-16-

4.9K 380 37
                                    

Üzerime uzun bir hırka geçirip ayakkabılarımı bile giymeden ev terliklerimle dışarı fırlamıştım. Ona kaçma fırsatı vereceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Kim olduğunu öğrenecektim ve tabii diğer merak ettiklerimi de.

Apartmandan çıktığımda onun da karşı apartmandan çıktığını gördüm. Yüzü bana dönük değildi, onu sadece arkasından görebiliyordum. 

Güzel popo.

Kalbim bu gizemin çözülecek olmasının heyecanıyla haddinden fazla çalışıyordu.

"Bekle!" Diye seslendiğimde adımları hızlandı. Ben de aynı şekilde adımlarımı hızlandırıp ona yetişmeye çalışmıştım ama bu imkansızdı. Boyu benden uzundu ve bununla orantıllı olarak adımları da uzundu.

"Bir korkak gibi kaçacak mısın?" Duraksadığında ben de yavaşlamıştım. Sıktığı yumrukları gözüme iliştiğinde adımlarımı tamamen durdurup konuştum.

"Seni görmemi istemiyor musun?" Cevap gelmemişti. Sesini duymamı istemediğine göre yüzünü görmemi de istemiyor olmalıydı.

"Tamam, bu isteğine saygı duyacağım. Ama bir şey karşılığında." Yüzümde oluşan aptal sırıtışa engel olamadan bir süre bilinmeyenin sırtını izledim.

"Doğaç'ın numarasını vereceksin." Onun isteğine saygı duymamın nedeni kendi çıkarlarım değildi aslında. Bu zamana kadar kimseden görmediğim saygıyı ondan görmüştüm ve bunu ona borçluydum. 

Doğaç'ın numarası bir işime yarar mıydı bilmiyordum. Sonuçta onun tarafından açık bir şekilde kovulmuştum.

Anlamıyordum.

Güzeldim, iyi bir fiziğim ve etkili bakışlarım vardı. Konuşarak bir insanı anında kendime bağlayabilirdim. Bunun nedenini henüz bilmiyordum ama konuştuğum ve yüz verdiğim insanlar hemen bana ısınıyordu.

İnsanlar beni ya seviyordu ya nefret ediyordu, ortası yoktu. Ama Doğaç'ın sevmesi gerekiyordu. Ona karşı kimseye davranmadığım kadar hassas davranmıştım. Sorun da buydu belki, kim bilir?

Tekrar önüme baktığımda oradaki boşluk bir süre afallamama neden olmuştu. Eğer hala on üç yaşında olsaydım onun bir vampir olduğunu düşünürdüm ve buna inanıp beni de dönüştürmesi için peşinde dolanırdım. 

Kendime içimden gözlerimi devirip hırkama iyice sarındım ve tekrar kendi apartmanıma doğru yürüdüm. Köşedeki bakkal beni gözleriyle taciz etmeyi ihmal etmemişti. 

"Neye bakıyorsun hıyar?" Evet, bu kavgacı yanım hiç beklemediğim bir anda ortayaçıkıp başımı belaya sokmama sebep olabiliyordu.

Ama bu kırklı yaşlardaki geri zekalı herif başıma bela olabilecek kapasitede değildi, yani istediğim kadar uğraşırdım.

"Ne diyorsun sen lan?"

"Hıyar diyorum. İstersen başka seçeneklerim de var."

"Bana bak sürtük..." Tek kaşımı kaldırıp korkunç bir ifadeyle adama baktığımda duraksamıştı. Benden korkuyordu, bağırmamdan, hakkımı savunmamdan karkuyordu. Daha sonra bunların karısının kulağına gitmesinden korkuyordu. 

"Bir daha yanlışlıkla olsa bile bana bakarsan seni herkese rezil ederim. Beni anladın mı?" Anladığını belirtircesine kafasını salladığında arkamı döndüm ve apartmandan içeri girdim.

Tam o sırada cebimde titreyen telefon aklıma tekrar bilinmeyeni getirmişti. Sahi, ne ara tüymüştü o?

Bilinmeyen Numara: O yaptığın neydi öyle?

Gülçin: Hangisi?

Bilinmeyen Numara: Sapık bakkala verdiğin ayar...

Gülçin: Nasıl ama ;);););););)))

Bilinmeyen Numara: Valla ne yalan söyleyeyim, etkilendim. Helal olsun.

Gülçin: Aşıksın bana diyorum inanmıyorsun sdlfjşsdfsd 

Bilinmeyen Numara: Of hem de nasıl. Ölüp bitiyorum...

Gülçin: Biliyorum :)

Bilinmeyen Numara: Teşekkür ederim.

Gülçin: Ne için?

Bilinmeyen Numara: Saygı duyduğun için. 

Bilinmeyen Numara: Bunu Doğaç'ın numarasını almak için yapmadığını biliyorum.

Bilinmeyen Numara: Ama yine de bunu hak ettin

Bilinmeyen Numara: 0531...

Gülçin: Sana sorun çıkarmasın?

Gülçin: Ben istediğimde vermemişti çünkü.

Bilinmeyen Numara: Orası benim sorunum. Sen takıl kafana göre.

Gülçin: Benden günah gitti...

BİLİNMEYEN HAYATLAR (texting)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant