|Kontrolsüzlük|

132K 7.8K 67.3K
                                    

İyi okumalar :)

Adım seslerinin daha da yakından geldiğini hissetmemle derin bir nefes alıp vermiştim. İşte şimdi boku yemiştim. Mark benimle ilgili ne kadarını biliyordu bilmiyorum ama en yakın arkadaşının benim doktorum olduğunu bilmediğine emindim. Ama birazdan bizzat bunu gözleriyle görecekti.. Ve ben ileri ki zamanlarda tedavi için gireceğim ve tanıyacağım bu insanların Jungkook' un doktorum olduğunu bilmelerini istemiyordum..

◽◽◽

Birden aklıma gelen fikirle hızlıca konuşmuştum.

" Mark!" diye bağırdığımda yakında olan adım sesleri durmuştu. Ama karşımda bu sefer gerçekten deli olduğuma inandığını belli edercesine bakmıştı mark. Neden bağırdığım hakkında bir fikri yok gibi duruyordu. Yerimde hafif kıpırdanıp içimden kendime küfrettim.

" Ş-şey. İçerisi pek müsait değil. Yani dağınık. Ama bana 2 dakika verirsen toparlayıp geleceğim. "

" Dağınık kalsın. Ne olacak ki? Ben takmam böyle şeyleri."

Neden bu kadar inatçıydı ki? İçimden gözlerimi devirip dışımdan zorunlu bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

" Ben öyle rahat edemiyorum pek. Zaten çok kısa sürer. "

" Peki. Tamam o halde. Beni burada çok fazla bekletme. Cidden soğuk." derken gerçekten de havanın soğuk olduğunu fark edebilmiştim. Ama umurumda olan şey onun üşüyecek olması değildi. Umurumda olan şey, ikisinin karşılaşmasını önlemekti.

" Peki. Kısa sürer zaten." dediğimde kafasını onaylar biçimde sallamıştı. Bende kapıyı kapatıp yüzümdeki saçma gülümsemeyi anında silerken arkamı döndüm hızla.

Ahh Tanrım! Tam zamanında. Cidden bağırmamış olsaydım karşılaşacaklardı. Çünkü cidden de çok yakınlaşmıştı. Bakışlarım üzerine kaydığında benim tişörtlerimden birini giydiğini görmüştüm. Bu rahatlığı beni rahatsız ettiği kadar tişörtümün ona yakışmış olduğu düşüncesi de beni rahatsız ediyordu. Onunda benim üzerimi süzdüğünü görünce bende onun tişörtünü giydiğim aklıma gelmişti. Öyle bir süzüyordu ki bakışları karşısında gözlerimi kaçırma istediği oluşuyordu. Ama markın dışarıda olduğu aklıma dolunca kaçamak bakışlarımı gözlerine sabitlemiştim. Hızla yanına gidip fısıltıyla konuştum.

" Arkadaşın burada." derken sesim telaşlı çıkmıştı.

" Off. Bu saatte ne işi varmış o salağın burada?"

" Arkadaşı olan sensin. Bunu sen söyle." derken birden durup kaşlarını çatmıştı. Aklına bir şey gelmiş gibiydi.

" Yaraların nasıl oldu? " derken yaralarım aklıma daha yeni dolmuştu. Uyandığımdan beri o kadar çok telaşa kapılmıştım ki bunu tamamen unutmuştum. Elim istemsizce belime gittiğinde hafif sızladığını hissetmiştim. Ama şuan ki durumumuz karşısında düşünmem gereken son şeydi bu.

" Daha iyi. Odaklanman gereken şey bu değil. Sana arkadaşın burada diyorum. "

" Fark ettim. Sabahın köründe gelmekte zaten anca onun işi olurdu. " diye homurdanmıştı. Bunu takmayıp konuştum.

" Ne için geldiğini biliyor musun?"

Bakışlarının odağını bana yöneltince ifadesizliğe bürünmüştü.

" Biliyorum." bunu direk söylemesini beklemediğim için şaşkındım.

" Ne?" duraksamıştım.
" Peki o halde neden geldi?"

" Bunun onu söylemesi daha uygun olur. "

Kesinlikle hastanede bahsettiği şeyden konuyu açacaktı. Onun ne gibi bir suçu olabileceğini düşünüp duruyordum uzun zamandır ama varabildiğim tek sonuç bir hiçti. Çünkü o orada bile değildi.

Save Me  | TAEKOOK |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin