48.Bölüm: KÖRDÜĞÜM

48K 3.3K 581
                                    




Zack Hemsey - "The Way



The xx - Intro

           





Bilinmezlik, bir bilinmezliğin içinde kaybolmuştuk aslında hepimiz. Bir teknede oradan buraya savruluyorduk, yolun sonu nereye gidiyor bilmiyorduk. Sadece o teknede kalmak için çaba veriyorduk, çünkü o tekneden düşersek ne olacağını bilmiyorduk.

Geçmiş, karışıktı. Yapmadığımız şeylerin diyetini ödüyorduk, biz sadece kaderi değiştirilmiş kuklalardık başlangıçta. Şimdi ise ipimizi kesmiştik ve gerçek şuydu ki ayakta duramıyorduk. Geçmiş karanlıktı, kanlıydı, acımasızdı ve geçmiş aslında geçmemişti. Hala yaşıyorduk ve her şey bitene kadar da geçmiş olmayacaktı.

Öğrenmiştik, her şeyi. Arın'la sonunda amacımıza ulaşmıştık. Geçmişin tüm kiri dökülmüştü bir katran gibi üzerimize. Birkaç aile arasında olan pis oyunlar, ölümler ve sonuçları.

Öğrendiklerimin ağırlığıyla omuzlarıma bir yük binmişti sanki. Arın'ın durgun ve buruk yüzüne baktım.

"Demir ailesinin intikamını alıyor." Dedim en sonunda sessizliğimizi bozarak. Demir'in bir gün ailesinin intikamını alacağını biliyordum ancak intikamın biz olduğunu çok yeni öğrenmiştim. Tabi ailesinin normal bir kurşunla değil de vahşice öldürüldüğünü de çok yeni öğrenmiştim. Ben onun yerinde olsam ne yapardım? Gerçek şuydu ki çok daha beterini yapardım, yakardım bu dünyayı. O da yapacaktı, hepimizi tek tek yakacaktı. Tabi onu durdurmazsak.

Bakışlarım dingince yerde gezinirken, zihnime yılan gibi kıvrakça giren düşüncelerle irkildim. Duru, o evdeydi. Tek başınaydı, bensizdi. Ve o evde benliğini intikam ateşi sarmış bir adam vardı.

Cebimdeki telefonu çıkardım. Kalbimde ve aklımda her an benliğini koruyan kadını aradım. Çaldı, çaldı ancak açan olmadı. Endişe her bir yanımı sararken titreyen ellerimi sıktım. Onu o evde yalnız bırakmamlıydım, aptalın tekiydim.

"Sorun ne?" Kafamı Arın'a çevirdim. Ağabeyim olan adam, babasını öldürdüğüm adam. Yine de her şeye rağen yanımdaydı.

"Duru, telefonunu açmıyor."

"Endişelenme hemen, belki de müsait değildir." Evet, haklı olabilirdi. Ancak söz konusu canımdan bir parçamdı ve hasta bir adamla aynı evdeydi.

"Gidiyorum ben." Evden çıktım. Asansörün yukarı çıkmasını beklemedim. Merdivenlerden hızlıca indim.  Korkuyordum, deli gibi korkuyordum. İçimde bir huzursuzluk baş göstermişti. Sanki benim her şeyim kimsesiz kalmıştı.

Arabama ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Hızımı kesmeden arabaya bindim. Tüm trafik kurallarını yok sayarak son hızda ilerledim. Çok uzun olmayan yol bana asırlar sürmüş gibi gelmişti.






Yıllardır yaşadığım eve girerken artık bir yabancı gibi hissediyordum. Sanki bu eve ilk kez geliyormuşum gibi. Odasına çıktım, yoktu. Kendi odama gittim, yine yoktu. Her baktığım yerde artan endişeme engel olamıyordum.

Yoktu, hiçbir yerde yoktu. Duru'm yoktu. Korkuyordum, ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. O kurşunla yaralandığında hissettiğim duyguları hissediyordum; ancak o zaman o kollarımdaydı, şimdi ise her şey bilinmezlikti.

Evde kimse yoktu, sakin kalmaya çalıştım. Duru'yu tekrar aradım, telefonu çalıyordu. Odasından gelen sesle, telefonun evde olduğunu anladım. Odasına girdim tekrar. Yatağını toplamamıştı, telefonun ışığı yatağın üstünde yanıp sönüyordu.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin