|Poker face|

155K 10K 30.3K
                                    

İyi okumalar :)

Jungkook~

Yalan. İnsanların varoluşundan itibaren sıkça kullanılan kaçış şekli, kurtuluş olarak gördüğü kibrit çöplerinden dizilmiş bir sığınaktı. Ve o sığınağın altında toplananlara ise Yalancı denirdi.

Peki ya hepsine yalancı demek doğru olur muydu? Yalan söyleyebilen ve söylediği yalanı herkese inandırabilene yalancı demek doğru olmazdı bence. Çünkü söylediği her şeyin yalan olduğunu kendisinden başka kimse bilmiyordur ve kimse ona sen yalancısın diyemez ve bu zeka işidir.

Bana göre yalan söylemeyi beceremeyen ve buna rağmen yalan söylemeye çalışan insan yalancıdır ve bu da tam bir aptallıktır. Tabi bunların yanında bir başkasını kandırmak ve kendini kandırmakta vardı. Bunlar çok farklı şeylerdi.

Başka bir insanı kandırdığın zaman kibrit çöplerinden oluşan sığınakta yaşıyorsun ama kendini kandırmaya başladığın zaman o kibrit çöplerinden dizilmiş sığınak senin sonun oluyordu. Duygularını, ruhunu, düşüncelerini, içini tek tek yakıyordu.

Karşımda benim yaşlarımda olan kız kesinlikle aptallar grubuna giriyordu. Onu dinlerken bir yandan da hareketlerini inceliyordum. Yalan söylediğini çok açık bir şekilde görebiliyordum.

Ellerini, ayak ayak üstüne attığı bacaklarının üstüne koymuştu. Normal bir insan konuşurken el hareketleri ile uyum içerisindedir ama yalan söyleyen insanlar genelde ya çok fazla uyumsuz davranır ya da beyni yalan söylediği için onu uyararak ellerini saklaması komutunu verirdi.

Bu kız ikinci seçeneği uyguluyordu. İkincisi ise sürekli göz kontağı kuruyordu ki bu yalan söylediğinin en büyük belirtisiydi.

Ters psikoloji yapıp bu hareketiyle doğruyu söylediğini düşündürmeye çalışıyordu bana. Yalan söyleme nedeni ise çok açıktı giydiklerinden ve yine beden dilinden.

Kalçasının altında biten siyah dar bir elbise giymişti ve sürekli olarak ayak ayak üstüne attığı bacağını değiştiriyordu. Dudaklarını yalıyordu ki bunun hala bir yalan belirtisi mi yoksa beni etkilemek için mi yaptığı hakkında kendimle tartışma halindeydim.

Her ne ise artık bu saçmalığa çekemeyecektim. Konuşurken araya girdim.

'' Affedersiniz sözünüzü kesiyorum ama benden önce gittiğiniz hastanedeki doktor hastalığınızın adını söylemişti değil mi?'' deyince hemen kafasını sallamıştı.

'' Bana adını tekrar söyler misiniz?''

Yüzüne odakladım. Yüzüne ve vereceği tepkilere. Kaşlarını çattı ilk. Sonra yüzüne eğrelti bir gülümseme yerleştirdi.

Bu kız tam bir aptaldı. İlk anlatmaya başladığı anda hastalığın adını söylerken geçiştirerek ve hızlı bir şekilde söyleyip geçtiğini fark etmiştim. Bu da hastalık adında bile yalan söylediğini gösteriyordu. Ya da söyleyemediğini mi demeliydim?

'' Bulimiya nervoza, '' dedi çok bilmiş gibi aptal.

'' O zaman neden bana en başından beri anoreksiya nevroza hastalığının belirtilerini anlatıyorsunuz? '' diyince anlamsızca bana baktı.

Bulimiya hastalığının belirtileri aşırı stres altında çok fazla yeme ve buna bağlı olarak kilolu olma durumuydu. Bu aptal kızın anlattığı belirtiler ise bulimiyanın tam tersi olan, yani aşırı zayıf olup kendini kilolu görme durumu anoreksiya hastalığıydı ama bu kızda iki belirti de yoktu.

Bari düzgün bir yalan bulsaydı. Ne dediğimi anladığı anda gözlerini büyüttü.

'' İsimleri benzediği için karıştırmış olmalıyım. Affedersiniz,'' dedi hızla.

Save Me  | TAEKOOK |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin