-62-

4K 312 155
                                    

Doğaç;

Dövüş kulübüne gittiğimde etraftaki tuhaf sessizlik ve dağınıklık dikkatimi çekmişti. Evet, pek düzenli bir işletme sayılmazdı ve hatta kavga çıkmadığı günler sayılıydı ama bu seferki farklıydı.

"Burada ne oldu?" Kapıdaki güvenlik görevlisinin gömleğindeki kurumuş kan lekesine bakarken aklımdan türlü senaryolar geçiyordu ama hiçbiri aslında sikimde değildi. Düşünebildiğim tek şey Gülçin'in şu anda nasıl olabileceğiydi.

"Babanız... Dönmüş." Kaşlarım çatılırken kafamdaki taşlar yavaş yavaş yerlerine oturmaya başlamıştı.

Babam dönmüştü ve Gülçin kaybolmuştu. Kimse bunun bir tesadüf olduğunu söyleyemezdi.

Çevik bir hareketle adamın yakasına yapıştığımda sanki Gülçin'in kaybolmasının sorumlusu oymuş gibi bağırarak konuştu.

"Ben bunu ancak mı öğreniyorum?! Siz ne işe yararsınız?" Eğer onun döndüğünden daha önce haberim olsaydı önlemimi alırdım. Eğer bilseydim...

"Doğaç?" Yağız'ın sesini duyduğumda ellerimi adamın yakasından çekip onu bıraktım ve arkamı dönüp korkunç bakışlarla Yağız'a baktım. Hepsi içinde en çok ona kızgındım çünkü tehlikenin farkında olduğu halde beni uyarmamıştı.

"Seni şurada pataklamamam için bana bir neden ver."

"Gülçin'in nerede olduğunu buldum." Duyduğum şeyle olduğum yere çakılırken o konuşmaya devam ederken bir yandan da üzerine deri ceketini geçirmeye çalışıyordu. Yüzünü acı bir ifadeyle buruşturduğunda onun da kavgaya karıştığını anlamıştım. Muhtemelen yaralanmıştı.

"Anlayabileceğin üzere babanın adamlarıyla kapıştık ve içlerinden birini öyle temiz dövdüm ki bana her şeyi öttü. İyi haber Gülçin'in nerede olduğunu biliyoruz, kötü haberse vaktimiz gittikçe daralıyor. Bu yüzden o lanet inadını kırıp tırı babana geri ver."

"Bunu yapmayacağım. Gülçin'i her neredeyse kurtarabilirim."

"Ama biz gidene kadar kıza 3. dozu da vermiş olur." 

"Siktir ne?"

"Ne anladıysan işte." Tüm hücrelerim dehşetle titrerken Yağız'ın gözlerine dikkatle baktım. En az benim kadar endişelendiğini görebiliyordum.

Yağız pek arkadaş canlısı sayılmazdı ama Gülçin'in onun bu tabusunu yıktığını görmüştüm. Herkese karşı olan soğuk tutumu Gülçin'e işlememişti. Gerçi kim ona karşı koyabilirdi ki? Sahip olduğu enerjinin ve ışığın farkında bile değildi ama etrafındakileri kolayca kendine bağlıyordu.

Beni kendine bağlamaktan fazlasını yapmıştı. Ona ilk yazdığımda aklımdaki tek şey onun sonunun da kardeşime benzemesini önlemekti. Onu terslerken de yaptıklarını yüzüne vururken de samimiydim. Rahatlığı ve yaşadığı her şeye rağmen asla kaybetmediği neşesi beni sinirlendiriyordu.

Ona gerçekten gıcık oluyordum. Konuştuğu tüm erkeklerin etrafında pervane olmasını da aptalca bulmuştum. Tüm bunlara rağmen ona karşı ördüğüm kalın duvarı geçmesi çok vaktini almamıştı. Güçlü ışığı benim kalın duvarımda bir delik bulmuş ve kalbime kadar sızmıştı. Hem de öyle bir sızmıştı ki bir başkasından duysaydım midemi bulandıracak cümleleri şimdi kendi içimden tekrarlıyordum.

Ona aşık olanlarla dalga geçerken ona aşık olmuştum ve bunu kabullenmem haliyle zaman almıştı.

Şimdi, onun hayatı tehlikedeyken bunu daha önce fark etmediğim için ve hatta yıllar önce onu bıraktığım için kendime kızıyordum.

BİLİNMEYEN HAYATLAR (texting)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang