18.Bölüm: UNUTMAK VE UYUŞMAK

72.3K 4.3K 2.3K
                                    

  Nostalghia - Between The Bars (Elliot Smith cover)  (Sözleri geçen şarkı)


Ölüm. Ne soğuk ve korkutucu bir kelime. Ölüm, sadece dört harften oluşan bir kelimeydi ve insanlar sadece bu harflerden oluşmuş kelimeden korkardı.

İnsanoğlu yaşamak isterdi, mutlu olmak isterdi, doyumsuz olmayanlar güç isterdi ama içinde umut barındıran kimse ölmek istemezdi.

Karşımda ki şey ölümdü. Karşımda bir ceset ve eli kanlı bir katil vardı. Bu gece karanlıktı, gece soğuktu, gece sessizdi, gece aslında kirliydi. Karanlığında gerçeği gizleyen bir gölgeydi gece.

Bu gece bir insanın ruhu bedeninden ayrılmıştı, bir ruh kaymıştı dünyadan. Bilinmezlik diyarına bir adım atmıştı. Ben bu gece bir ruhun dünyadan kaymasına şahit olmuştum. Ben ilk defa bir cinayete şahit olmuştum. Katil ise tanıdıktı, Demir'di. Belki de tanıdık değildi, bu adamı ne kadar tanıyordum?

Yanımdaki insanlar bir şey söylüyorlardı ama duymuyordum sanki her şey bulanıktı. Sadece biraz ilerimde yatan, gözleri açık ve alnının ortasında kocaman delik olan adam vardı. Adı neydi, kaç yaşındaydı, evli miydi, çocukları var mıydı, masum muydu? Masumdu, o sadece işini yapan bir adamdı. Burada kötü adamlar bizdik, biz bu gece bir masumun canını almıştık. Adamın silah tutarken bile ürkek olan ifadesi geldi gözlerimin önüne ve ardından cansız bedenine daha dikkatli baktım. Kan vardı, kan çok fazlaydı, bir masumun kanı vardı.

"Efsa kendine gel. Bir şey yapın titriyor." Bu ses Çağkan'a aitti.

"Lanet olsun Efsa kendine gel, yakalanacağız." Bu ses ise bir katile aitti. Etrafıma baktım, nerede olduğumu kavrayamadım bir an. Titrediğimi fark ettim. Tepki veremiyordum, bedenim şoktaydı. Sonra yeşilleri gördüm, bir çift büyüleyici yeşil göz. Tam karşımda durmuştu, çenemi iri avucuna almış kafamı iki yana sallıyordu. Tepki veremiyordum, konuşamıyordum. Birden sol yanağıma hafif bir tokat geçirdi. Az önce o da şoka girmişti, bana yakınlaştığı zaman ve ben ona tokat atmıştım.

Yanağımda hissettiğim tokat sert değildi, hatta tokat bile denemezdi belkide ama beni kendime getirmeye yetmişti. Kulağıma alarm sesleri doluyordu. Zaman kavramı yerine oturuyordu.

"O-onu öldürdü." Dedim titrek nefesimle.

"Geçti kimsesiz, geçti. Gidiyoruz." Bileğimden tuttu beni Ilgar, hızlı adımlarla yürütüyordu beni. Çok az yürüdükten sonra siyah minibüsü görmüştüm. Demir tepkisiz bir şekilde minibüse ilerledi. Kapısını açtı ve bizimde girmemizi bekledi.

"Biz diğer arabada gitsek daha iyi olacak." Dedi Ilgar. Minibüsün hemen arkasında olan Ilgar kendi arabasına yürüttü beni. Kapıyı açtı ve beni hızla içeri oturttu. Ben ise sadece izliyordum ve titriyordum. Sürücü koltuğuna geçti ardından ve arabayı çalıştırdı. Arabayı son sürat sürmeye başladı. Isınan arabadan ısıtıcıyı açtığını anlamıştım ama titremem geçmiyordu.

"Derin bir nefes al kimsesiz. Sakinleş." Derin bir nefes aldım ama sakinleşemedim. Araba biraz daha hızlanınca arkamızda kalan minibüsü gördüm, onları geçmiştik. Arabayı iki tarafta hızlı kullanıyordu ama Ilgar çok daha hızlıydı.

Dikiz aynasından arkaya bakıyordu sık sık. Gözlerime dolan yaşları hissediyordum. Ardından yanağımdan akan sıcak yaşları hissettim.

"Eve gitmek istemiyorum. Nefes alabileceğim bir yere götür beni." Dedim göz yaşlarım arasından zorlukla. Bakışları üstümde gezindi. Ardından öne döndü. Birden virajdan hızlıca döndü, farklı bir yola girdik. Çok geçmeden araba bir deniz kenarında durdu. Ilgar kapısını açtı ve çıktı dışarı, bende titreyen ellerimle kendi kapımı açtım. Tam arabanın önünde durmuştu.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin