Until Midnight - 10

566 63 16
                                    

''Bir isteğiniz var mı, y/n-shi?''

Uyandığın ve mutfağa geçtiğinden beri, etrafındaki herkes, bir isteğin olup olmadığını soruyor. Bu güzel bir şey tabii. Etrafındaki insanlar tarafından önemsenmek ve saygı duymak. Çünkü hayatın boyunca, krallığın öbür ucunda, ufak bir tarlada çalışan önemsiz, çuvaldan elbisesi olan küçük bir işçiydin. Kimse seni dinlemezdi. Sözlerin, bir kölenin sözleri kadar değerliydi ancak. Değersiz hissetmenin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyordun.

''Yok,'' diyorsun, olabildiğince kibar olmaya çalışarak. Yüzün sürekli gülüyor. Kendi hissettiklerini diğerlerinin hissetmesini istemiyorsun. Çünkü senin gözünde herkes, altın kadar değerli.

Etraf, buhar, su fokurdaması ve konuşan kızların gürültüsüyle dolu. Herkes kendi arasında dedikodu yapıyor. Burada disiplin eksikliği olduğu aşikâr, fakat bu seni rahatsız etmiyor. İçinden taşan sevinçle sırıtıyorsun, bu da diğer rütbelilerin sana bakmasına yol açıyor. Herkesin, neden güldüğünü sorguladığına eminsin. Ama umrunda değil.

''Şuna yardım eder misiniz, Hanbyul-shi,'' diyorsun, çorbayı karıştırmayı bırakmadan. Hanbyul isimli kadın, ki o da senin gibi rütbeli, geliyor ve tencerenin öbür ucundan tutuyor.

''Burada toprak bölmeler var mı?'' Diye soruyorsun.

''Yok, efendim,'' diyor Hanbyul. Gözlerin şaşkınlıkla açılıyor. Nasıl olur da toprak bölmeler, bunun gibi büyük bir mutfakta olmaz?

''O zaman kızlara söyleyin de, kazan büyüklüğünde toprağı kazsınlar.''

Emrin çabucak yerine getiriliyor. Mutfakta soğan kesmekle görevli olan kızlar, işlerini bırakıyor ve el birliğiyle sadece beş dakika içinde kocaman bir delik açıyorlar toprakta. Hanbyul ve sen,kazanı içine yerleştiriyorsunuz.

''Şimdi ne yapalım, Efendim?''

Bir süre toprağa gömülmüş kazana bakıyorsun.

''Üstünü toprakla örtün,'' diyorsun. Herkes şaşırıyor. Ama emrini yinede yerine getiriyorlar.

Sen mutfağa dönerken, Hanbyul yanına geliyor.

''Eğer sormamda sakınca yoksa, o çukur ne içindi Efendim?'' Diye soruyor.

''Eğer yemeği toprağa gömersen tadı bir hayli güzelleşiyor,'' diyorsun. Kyeonju'nun öğretilerini hâlâ unutmadın.

Mutfaktan yükselen yemek kokuları aklını başından alıyor. Düzgünce yemek yemeye sadece bir ayda alıştın, ve görünüşe bakılırsa kilo aldın. Bu iş bitince hayatının ne yöne kayacağını kestiremiyor olsan bile, düzenli yemek yemeye o kadar alıştın ki, olurda eğer bu lüks elinden alınırsa ne yapacağını bilemiyorsun.

*

Yemekler hazırlandıktan sonra, tatlıyı hazırlıyor, tepsileri güzelce dolduruyor ve Kral'ın yanına gidiyorsun.

Odanın kapıları yavaşça, ardına kadar açılıyor. Başın öne eğik vaziyette içeri giriyorsun. Kral Injong, pencereden dışarı bakıyor.

Yemeği, odanın ortasındaki daire masaya koyuyor ve odadan çıkıyorsun. Kral'ın ne tepki vereceğini merak etsen de, onu izlemek gibi bir şansın yok.

Akşam olmak üzere. Odana çıkıyor ve kıyafetlerini değiştiriyorsun. Taehyung, bu gece de gelecek. Fakat gelmesine daha çok zaman var ve sen çok yorgunsun.

Yatağına girmeden önce, odanın kapısı çalınıyor. İçeri girmesini söylüyorsun.

Gelen kişi, ne mutfaktan, ne de tanıdığın bir kişi. Bir asker.

''Kral hazretleri sizi çağırdı y/n-shi."

Until Midnight | Kim Taehyung Where stories live. Discover now