8.BÖLÜM ''OLUR ARA SIRA BÖYLE ŞEYLER...''

130 29 22
                                    

Gece saat neredeyse üçtü. Karşımda bir adet Burak, arkamda bir adet Mete, pencerede bir adet Hale vardı. Hepsi benden bir tepki bekliyordu ama ben ne yapacağımı kestiremiyordum. 

"Bir şey söylemeyecek misin?'' 

Ve yılın sorusu Burak Taylan'dan geliyor. Alkışlar ona gelsin. 

"En sıkı takipçilerimden birisin. Doğru söyle, beni kahve içme şansı yakalamak için dinliyorsun, değil mi? Ama o kadar hukukumuz var Burak, neden kendini bu kadar önemsiz görüyorsun?'' 

Mahallenin ortasında kahkaha atmasa daha az kişi uyanırdı tabii ama neyse. 

Hiç beklemediğim bir anda sustu ve koluma yapıştı. '"Bak, güzel kız. Güldük, eğlendik ve bitti, anlıyor musun? Vazgeç artık herkese bu olayı anlatmaktan." 

Sadece kolumu sıkıca tutan eline baktım. "Duydun mu beni?"

Mete ise gördükleri ile arkadan bana sesleniyordu ama onu bu işe karıştırmak istemiyordum. 

Burak'ın gözlerinin içine baka baka kolumu elinden kurtardım ve arkama döndüm. ''İyiyim ben Mete, sen git lütfen.'' dedim. 

Gitmek istemediği bakışlarından belliydi ama ben bakışlarımla da onaylayınca kaskını kafasına geçirdi. Ben yeniden Burak'a dönünce de arkamdaki motor sesini duydum. 

"Yeni oyuncağın da o mu? Neymiş adı? Mete.'' 

Yüzüme en sevdiği gülüşümü yerleştirdim. ''Kıskandın mı sen beni? Bak, yine gözlerinin etrafı kırıştı. Ama ben bir tek seni seviyorum, bunu sen de biliyorsun Burak.'' 

Boynundaki damarlar bile elirginleşmişti. Sinirine hep yenik düşüyordu zaten. 

"Amacın ne senin? Benimle oynadığını sanıyorken çok eğlenmiyor muydun? Tamam işte, ben de oyununu hiçbir zaman bozmadım, sonunda da bitirdim. Beni ne zaman bırakacaksın?'' 

Bakın, samimi söylüyorum, bunları yorgun bir şekilde söylüyor olsa istediğini yapardım. Artık adını dahi anmazdım ama yüzünde öyle bir ukalalık vardı ki sinirimi bozuyordu. Geri planda oyun oynayan kendisi değilmiş gibi davranıyordu. 

"Burak şu an olanlar senin yüzünden yaşanıyor. Kaçıncı ayınızdı sizin? Yedi mi? On mu?" 

"Kaçsa kaç, sanane? Ben Eda'yı seviyorum, seni ise hiçbir zaman gerçekten sevmedim." 

Bazı cümleler canınızı acıtabiliyordu ve onlar genelde en beklemediğiniz anlarda geliyordu. Yine de kendimi topladım, ona bunu göstermeyecektim. 

"Eda da, sen de umrumda değilsiniz. İkinize mutluluklar dilerim ama sen bir daha benim ayağıma gelip kaba davranmayacaksın, anladın mı? Özrünü başka zaman dilersin ama şunu bil ki bu oyun benim oyunumsa ben bitiririm. Sense buna karışamazsın." 

Onu geride bırakıp yürümeye başladım. Arkamı dönüp ne halde olduğuna bakmayacaktım. 

Her adımımda ondan biraz daha uzaklaştığımı düşünürken, ''Bu oyunda sadece senin canın yanacak, Yağmur Arslan. Ben seni uyardım.'' diyen sesini duydum. 

Bu sesin gün gelip bana bunları diyebileceğini hiç düşünmüyordum ancak yine de bir an bile duraksamadım. İlerledim, anahtarlarımı bularak kapımın kilidi açtım ve onu benden çok geride bırakarak içeri girdim. Düşünmeden sadece hareket ediyordum ki bu, şu an için en iyisiydi. 

Kendi katımıza geldiğimde Hale kapıda beni bekliyordu ve elinde de ilacım vardı. Kapıdan geçerken elindeki bardağı aldım, anında kahvenin kokusu beynime etki etmişti. Şu an hiçbir şey düşünmek istemiyordum özellikle de söylediklerini. Hatta onları unutmak istiyordum. Salona geçip kendimi koltuğa bıraktım. Sallanan kupamdan bir kaç damla kahve elime döküldü ama acısını hissetmedim.

HAYAL RADYOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin