Until Midnight - 08

598 61 50
                                    

Not: Çok fazla ama kısa bölümler olunca, böyle çift çift atayım dedim~ Tabii bunda en büyük etken wonderai zalımın kızı



Gün ışığı, gözlerini rahatsız etmesine rağmen, şişmiş gözlerinle yola devam ediyorsun. Jimin'in dediğine göre, at arabasına binmeniz için daha yol yürümeniz gerekiyor.

Hanbokunun kirlenmemesi için onu olabildiğince yukarı çekiyorsun. Bu da, dakikalardır kıyafeti kavrayan parmaklarının acımasına neden oluyor. Tek tesellin, sıcaklamaman, giysin ince bir kumaştan ve saçının yarısı, başının üzerinde örgülü bir topuz halinde. Esen rüzgar, direkt olarak ensene çarpıyor. Öyle güzel bir his ki bu, saatlerce burada kalıp aynı hissi defalarca yaşamak istiyorsun.

Sonunda araba karşıda göründüğünde, derin bir oh çekiyorsun. Ama fazla sesli olması, Taehyung sorgulayan gözlerle sana bakıyor ve ardından tekrar önüne dönüyor.

Jimin arabaya binmene yardım ediyor. En sonunda o da biniyor ve siyah atlar yavaşça ilerlemeye başlıyorlar.

"Jimin-shi," diyorsun, sessizce. Jimin sana dönüyor. "bana yardım ettiğin için teşekkür ederim."

Yanaklarının kızardığını hissedebiliyorsun.

Jimin, bir süreliğine şaşkın bir ifadeyle sana bakıyor. Ardından gülümsüyor. Öyle güzel bir gülümseme ki bu, gözleri sadece birer çizgi halini alıyor. Ona uzanıp sarılmak istiyorsun. Sana o kadar çok yardım etti ki, ister istemez ona bağlandın.

"Böyle konuşma y/n," diyor. "bir yere gittiğin yok."

Gülüyorsun. "Saraya gidiyorum, Jimin-shi."

"Saray uzak değil," diyor. Gözlerine bakıyorsun. Seni ona çeken bir şeyler var gibi. Sanki ruhlarınız, birbiri etrafında ve hiç ayrılamayacakmış, berabermiş gibi.

"Seni özleyeceğim, y/n-ah," diyor. Gözlerin kocaman açılıyor. Jimin ise gülüyor ve önüne dönüyor. Taşlarla dolu sarsıcı yolculuk, bu ayrıntıyla çekilmezlikten kurtuluyor.

*

Sarayın içi, dışarısının tam tersi olarak, dümdüz taşlarla döşenmiş. Saraya doğru yürüyorsun, etrafta uzun ağaç yok, sadece, yemyeşil çalılar. Bulutlar, neredeyse yok gibiler. Hatta sadece tek bir tane bulut görüyorsun. Dün gece bastıran yağmura göre, şuan hava oldukça güzel.

"y/n-shi!" Diye bağırıyor, orta yaşlı bir kadın, saraydan çıkarken. Koşar adımlarla yanına geliyor. Yüzünde kocaman bir gülümseme var. "Sizi burada görmek ne kadar güzel!"

Kibar bir şekilde gülümsüyorsun.

"Ben Han Goonhye," diye kendini tanıtıyor. "Ana mutfakta görevliyim."

Kadının yüzünden gülümseme eksik olmuyor. Onun yaşındaki birine göre, oldukça güleç birine benziyor. Yaşını bilmiyorsun, ama kırkların sonunda olmalı.

"Mutfağa gidelim isterseniz," diyor ve sana eşlik eden askeri bir el hareketiyle gönderip seni içeri götürüyor. Askeri düşündükçe, Jimin'i hatırlıyorsun. Ah, keşke şimdi yanında olsaydı!

Kadın, mutfağa gidene kadar, sana binlerce iltifat ediyor. Bunlar, aşçılık yeteneklerinden çok, dış görünüşünle alakalı. Ne kadar güzel göründüğünü söyleyip duruyor. Ve mutfaktaki herkesin, senin namından ve güzelliğinden nasıl haberdar olduklarını.

Mutfaktan gelen kokular, adeta bir şölen niteliğinde. Daha binaya beş metre varken, tüm kokuları seçmeye başlıyorsun. Kyeonju'nun öğrettiği gibi. Kimyon kokuyor, ve karabiber. Öyle güzel bir koku ki bu, daha mutfağa girmeden, içeride yetişen aşçıların ne kadar yetenekli olduklarını seziyorsun.

Goonhye, boğazını temizliyor. Mutfaktaki herkes bir an için durup size dönüyorlar. Herkes, şaşkınlıkla sana bakıyor ve önünde eğiliyorlar.

"Hoşgeldiniz, y/n-shi," diyorlar hep bir ağızdan. Sırıtıyorsun. Demek bu yüzden prens ve prensesler kendini beğenmiş oluyorlarmış, diye düşünüyorsun. Saygı görmek harika hissettiriyor.

Herkes ayağa kalkıp işlerine dönüyor fakat fısıltılar susmuyor. Herkes birbirine fısıldıyor.

"Susun ve işinizi yapın!" Diye bağırıyor Goonhye. Görünüşe bakılırsa, senden sonra en yüksek rütbeli kişi, o. Daha yüksek rütbelilerde var tabii, fakat onları hiçbir yerde göremiyorsun.

Herkes, onun uyarmasıyla işine dönüyor. Tek bir kişi hariç.

Kız, saygı kurallarına aldırmıyor. Yüzüne, kafası karışmış gibi bir ifadeyle bakmaya devam ediyor. Goonhye durumu fark edip onu yanınıza çağırıyor.

"Neye bakıyorsun sen öyle?" Diyor, oldukça sert bir sesle.

Kız, sessizce seni incelemeye devam ediyor. Sanki yüzünün her bir santimi, onun hafızasına atılıyormuş gibi.

Fakat en sonunda, soluğunu kesen o cümleyi söylüyor.

"Sizi tanıyorum."

Until Midnight | Kim Taehyung Where stories live. Discover now