Until Midnight - 12

535 61 14
                                    

Adımların, mutfağa daha çabuk varmak üzere hızlanıyor. Güneş, daha yeni doğmaya başlamış. Hizmetçiler, sarayın neredeyse tüm pencerelerini açmışlar da sen dışarıdaki güzel manzarayı görebiliyorsun. Bu camlar, sarayın altı kısımlarındaki duvar şeklinde camlar. Birini çektiğinde diğerinin üstüne doğru geçiyor ve kocaman bir duvar açılmış oluyor. Saray hakında en sevdiğin ayrıntı, bu duvarlar.

Toprağın, yaprakların kkusunu içeri çekiyorsun. Görünüşe bakılırsa sabah karşı hafifçe yağmur yağmış. Toprak ıslak.

Mutfağa giden en tenha yollardan birindesin. Buraya geleli sadece birkaç gün oldu fakat buradan geçe tek bir kişi bile görmedin. Adımların, bir baykulun uçuşu kadar sessiz.

Sen ilerlerken, ileriden gelen fısıltıları duyuyorsun. Kulak kesilince, sol taraftan geldiklerini duyuyorsun. Yavaşça sol tarafa doğru kayıyor ve dinlemeye çalışıyorsun.

''Ağustos'ta,'' diyor seslerden biri. korkutucu bir sesi olduğu söylenebilir. Aklında sakallı biri olarak canlanıyor.

''İlk Cuma mı?'' Diyor diğeri. Az önce konuşan onaylıyor.

''Çok erken değil mi?'' Diyor.

''Yönetimi çoktan ele geçirdik,'' diyor, sesi korkutucu olan. O kadar sessiz konuşuyorlar ki, zar zor duyuyorsun.

''Kim yapacak?'' diyor diğeri.

''Bizzat kendim,'' diyor korkutucu sesli olan. Konuşmanın konusu, çoktan belli oldu.

Biraz daha dinliyorsun. Konuşma konusu değişiyor fakat sen yerinden kıpırdamıyorsun. Bunun yerine adamların gitmesini bekliyorsun. Onlar gidince, tekrar mutfağa doğru ilerliyorsun.

Fakat mutfağa giden yol, durmak bilmez düşüncelerinin yuvası haline geliyor.

Neden bu kadar açık bir yerde konuşuyorlardı? Tabii ya, orayı kimse kullanmıyor. Birisinin duyacağını düşünemediler mi? Askerler senin orada kaldığını bilmiyorlar ki. Ya bunlar birer kandırmacaysa, ya asıl zaman farklıysa da senin burada olduğun biliyorlarsa? Olamaz, burada olduğumu bilseler bile, böyle bir dedikoduyla kendilerini zora sokmazlar. Ayrıca ajan olduğunu da bilmiyorlar, sıradan birine böyle bir şeyi duyurmak hiç akıl kârı değil.

Mutfağa girince, yemekerde kullanılacak malzemelerin çoktan hazır olduğunu görüyorsun. Senden yüksek rütbeli birkaç kişi hariç, herkes eğilip seni selamlıyor. Sense yüksek rütbelileri selamlıyosun.

''Bugün ne yapacaksın, y/n,'' diye soruyor, üstün olan Yoo Jeonghae.

''Yosunlu tavuk ve süt çorbası, Efendim,'' diyorsun. Hoşnut olduğunu belli ederek gülümsüyor ve seni işini yapmak için serbest bırakıyor.

Her şeyi, Kyeonju'nun sana öğrettiği gibi yapıyorsun. Sütü düzgünce kaynatıyor, suyu arıtıyor ve içine menekşe yağı koyduğun tencereye ikisini yavaşça döküyorsun. Menekşe yağı, Kyeonju'nun anlattığı gibi, yemeğin tadını güzelleştiriyor ve rengi her neyse, daha canlı görünmesine neden oluyor. Ayrıca yemek tenceren çıkarıldığında tencereyi yeni yıkanmış gibi temiz yapıyor.

Yemekleri hazırlamayı bitirdiğinde onları tepsilere dolduruyor ve Kral Injong'a götürüyorsun. Seni gördüğünde, yemek için sabırsızlandığından söz ediyor.

Gününü birkaç kez daha yemek yaparak ve sarayın etrafını keşfetmekle geçiriyorsun. Sarayın arkasında ufak bir göl var, gördüğün en güzel yerlerden biri. Etrafındaki kiraz ağaçları, göle büyülü bir hava katmış.

*

Taehyung'la buluşma saatin gelince, ilk önce balkona çıkıp gökyüzüne bakıyor, ardından ufak bir kağıda bugün duyduklarını kodluyor ve ona atıyorsun. Notu okuyor ve sana bir başka kağıt atıyor. Senin kağıdını, eve götürmek için saklıyor olmalı.

Kim olduklarını gördün mü?

Şifreleri yazıyorsun.

Hayır, ama bir tanesinin sesi çok korkutucuydu, diğeri ise daha genç gibiydi.

Taehyung, bu kağıdı da cebine atıyor ve başka bir kağıda yazıyor.

Tamam. Başka bir şey oldu mu?

Kısa bir süreliğine düşünüyorsun.

Hayır.

Taehyung kağıdı okuyor ve yüzüne bakmadan hızlıca çalıların arasında kayboluyor. İnsan bir iyi geceler der.

Balkon kapısını kapatıyor ve yatağına giriyorsun. Bugün, diğerlerinden çok daha uzun oldu.

Until Midnight | Kim Taehyung Where stories live. Discover now