormanın zemini arasındaki ufak boşluğa düşerek kapıya çarpmana neden oluyor. Çarpmanın etkisiyle tepecikten birkaç taş düşüp kollarını sıyırıyor ve üstünü başını toprak içinde bırakıyor. Kırmızılı çocuk gülüyor.

''Adın ne senin?'' Diyor mavili olan. Kırmızılı olana kıyasla daha kısa ve sesi daha normal. Korkutucu da görünmüyor, fakat köylülere de benzemiyor.

Adını söylemiyorsun. Kırmızılı olan ciddileşiyor.

''Söylesene aptal,'' diyor, yüksek bir sesle. Korkunun yüzünden okunduğuna yemin edebilirsin.

Mavili olanın yüzü yumuşuyor.

''Bağırma,'' diyor. ''zaten onu yeterince korkuttuk.''

''Umrumda değil,'' diyor kırmızılı ve bedenini baştan aşağıya süzüyor. Yine sırıtıyor.

Zihinindeki düşünceler kirlenmeye başlaması, tam o anda oluyor. Bakışını ve gülüşünü beğenmiyorsun; gözlerini bedeninde hissetmek, kendini güvensiz hissettiriyor.

''Adına ihtiyacımız yok zaten,'' diyor kırmızılı ve mavili olan bir hareket yapmadan, hızla üzerine geliyor, gördüğün son şey kaldırdığı eli ve sinirli yüzü oluyor.

*

Uyanman, uğultulu konuşma seslerini duymanla oluyor. İlk önce sesleri duyuyorsun, ardından, üzerinde yattığın hasır zemini fark ediyorsun ve gözlerin, ışığa alışmaya çalışarak yavaşça açılıyor.

Tamamiyle hasır döşeli bir oda bekliyor seni. Duvarlar, her zamanki gibi tahtayla örülmüş ve hasırla saplanmış. Kapı, kısmen şeffaf bir kumaş ve koyu tahtalardan oluşuyor. Her duvarda ikişer tane olan mumlar yakılmış, hasırı yakmaması için arkalarına ve tepelerine demir plakalar koyulmuş.

Sen odaya alışmaya çalışırken, kapının arkasında bir figür beliriyor ve kapıyı hızla açıyor. Öyle bir hızla ki, duvarların titrediğini hissediyorsun.

''Yavaş ol hyung,'' diyor bir ses.

İçeri ilk önce, oldukça uzun boylu ve yapılı biri giriyor. Yerde yatan sen, onu bir dev gibi görüyorsun. Ardından uzun iki kişi daha ve diğerleri. Hepsi oldukça kocaman görünüyorlar. Biri hariç; seni korkutmayansa bir tek o.

Hepsi yan yana diziliyorlar ve sana bakıyorlar. Yerdesin ve düzgünce durabilmek için ellerinden destek alıyorsun.

Solunda kalanlardan biri alay edercesine gülüyor. ''Bunu mu buldunuz?'' Diyor gülerek.

Sağında, sabah gördüğün mavili konuşuyor. ''Böyle birini aramıyor muyduk zaten, hyung?''

Onu sabahtan hatırlamanın sebebi, yüzünün unutulmayacak kadar karakteristik olması. gözleri, daha önce hiç kimsede görmediğin bir şekilde. Sahi, şuan gece mi? Odada pencere görememiştin.

''Adın ne,'' diye soruyor, en önünde duran ve odaya ilk giren. Saçları kısacık, bu onu diğerlerinden ayıran özelliklerinden biri. Korkutucu da görünüyor.

Söylemekte çekinsen de, aynı soruya sabah cevap vermediğinde, pek iyi şeyler olmamıştı.

''Y/n,'' diyorsun, cılız sesinle.

Kırmızılı olan gülüyor ve nereden geldiği belli olmayan bir çileği ağzına atıyor. Hah, çileğin nereden olduğunu, kokusu burnuna gelince anlıyorsun. Garip bir şekilde, kendin adına değil, çilekler için endişelenmeye başlıyorsun çünkü onlar Efendi Reugi'nin çilekleri, eğer yerinde bulamazsa, seni öldürebilir. Gerçi şimdi de yaşayacağın kesin değil.

''Neden burada olduğun merak ediyorsundur, y/n,'' diyor, önündeki. Adlarını sormak istiyorsun.

''Neden?'' Diyorsun, yine, güçsüz sesinle.

Gülüyor.

''Bize lazımsın,'' diyor.

Until Midnight | Kim Taehyung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin