25. BÖLÜM "DÜNYANIN SONU MU, ONA DAHA BİRAZ VAR."

20 5 0
                                    

Kalktığımdan beri yataktan çıkamadım. Günlerin yorgunluğunu, düşüncelerin kararsızlığını üstümde hissediyorum. Böyle bir vinç gelse 'Üstünüzde yoğun ağırlık var ama hepsi sadece duygu. Alıp gideceğiz.' dese 'Hay hay, buyurun!' der ve beklerim. Ama gerçek hayatta böyle olmuyor maalesef.

Kendimden bile beklenmeyecek şekilde bir parti düzenlemiştim, neyime ise. Hala o kararın izleriyle uğraşıyordum şimdi de. Halbuki adam ne güzel paşa paşa beni dinliyordu. Şimdi dinlediğini bırakın, kendisine karşı umut besleyebilir miyim, onu bile bilmiyorum.

Dertler derya olmuşşşşş, ben de bir sandallll..

Yataktan nihayet doğrulduğumda kafamda bu şarkı dönüyordu. Devam et İbrahim Abi'cim bugün modumuz anca bu sandal olur.

ŞARKI : İBRAHİM TATLISES – YIKILMIŞIM BEN

Dertler derya olmuş ben de bir sandal
Devrilip batmışım boğulmuşum ben

Tam moda girmişim, saçlarım tepemde abuk bir topuzdu ve son ses İbrahim Tatlıses şarkı söylüyordum. Ben kendimi ondan daha iyi söylediğime ikna etmiş, kaptırmış gitmişken kapım çalınmaya başladı. Rahatça derdimizi bile yaşayamıyorsak ne yapacaktık! Bence benim derdim yalnız kalamamaktı. Bir kalsam her şeyi çözecektim, belki boşa zamanım kalır dünyayı da kurtarırdım ama işte kapı çalınıyor arkadaşlar, görüyorsunuz.

"Kim o?" diyerek kapıyı açmamla kapamam bir oldu. "Yeter kardeşim, yeter. Burası senin evin değil, seni eve aldıkça Hale bana kızıyor. Bugün almıyorum seni buraya. Hem senin evin yok mu yahu?"

Sanatımı icra etmemi kestiği ve düşüncelerime izin vermediği için Mete bunu hak etmişti arkadaşlar. Suçsuzum.

Kapının arkasından söylenmeye devam ediyordum ama duyduğum gerçekten ayak sesleri mi, emin olamamıştım. Acaba yanlış mı görmüştüm geleni? Çünkü Mete olsaydı gelen bu kadar kolay vazgeçmezdi ki. Bir saniye durup konuşmayı kestim ve alt kapının kapanma sesini duydum. Kapıyı tekrar açtığımda karşımda kimse yoktu. 

Acaba beynim bana oyun mu oynuyor diye korkmaya başlamadan bir koşu balkona çıktım. Kafamı aşağı eğmemle motorunu ve Mete'yi görmem bir oldu.

"Hey uzun saç, alındın mı yahu? Depresif bir anımdı az önce. Hem nereye gidiyorsun sen? Baksana bana bir."

Resmen kırk yıllık ev hanımlarına taş çıkarıyordum. Şahane pijamalarımı mı dersiniz, eğilince daha da dağılan topuzum mu dersiniz, çığırtkan sesimi mi dersiniz, hepsiyle şahane bir performans sergiliyordum. Sadece Mete'ye değil, tüm ulusa sesleniyordum galiba. Çünkü mahalleden geçenler bile durmuş bana bakıyordu.

"Yağmur ısrar etme artık, bitti diyorum. Sen çocuğumuzu aldırınca ben bu evliliği bitirdim zaten."

Eh bu kadar kalabalık varken Mete'den düzgün bir tepki bekliyor muyduk? Asla.

"Mete Allah aşkına saçmalama da çık yukarı, rezil oldum herkese. Neden geldin, neden gidiyorsun hem?"

Ben umursamamaya çalışsam da kaç kişi şu an beni cıkcıklıyordu, duyabiliyordum. Bu insanlar duydukları şeylere nasıl hemencecik inanıyorlardı, pes vallahi.

"Spora gidiyordum da, bugün ilk günüm ya. Bana tüyo vermek ister misin diye bir uğramıştım. E, sen kapıyı yüzüme kapatınca ben de doğaçlama takılmaya karar verdim canım, çıkınca seni ararım, evliliğimiz hakkında konuşuruz. Bay bay."

HAYAL RADYOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin