28.Bölüm: TUTKUYLA HARMANLANMIŞ BEDENLER

81.3K 4.5K 3.3K
                                    

Courtesy Call - Thousand Foot Krutch



Saatlerdir hazırlamaya çalıştığımız koca valize baktım. Aleda valizimi kendisi hazırlamıştı, kendi valizini dün akşamdan hazırlamış.

"Ne kadar kalacağız orada?"

"Hiç bilmiyorum." Dedi Aleda benim için valize çorap koyarken. O an kendimi annesini izleyen küçük bir çocuk gibi hissettim. Aleda bana hiç yaşayamadığım anne sıcaklığını veriyordu.

"Teşekkür ederim." Ayağa kalktım ve yanağına sulu bir öpücük bıraktım. Gülerek yanağını sildi.

"Yapış yapış." Dedi hem yüzünü buruşturup hem gülerek. Valizi kapattı. "Unuttuğumuz bir şey kalmadı değil mi?"

"Tüm eşyalarımı doldurdun, hiçbir şeyin kaldığını düşünmüyorum."

"O zaman ben eşyalarımı son kez kontrol ediyorum, sende aşağı inersin." O odadan çıkarken bende etrafa bakındım, unuttuğum hiçbir şey kalmamış olmalıydı. Valizimi tekerleklerinden sürüklemeye başladım.

Açılan kapıyla, arkamı döndüm. Demir bir bana bir de elimdeki valize bakıyordu.

"Boyun kadar valizi tek mi taşıyacaksın?" Ellerimi valizin üzerinden çektim.

"Sen taşırsan taşımam." Gülerek valizi aldı eline ve tekerleklerine gerek duymadan. Bende onun peşine takıldım, birlikte uzun koridorda yürüyorduk.

"Demir, orada tam olarak ne yapacağız?"

"Gözlem, bir kaç gün boyunca kumarhaneye gideceğiz. Hatta biraz oynayacağız, hiç beklemedikleri bir anda açıklarını yakalayacağız." Her şeyi planlamıştı en baştan.

"Neden sadece polise ihbar etmiyoruz?"

"Polisin de pek bir şey yapacağın zannetmiyorum. Bu adamların elleri kolları uzun. Yine de onları soyduktan sonra ihbar ederiz belki." Kumarhane soyacaktık, şaka gibiydi.

"Ne zaman daha fazlası olamaz desem daha büyük bir iş çıkarıyorsun. Yakında birden gelip banka soyacağız demenden korkuyorum." Dedim ciddiyetle. Yüksek sesle gülerek bana baktı.

"Güzel fikirmiş, nasılda aklıma gelmedi." Bunu çok ciddi söylemişti. Şaşkınlıkla ona baktım, yüz ifademi görünce yine güldü. "Şaka şaka banka soymayacağız, en azından şuan öyle bir planım yok." Beraber merdivenlerden indik.

Ilgar ve Çağkan salondalardı, yanlarında valizleri yoktu. Ilgar, daha yeni annesini kaybetmişti şimdi ise saçma bir şeye çıkıyordu.

Çağkan'la bir şeyler konuşuyorlardı. Bizi görünce birden sustular.

"Valizleri arabalara koydunuz mu?" Dedi Demir benim valizimi yere bırakırken.

"Evet koyduk." Dedi Ilgar. "Arabalar kapının önünde." Diye ekledi.

"Tamam ben Efsa'nın valizini de arabaya götüreyim." Dedi Demir ve yanımızdan ayrıldı. Çağkan da onun ardından gitti. Sadece ikimiz kalmıştık.

"Daha önce Ankara'ya gittin mi?" Dedim aramızdaki sessizliği bozmaya çalışarak.

"Evet." Çekinerek de olsa oturduğu ikili koltuğa oturdum. Kafamı kaldırdım, bana bakıyordu. Yeşil gözleri yüzümde geziniyordu.

"İyi misin?" Dedim güzel yüzüne bakarken. O çok güzeldi.

"Hayır." En azından dürüsttü. "Ama olacağım kimsesiz." O gözlerime böyle derinlikle bakarken bana hiç Efsa demediğini bir kez daha fark ettim.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin