30-Unpredictable

3.6K 181 65
                                    

30-Unpredictable

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

30-Unpredictable

Calum sözlerinde ciddiydi. Bir hafta boyunca dediklerini yaşamına da geçirmiş, hayranlarla samimiyetini kesmişti. Telefonunu eline aldığında ve benimle ilgili yazılanları okuduğunda neredeyse takip ettiklerinin yarısını takipten çıkarmıştı. Instagram, Facebook, Snapchat, Tumblr ve diğer tüm hesaplarında da bunu gerçekleştirmiş, hayranlarına karşı oldukça kaba olmaya başlamıştı.

Bayan Wilson bu gidişattan bir şekilde memnundu çünkü gündemde olmamız onun ve yandaşlarının hoşuna gidiyordu. Grubun hissettikleri umurlarında bile değildi. İstedikleri tek şey paraydı ve ona da fazlasıyla sahip oluyorlardı.

Konserlerde, Calum sadece şarkısını söylüyordu ve hayranlarla olan konuşmalarında o susuyordu. Katıldıkları iki programda hayranlarla ilgili olan soruları cevaplamamıştı ve dışarı çıktığında onunla fotoğraf çektirmek isteyen hayranlarını da hep reddediyordu.

Bunu ona yaptığım için kendimden nefret ediyordum. Michael, Ashton ve Luke'da ona söylediğim için bana kızgındı ama Calum onlarla da konuşmuyordu. Twitter olmasa bile illaki bir haberde görecekti hakkımda yazılanları. Ondan saklamak aptalcaydı. En azından ben ona yalan söylememiş, ondan saklamamıştım bunu.

Ama yine de tüm o hayranların üzüntüleri benim omuzlarımdaydı. Onlar bana fahişe ve ağza alınmayacak iğrenç kelimeler söyleseler de grup onlar sayesinde bu kadar yüksekteydi. Binlerce kişinin üzülmesine ben yol açmıştım.

Ve şimdi de, videonun yayımlanmasından bir hafta önce önce Michael ile geziyorduk. Evde sıkılmıştım ve Calum'da dışarı çıkabileceğimizi söylediği için Michael ile dışarıda geziyorduk. Elimle kolunu tuttum ve ona biraz daha yaklaştım. "Eğer hayranlar seninle konuşmaya çalışırsa Calum gibi onları reddetme."dedim.

"Calum seni, o lavaboda ağlarken görmedi. Ben seni gördüm Ocean ve emin ol Calum'dan daha haklı sebeplerim var onlarla konuşmama konusunda. Sen benim omzumda ağladın."

"O zaman yanında ağladığıma ve sana sığındığıma pişman etme beni."dediğimde gözlerini bana çevirdi.

"Bana sığındığına mı?"dedi garip bir ses tonunda.

Gözlerimi kaçırdım. Sanırım en doğru kelime oydu. Sadece sığınma kelimesi o ana uyuyordu.

"Tamam. Her neyse."dedi ve boğazını temizleyip kolunu elimden kurtararak omzuma koydu. Ardından beni daha fazla yakınına çekti.

"Calum neden seninle dışarı çıkmamı söyledi sana?"

"Seninle hala sevgili olduğumuzu göstermek ve hayranların benim için fahişe yazanlarını 'unfollow' yapmak için."

"Ne?"dedi gülerek.

"Şaka yapıyorum geri zekâlı."dedim ciddiye almış olan yüzüne bakarak. "Wilson'dan mesaj geldi. Calum'la çıkan fotoğraflarımızdan sonra şimdide seninle görünmem gerek. Para önemli."derken son cümlemi homurdanarak söylemiştim.

"Oh."dedi ama devam etmek yerine saçlarımla oynadı.

Biraz daha yürüdükten sonra ve hayranlar ve birkaç paparazzi fotoğrafımızı çektikten sonra yanından geçtiğimiz bir marketle durdum. "Benim birkaç şey almam gerek."dedim çünkü hem acıkmıştım hem de birkaç gündür çikolatalı pasta yemediğim için canım çekmişti. "Sen burada kal ve hayranlarla fotoğraf falan çektir."dediğimde kafasını salladı.

İçeri girip oldukça geniş olan marketin yiyecek kısmına bakındım. Abur cubur kısmı gözüme takılırken ilk önce oraya gitmeye karar verdim. Evde fazla abur cubur yoktu. Ashton ve Luke iki önce yaptıkları FIFA yarışmasında neredeyse hepsini yemişlerdi. Maçı Michael ve Calum yapmıştı tamamıyla benim zorlamamla. Konuşmamışlardı ama oyun oynamaları da bir şeydi...

İlk önce sevdiğim çikolata parçaları üstünde olan kurabiyelerden alıp, keklerden de oldukça fazla aldım. Cipsi ve patlatmak için aldığım mısırla ellerim dolarken pasta için başka bir yere uğramayı aklıma not ettim. Kasaya ulaşmak için başka eşyaların bulunduğu rafların yanından geçerken, kadınsal malzemelerin olduğu kısma geçtiğimi fark ettim. Market o kadar büyüktü ki kasaya nereden gideceğimi hiç bilmiyordum.

Tam arkamı dönmüş, diğer yolu deneyecekken, gözlerime iki kelime takıldı: Gebelik testi.

Ayaklarım beni kelimelerin yazdığı kutunun önüne götürürken boğazımda bir yumru oluştu. Aklımdan tamamıyla çıkmıştı. Eğer görmeseydim belki de hiç aklıma gelmeyecekti.

Risk almamak için üç tane test aldım ve kimsenin görmemesi için cipsi paketleriyle kutuları saklayarak geriye döndüm. Buna inanmak istemiyordum, tüm yollar bunu gösterse bile –dün kusmuştum- buna inanmayı reddediyordum.

Yine de öğrenmeliydim.

Sonunda kasaya gittiğimde, kasada bir erkek vardı. Hemen eşyaları koydum ve çantamı açıp içinden kartımı çıkardım. İlk önce testleri geçirince hemen onları çantamın içine koydum kimsenin görmemesi için. Bir de bununla uğraşmak istemiyordum.

Yiyeceklerin parasını ödeyip, hepsini poşetledikten sonra küçük keklerden iki tane çıkardım dışarı çıkarken. Michael'a ya da gerçeği öğreninceye kadar kimseye testlerden bahsetmeyecektim. O yüzden her şey normalmiş gibi marketten çıkarken keklerden çilekli olanı açtım kendim için. Michael birkaç hayranla konuşurken yanlarına gittim ve keki ona uzattım. İkisi de çilekliydi.

Hayranlar ben yanlarına gidince, Michael'ın yanından ayrıldıklarında tavırlarına güldüm ve kekimden bir ısırık aldım. "Hayranların hemen gitmesini sağladığın için seni her dakika yanımda gezdirebilirim."

"Köpeğin tekiymişim gibi konuşuyorsun."dediğimde o da kekini ısırdı ve sol tarafa doğru yürümeye başlayarak elimdeki poşetleri aldı.

"Aslında tam tersi, özel olduğunu söyleyecektim."

"Calum bunu duymasın, onun için köpekler çok özel."

"Senden daha özel olamazlar."

* * *

geçiş bölümü

geçiş bölümü

geçiş bölümü

istek var diye attım yeni bölüm

oylar ve yorumları görelim şimdi :)):)))


Daddy Issues. [Calum Hood]Where stories live. Discover now