44.Bölüm: KIR ZİNCİRLERİNİ

53.8K 3.5K 1.8K
                                    

Blue Foundation - Eyes On Fire





           

Bazı anların açıklaması zor olurdu, çünkü açıklaması yoktur. Her şey tam da görüldüğü gibidir, yalanlar dört bir yanımızı kuşatmış ve en sonunda boğazımıza dayanmıştır. Şuan o anlardan birindeydim. Elindeki cekete baktım, ardından ona. İki seçeneğim vardı, ya ona yalan söyleyecektim yada gerçekleri anlatarak bana kızmasını bekleyecektim. Yeşil gözlerine baktım, ondan bir şeyler saklamaktan nefret ediyordum.

Karan salondan yavaşça çıkarken artık sadece ikimiz kalmıştık. Elindeki kanlı ceketi yere fırlattı.

"Bu neden senin dolabında?"Sesi de en az bakışları kadar ürkütücüydü. Yutkundum yavaşça.

"Anlatacağım." Sessizce konuşarak koltuğa oturdum. O da karşıma geçti, tekli koltuğa oturdu.

"Dinliyorum." Dişlerini sıkıyordu, öfkelendiğinde hep bunu yapıyordu. Bir kez daha emin oldum ki onun güzel yüzüne öfkeden çok gülümsemek yakışıyordu.

"Dün gece siz gittikten uzun bir süre sonra evde saldırıya uğradım. Daha önce görmediğim bir adamdı ama yaramın yerini biliyordu. Dikişlerimi patlattı ve ona karşı koyamadım." Yüzündeki öfke yerini endişeye bırakırken göz bebeklerinin titrediğine şahit oldum. "Bana zarar verecekti ama Demir zamanında yetişti, beni kurtardı. O adamı öldürdü. Beni hastaneye götürdü, dikişlerim için." Ayağa kalktı birden.

"Bunu yine Demir'in yaptırmadığını nereden biliyorsun?" Öfkeliydi yine. "O şerefsizi bu sefer ellerimle boğacağım." Gidecekti ki bende ayağa kalktım, kolunu tuttum.

"Belki bunu yapan o değilde yine senin aldığın bir canın diyetidir." Elektrik çarpmış gibi irkildi. Bende söylediğim sözler karşısında dehşete düştüm. Bunu ona nasıl söyleyebilirdim?

"Hep yanında olmaya çalıştım, seni bu hayattaki her şeyden çok sevdim. Ama sen bana hiçbir zaman dürüst olmadın. Beni kaybetme bahanesine sığınarak benden gerçekleri sakladın, bu da bir yalandır Duru. Bunu ilk yapışın değil, ben sana nasıl güveneceğim? Hem haklısın benimle olmak sana zarar veriyor. Eğer bu Demir'in oyunu değilse gerçekten, işte o zaman belkide gerçekten biraz ayrı kalmalıyız." Sözleri beni şoka sokarken kafamı iki yana salladım. O bunları söylemiş olamazdı. O ve ben ayrılık geçen bir cümlede bulunamazdık.

"Ayrılığı bize nasıl yakıştırıyorsun?" Sözlerim karşısında kafasını havaya kaldırdı, derin bir nefes aldı. Hareket eden adem elmasına bakıyordum dolu gözlerimle öylece.

"Sen bize yalanı nasıl yakıştırdın peki?" Daha fazla duramadım karşısında, beni taşıyamayan bacaklarımla koltuğa oturdum. Yanımdan geçti, öylece yürüdü. Ilgar beni ilk defa gerçekten arkasında bıraktı. Geri dönmedi.

Göğsüm acıyordu, bu kurşun acısından daha çok acı veriyordu şüphesiz. Evin kapısının sesini duydum, gitmişti işte. Dudağımdan bir hıçkırık kaçtı. O ilk defa beni paramparça etmişti. Ben onsuz yaşayamazdım ki o ne saçmalıyordu?

Gözlerimden akan yaşlar etrafımı görmemi zorlaştırıyordu. Hıçkırıklarımla inip kalkan göğsüm sızlıyordu. Dikişlerimi yine zorluyordum, yine kan akıyordu ama umurumda değildi. O gitmişti, o nasıl gitmişti? Ben onsuz nasıl nefes aldığımı bile unutmuşken o bana bunu nasıl yapardı?

"Efsa?" Demir'in yanıma yaklaştığımı görüyordum ancak ağlamaktan başka tepki veremiyordum. "Ağlama lütfen, yaran açılıyor." Benim en büyük yaram Ilgar'ın gitmesiydi. Sözleriyle daha çok ağlamaya başladım. Yavaşça saçımı okşadı, koyu gözlerini yaşlarla dolu gözlerime dikti. Baş parmağıyla sürekli yinelenen gözyaşlarımı sildi.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin