-8-

7.1K 456 149
                                    

Siyah askılımın göğüs kısmını çekiştirip kendime telefonun ön kamerasından son kez baktıktan sonra kalabalığa karışmak için hazır olduğuma karar verip içeri girdim. Ortam gerçekten de bilinmeyenin söylediği gibiydi. Köşede ot çekip yiyişen çiftlere bakarken gözüme Teo takıldığında gülümsedim. Partinin sahibi oydu ve o da bana bakıyordu. Kararlı adımlarla ona doğru ilerleyip hemen dibine oturdum ve dudağının kenarından öptüm.

"Geciktin."

"Geciktiğime değmedi mi?" Dedim dudaklarımı büzerek. Bakışları anında dudaklarıma kaymıştı. Bakışlarını göğsüme indirdiğinde yerimde huzursuzca kıpırdandım. Bana böyle malmışım gibi bakılması hoşuma gitmiyordu ama sanki... Layık olduğum şey buydu.

Elindeki paketi sallayarak tekrar dikkatimi çektiğinde konuştu.

"İşte senin için ayırdığım özel paket." Hızla pakete uzandığımda elimi tutarak beni durdurdu.

"Burada olmaz. Sana verdiğimi görürlerse onlar da isterler ve bu özel bir parça. Sadece seninle paylaşırım." Kafamı usulca salladığımda koltuktan kalkıp beni de kaldırdı ve elimden tutarak beni başka bir yere doğru sürüklemeye başladı. Heyecanla peşinden giderken düşünebildiğim tek şey kafayı çekip hayallere dalmaktı. Varlığımı unutup yokluğuma odaklanmak...

"İşte, burada deneyebilirsin." Paketi bana uzattığında önce kokladım. Kokusundan bile ne kadar pahalı olduğunu anlayabiliyordum.

Teo elini belime yerleştirirken onu umursamayıp parmağımda kalan tozu yaladım.

"Çok güzelsin." Bakışlarımı ona döndürüp ters ters baktığımda gördüğüm manzarayla afalladım. Göz bebekleri uyuşturucu etkisinde olduğunu ele veriyordu. Onu iyi tanıyordum, ben gelmeden kafayı çekmezdi. Ve eğer erkenden kafayı çekmişse ya sinirliydi ya da aptalca şeyler yapacaktı.

"Ben gitsem iyi olacak." Elimi kapı kulpuna getirdiğimde ani bir refleksle önüme geçip kapıyı kilitledi ve anahtarı odanın bir köşesine attı.

"Partimden öylece gidemezsin." Anahtarı attığı tarafa doğru koşup gözlerimle anahtarı ararken bana arkadan yaklaşıp belimden kavradı ve beni kendine doğru çekti. Dudakları boynumda ıslak bir gezintiye çıktığında yutkunup gözlerimi kapattım. Erkeklerin uçkurlarına olan düşkünlüklerini bir türlü anlayamıyordum. Üstelik Teo benim arkadaşımdı, Onunla asla böyle bir işe kalkışmazdım.

"Seni istiyorum. Seni gördüğüm ilk andan beri istiyorum."

"Bırak beni." Ben ellerinin temasından kaçmaya çalışırken iyice battığımı hissediyordum. Elleri kalçamla göğsüm arasında ufak bir gezintiye çıktığında sinirle tıslayıp ağzıma gelen küfürleri söylemeye başladım.

"Teo seni öldürmemi istemiyorsan o pis ellerini çek üzerimden. Benim iznim olmadan bana dokunamazsın."

"Sen ben hariç herkese izin veriyorsun. Kaltak." Hızlıca gözlerimi kapattım. Bu kelimeyi ilk kez duymuyordum elbette ama arkadaşım olduğunu düşündüğüm birinden duymak içimde bir şeylerin kırılmasına sebep olmuştu. Eli askılımın yakalarında gezintiye çıktığında kendimi kontrol edemedim ve çığlığı bastım.

"Boşuna bağırma sürtük. Herkes kafayı çekti, kimse sana yardım edemez."

"Bu yanına kalır mı sanıyorsun ha? Mahvederim seni."

"Lan baban bile yok senin. Kim düşecek sanki namusunun peşine."

Baban bile yok senin.

Son söylediği kafamda yankılanırken o düştüğüm boşluktan yararlanıp üzerimdeki askılıyı yırtarak çıkardı. Daldığım karanlık düşüncelerden ayrılıp hızla ondan uzaklaştım ve masanın üzerinde duran gece lambasını alıp tehditkar bir şekilde ona doğru salladım.

Teo'nun pis kahkahası ortamı doldururken kapının kırılmasıyla kahkahasın kesip arkasını döndü. Ben de ani bir refleksle elimdeki gece lambasını bırakıp sütyenimin açıkta bıraktığı tenimi ellerimle gizlemeye çalıştım.

Siyah tişörtlü uzun boylu bir çocuk sinirle kapının önünde duruyordu. Sinirli bakışlarını Teo'dan alıp doğrudan bana baktığında olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Tamam, pek de masum sayılmazdım ama yine de daha önce hiç kimse beni iç çamaşırlarımla görmemişti.

Teo'nun sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrılıp gözlerimi o adamdan kaçırdım.

"Senin burada ne işin var?" Çocuk cevap vermek yerine Teo'ya kafa attığında Teo öylece yere yığılmıştı. Zaten uyuşturucunun etkisinde olduğu için bu kadar kolay bayılması normaldi.

"Te-teşekkürler." Ani bir hareketle üzerindeki deri ceketi çıkardığında şaşkınlıkla ona bakmaya başlamıştım. Beni kurtardığını sanıyordum ama o...

"Giy." Uzattığı ceketi alıp arkamı döndüm ve daha fazla beklemeden üzerimi giyindim. ceketteki koku mayışmama neden olurken önündeki fermuarı hızlıca çektim.

Kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Tamam, beni kurtarmıştı ama onu tanımıyordum sonuçta. Bana kötü şeyler yapabilirdi.

"Kendim yürüyebiliyorum."

"Beni yavaşlatırsın. İşlerim var."

O lanet olası evden çıktığımızda elini ensesine atıp bir süre ne yapacağını düşündü. Ben de biraz daha rahatlamış ve sağlıklı düşünmeye başlamıştım.

"Evime kendim gidebilirim. Motorum şurada." Çocuk kafasını sallayıp gitmek için arkasını döndüğünde onu kolundan tutup kendime doğru çevirdim.

"Adın ne?" Sessizce yüzüme bakarken gözlerimi devirmeden edemedim.

"Doğaç."

"Doğaç... Sanırım sana bir teşekkür borcum var." Bir şey söylemek yerine parmaklarını yüzümde gezdirdiğinde kesik bir nefes aldım.

"İnan, bana borçlu olmak istemezsin güzelim." Parmaklarını yüzümden çektikten sonra tam gidecekken onu durdurup konuştum.

"Telefon numaranı versene." Yakışıklı çocuktu yani... Özellikle gizemli bir yanı olması onu çekici bulmama sebep olmuştu. Ama en önemlisi az önceki teması beni bambaşka yerlere götürmüştü. Uyuşturucuyla bulmak istediğim kafayı onun dokunuşuyla bulmuştum ve bu başıma ilk kez geliyordu. Yüz ifadesi birden kaskatı kesildiğinde afalladım. Daha önce kimseden bu tepkiyi almamıştım. Üstelik ilk kez bir erkekten numarasını istiyordum. Bu durumda kendime de şaşırıyordum doğal olarak.

"İyi geceler." Arkasına bile bakmadan öylece gitmişti ve ben arkasında şaşkın bakışlarımla kala kalmıştım.

BİLİNMEYEN HAYATLAR (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin