32 "İhanet"

250K 12.6K 3.8K
                                    

BELİZ

Güzel bir tatilin ardından eve dönmemizin üstünden bir hafta geçmişti.

Artık İstanbul'a dönecektik ve ben bu yüzden çok mutluydum.

Ne kadar güzel olursa olsun Karadeniz bana yabancıydı. Ben İstanbul'un sokaklarına alışmıştım, kalabalığını bile seviyordum.

Bir an önce memleketime gidip babamı o delikten kurtarmak istiyordum. Yine onunla uyumak istiyordum, bana sımsıkı sarılıp hiç bırakmamasını çok istiyordum.

"Güzelim?" Kurt gözlerime baktı. "Yarın dönüyoruz." Gülümsedim. "Baban ile ilgili her şeyi hallettim. Duruşması olur olmaz oradan kurtulacak." Rahat bir nefes verdim.

"Çok şükür." Kurt beni göğsüne çekti.

"Liseye açıktan devam edeceksin. Ben sana yardım edeceğim ve birkaç tane arkadaşımı ayarlayıp sana ders aldıracağım." Saçlarımı okşadı. "Seneye üniversiteye geçince sana daha çok yardımım dokunacak. Bir şekilde o seneler geçecek ve savcı olacaksın." Gülümsedim.

"İnşallah." Dedim. "Kocacığıma yakışır bir savcı olacağım!" Kurt güldü ve dudağımı öptü.

"Sen bana her şekilde yakışırsın." Kıkırdadım ve ona sokuldum.

Kurt yavaşça kalçamı sıktığında inledim.

"Küçük kurtçuk." Dediğimde güldü. "Kahvaltıya inmemiz gerekiyor." Kurt omuz silkti.

"Burada seninle kalmak istiyorum." Dudağını öptüm.

"İstanbul'a gidince her şey çok zor olacak. Babama nasıl açıklayacağımızı bilmiyorum." Kurt iç çekti.

"Baban ağzıma sıçacak." Dedi. "Haksız da değil." Ofladım.

"Babam beni silerse eğer ben ölürüm." Kurt saçımı öptü.

"Öyle bir şey olmayacak toliçona." Kurt burnunu saçlarıma gömdü. "Mis gibi kokuyorsun." Dediğinde başımı kaldırdım.

"Çok korkuyorum Kurt." Yavaşça bacaklarımı okşadı.

"Ben yanındayken hiçbir şeyden korkmamalısın." Gülümsedim.

"İyi ki varsın, hiç gitme olur mu?" Kurt dudağımı öptü.

"Hiç gitmeyeceğim küçüğüm." Diye fısıldadı.

***

Kahvaltı yaptıktan sonra küçük salona geçmiştik. Kahvaltıda hiçbir şey yememiştim, midem almamıştı.

Eylül oğlunu kucağına almıştı, onların bu hâline gülümsedim.

"Annem?" Eylül oğlunun yanağını öptü. "Seni verene ölürüm ölür." Emre bıkkınca annesine baktı.

"Sanki çocuk seviyor!" Diye homurdandığında Eylül güldü.

"Sen benim minik yavrumsun." Dedi ve oğlunu öpücüklere boğdu.

İçeriye giren Alparslan abi ve Kurt'la birlikte bakışlarım onlara döndü.

Kurt benim yanıma oturmuştu, Alparslan abi ise karısının yanına geçmişti.

"Aslanım?" Dedi ve oğlunu kucağına aldı.

"Babiş!" Emre hemen babasına sokuldu. "Ben babamı çok seviyorum." Kıkırdadım.

"Ben de oğlumu çok seviyorum." Alparslan abi oğlunun yanağını öptü.

"Oy oy, şu manzaranın güzelliğine bak!" Eylül güldü ve kocasını öptü. "Isırırım sizi!" Emre ofladı.

Hapisteki Emanet (KARADENİZ SERİSİ-I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin