Fırtına öncesi...

114K 6.6K 55.3K
                                    

Video için @philocaly_tk teşekkür ederim meleğimm 💜

İyi okumalar 🖤

____________

Umudun olduğu yerde sorunlar da bulunur. Tüm bu sorunlar yüzünden çaresizim.

Bu çaresizliğim yüzünden ise.. Bir hiç.

Evet tam olarak buydum. Hiç. Bu dünya için koca bir hiç. Karşı koyamayacağım dalgalar karşısında küçük bir kum tanesiydim. Ama tüm bu hiçliğime rağmen çölde ki yanılsamaların gerçek olacağına inanıp koşacak kadar aptal, ve o küçücük umuda tutunacak kadar çaresizdim..

Böyle olmamalıydı. Bu şekilde olmamalıydı. Gözlerimi açtığım anda göreceğim ilk kişi, gözlerine son kez baktığım o kişi olmalıydı. Ellerimin arasında hissettiğim eller onun elleri olmalıydı. Sesini duyduğum ilk kişi o olmalıydı. Ama değildi. Kötü olan tarafı hala da olmamasıydı.

İçimde zehirden farksız olan nefeslerimi bıraktım sessizce dışarı. Ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ama sorun değil. Tüm bunlar sorun değildi. Zaten şuan o karşımda yatarken korktuğum şey kendi hislerim değildi. Korktuğum şey bunları onun hissedemeyecek olmasıydı.

O yüzden gözlerimi açtığım şu 10 gündür onun yanındaydım. Olur da uyanırsa ellerimi hissedemez diye, gözlerimi görmek ister de göremez diye ölümüne korkuyordum. Ama dediğim gibi asıl korktuğum şey çok daha farklıydı.

Ben onun hayallerine tutunarak uyanmışken onun bunu yapamayacak ihtimalleriydi. Korktuğum şey buydu işte. Ama elimden bir şey gelmiyordu. Onun yanında olmaktan başka bir şey yapamıyordum. Sessizce. Sesimi duyuramadan öylece yüzüne bakmak ve beni hissetmesini beklemekten başka bir şey yapamıyordum.

İşte bu yüzden, konuşamadığım için bir hiç, ama beni hissetmesini bekleyecek kadar çaresizdim..

Gözlerim yine acizliğimden dolmaya başladığında bakışlarımı birleşmiş olan ellerimize indirdim. Ağlamak istemiyordum. Onun yanında ağlamak istemiyordum ama onun yanından başka da kimsenin yanında ağlayamıyordum. Oysa ki yapabildiğim tek şey buydu.

Gözümden süzülen yaş yanağımdan yavaşça aşağı doğru ilerlerken gözlerimi yumdum sıkıca. Kalbim acıyordu.

Hatta öyle bir acıyordu ki nefes alamıyordum. Göğüs kafesim iç içe giriyormuş gibiydi. Öyle bir ağrıydı ki ölmeden cehennemi yaşıyormuşum gibiydi. Gözlerimi açıp acıma acı katan o soluk yüzüne ve kabuk bağlamış yaralarına baktım.

Ne zamandır buradaydım bilmiyorum. Düşüncelerimin içinde gömülüp ağlamamak için kendimi tutuşlarımın kaçıncı dakikalardaydım bunu da hiç bilmiyordum. Tek bildiğim onu da bu saçma düşüncelerime alet ettiğimdi. Yine de bu karmaşık düşüncelerimden iyi olan şeyleri ona duyurmak istiyordum. Ona söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki hiç susmazmışım gibi geliyordu ama bunları söyleyemeyecek oluşum beni mahvediyordu.

Dediğim gibi yine de sorun değildi. Onunlayken de kelimeler bizim bir araçtı sadece. Ona hissettiklerimi aktarabilmek için konuşmaya ihtiyacım yoktu. Bunlarsız da hissettiklerimi aktarabilecek kadar güçlü hislerle kaplıydım. En azından kendimde güvenebildiğim tek şey buydu.

Buğulu olan gözlerimin arasından soluk olan yüzüne baktıkça ağlamak istemem normal miydi?

Başkalarının yanında gram tepki vermezken onun yüzüne baktıkça ağlayasım geliyordu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi ağrıyordu.

Dolu olan gözlerimin odağını sabit bir şekilde ses çıkaran yanda ki cihaza çevirdim. Sessizce sadece kalbinin attığına dair olan sesi dinledim bi süre.

Save Me  | TAEKOOK |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin