31.Bölüm: KATİL

63.6K 4.1K 898
                                    

H.I.M. - Gone With The Sin

Bir insan ne zaman kirlenirdi? Yalan söylediğinde mi kirlenirdi? İftira attığında mı? Soygun yaptığında mı? Bir insan öldürdüğünde mi? Yoksa bir insanın kirlenmesi için büyümesi yeterli miydi?

Elimde bir silah, tek küçük bir parmak hareketimle bir insanın hayatına son vermiştim. Nefesini almıştım, tanrının verdiği ruhu ellerimle almıştım. Kötü olabilirdi, pis işler yapmış olabilirdi ama yinede aldığım bir candı. Aldığım bir insandı, bir insan yok olmuştu bu dünyadan. O insanı ben yok etmiştim.

Bunu yaparken bir an bile tereddüt etmemiştim, yılların seri katili gibi soğukkanlı bir şekilde ateş etmiştim. O an o kadar kaybetme korkusuyla dolmuştum ki kasanın içindeki adamlar  bile umurumda olmamıştı. Ama ben ateş edince, onların umurunda olmuştum. Hepsi birden bana doğru dönmüş ve ateş etmeye başlamışlardı.

Mermi yağmurundan beni tek bir şey kurtarmıştı. Bedenimi seri bir hareketle yana atan ve üstüme kapanan bir beden. Hala şokta olan bedenim ne olduğunu algılayamıyordu. Az önce önünde durduğum bordo duvara baktım. Eğer Demir beni oradan çekmeseydi delik deşik olan şey benim bedenim olacaktı. Ne ara çıkardığını görmediğim silahıyla içerideki adamlara ateş etmeye başladı. Diğer taraftan da ne zaman geldiğini görmediğim Karan ateş ediyordu. Ilgar ve Çağkan hala içerideydiler. Çağkan zaman kaybediyordu, Ilgar'ın orada olduğu her an hayatı tehlikedeydi.

Demir'in beni yere itmesiyle yere düşen silahım tam kasanın önündeydi. Onlara yardım etmem gerekiyordu. Dizlerim üstüne çıktım, eğilerek silaha ulaşmaya çalıştım. O an beni fark eden bir adam silahı bana doğrulttu. Ateş edeceği sırada başka bir merminin hedefi oldu. Onu kimin vurduğuna baktım. Ilgar paraların arkasında, eğilmiş ateş ediyordu. Bilinçsiz Çağkan'ı da yanına çekmişti.

Silaha sonunda ulaşabildim ve hızla geri çekildim. İlk başta sayıca bizden fazlalardı ama artık değillerdi. Demir, Ilgar ve Karan hiçbir atışı ıskalamıyorlardı. Demir elimdeki silahı gördü, bana tıpkı öğrencisiyle gurur duyan bir öğretmen gibi baktı. Silahı tekrar kullanmak konusunda kararsızdım. Ta ki Ilgar ve Çağkan'ın arkasından onlara silah doğrultan adamı görene kadar. Ilgar adamın farkında değildi. Silah sesi fazlaydı beni duyamazdı, buna vaktim de yoktu.

Adam çok uzak mesafedeydi. Önünde Ilgar vardı, eğer bir yanlışlık yaparsam Ilgar'ı vurabilirdim. Derin bir nefes aldım, odaklanmaya çalıştım. Vaktim yoktu, tam adamın göğsüne nişan aldım. Ve ateş ettim, mermi Ilgar'ın tam kafasının yanından geçerek adamın göğüsünü buldu. Adam geriye doğru düşerken tek kalan şey Ilgar'ın şaşkın bakışlarıydı. Bana inanamıyor gibi bakıyordu. Demir son kez ateş etti ve bizim dışımızda canlı bir beden kalmamıştı. Demir ve Karan içeri koştular. Demir Çağkan'ı kucağına aldı, Karan, Ilgar'ın kolunu omzuna attı.

Ilgar'ın dizinin biraz altında, pantolonundan delik açılmıştı ve kan vardı. Çağkan ise çoktan bilincini kaybetmişti. Gerçekten biz mi kazanmıştık? Hayır kimse kazanmamıştı, Çağkan ölüme yüz yüzeydi, Ilgar yaralanmıştı, Aleda ortalıkta yoktu. Bu en kötü ve kanlı soygunumuz olmuştu.

Birden polis sirenleri duyulmaya başladı, hepimiz şaşırmıştık. "Hızlı olun." Dedi Demir sert bir şekilde. Demir kollarında koca bir beden taşımasına rağmen hızı adımlarla yürüyordu. Ilgar'da sanki bacağından vurulan o değilmiş gibi hızlıydı. Polis telsizlerinin sesi kulaklarıma doldu, düşündüğümüzden daha yakınlardı.

Daha da hızlandık ve daha önce görmediğim arka taraftaki bir kapıdan çıktık. Siyah minibüse koşmaya başladık, minibüsün yanına vardığımızda hiç beklemediğimiz bir sürprizle karşılaştık. Arzu sürücü koltuğunda oturmuş, arabanın anahtarını arıyordu deli gibi.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin