"18.BÖLÜM YENİDEN ÇAĞIRSAM GELİR MİSİN?"

58 13 3
                                    

○○○


"Tamam çocuklar, bugünlük bu kadar. Ders bitti."

Ne kadar yanımda Burak olsa bile iki saat ders dinleyince bu cümle çölde su bulma etkisi oluşturuyordu insanda. Sözcüklerin kulağıma ulaşması ve beynime iletilmesi ile beynimden ayaklarıma giden sinirler o kadar hızlı organize oldular ki direk ayaklandım. Sonuçta ders bitti, ne var yani?

"E, ben gelmesem de olurmuş Yağmur, bu ne şevk, gözlerim yaşardı. Takıldığın yerleri hocanla konuşmaya mı gidiyorsun?"

Adam ciddi ciddi oturup benimle ders dinlemişti. Hatta bilerek iki kalem getirmiş, inanmayacaksınız ama benim yazmadığım yerleri bile not almıştı.

"Evet, bildiği en güzel restoranı soracağım. Açlıktan ölüyorum burada. Hadi, kalk gidelim artık."

Not defterini ve kalemleri çantama tıkıştırırken Burak kendi kullandığı kalemi çekiştirerek aldı elimden ve "Yalnız o benim." dedi.

"Senin olan şeylere karşı ayrı bir takıntın var, neden?" diyerek biraz da beni Kaan'la paylaşmadığı konuşmaya gönderme yaparak sordum.

Hala oturduğu sıradan kalktı, boyu benden uzun olduğu için göz göze gelemedik, daha ziyade benim boynum tutulacaktı ona bakacağım diye.

"Takıntı değil bu, sadece bana ait şeylerin bende kalmasını seviyorum. Anılar önemlidir." Bu cümleyi o kadar sakin ve aşkı bambaşka bir yerdeymişcesine kurdu ki ne anlama geldiğini bir kaç kere düşündüm.

"Hadi, gel gidelim yoksa bugün bir de açlıktan delirmiş bir Yağmur'u kaldıramam." diyerek gülümsedi ve beni beklemeden kalabalığa karışarak sınıftan çıktı.

Ne demek ya açlıktan delirmiş, sanki onu zorla derse ben getirmişim gibi. Hem spor yaptır hem derse sok, sonra acıkınca sorun olsun.

İnsanları anlamak ne kadar da zor...

Açlığım inadımdan ağır basınca bu konuya kafa yormaktansa hiç girmek istemediğim sınıfı terk ederek çıktım. Tamam, bugün Burak geldiği için güzel olabilirdi ama tek bir günü genelleyemeyiz, değil mi?

Dersler ağır pişmanlıktır!

"Ne yiyelim peki? Pizza, hamburger, makarna ya da kocaman bir sandviç."

Her birini söylerken gözbebeklerim o yemeğin resmine bürünüyordu, emindim. Öyle aşkla söylüyordum. Ama Burak Bey de yaprak kımıldamıyordu nedense.

"Ne vejetaryen falan mısın? Vegan? Hayır, bu yemeklere nasıl tepkisiz kalabiliyorsun?"

"Sen ikimiz yerine de fazlaca tepki veriyorsun Yağmur. Hayır, her şeyi geçtim, hani ben spor hocanım falan bu kısmı. Bir saat canın çıkıyor salonda, hala mı bunları yemek istiyorsun?"

Bir düşüneyim? Evet, istiyorum! Hele aklıma spor geldikçe daha da çok istiyorum!

Hayır, vicdan yapacağımı falan mı sanıyordu benim? Ben sporu senin için yapıyorum bebeğim, kiloyu boş ver, hazır sen de yanımdasın şöyle güzel bir yemek üstüne tatlı gömelim mi, desem ne derdi acaba? Bakışlarından anladığım kadarıyla bu cevap doğru değildi.

"Ya sporu yapmak sağlık kısmı için ama ben o zaman mutlu olmuyorum. Yemek kısmında da sağlıksız beslenip mutluluğumu arttırıyorum. Böylece günü nötr kapatıyorum. 'Sağlık+sağlıksız=sonsuz' yaşamayı çözdüm kısacası."

En önemli sırrımı vermiştim adama, ki hepiniz bilirsiniz tarihi devirlerde insanlar bunun için neler yapmışlar, o kahkaha atıyordu. Acaba durumu da ondan vazgeçeyim diye deli numarası mı yapıyordu? 

HAYAL RADYOSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin