itfaiye olayım söndüreyim ateşini

4.7K 432 291
                                    

Hoseok'tan...

Sabah telefonum okul saatinde çalınca uyanmak zorunda kalmıştım. Hızla alarmı kapatıp, yeniden uyumaya çalışsamda artık çok geçti galiba.
Bende kahvaltı yapma kararı almış ve mutfağa ilerlemiştim.
Sabah sabah hazırlayacağım bir kahvaltı bulamayınca hastalığında verdiği huysuzlukla kendimi salona attım. Üşüdüğüm için üstüme yorgan alıp televizyonu açtım.
Saat 7.30 gibi telefonum çalınca gerginlikle açma tuşuna bastım. Yoongi arıyordu.

"Alo?"

Min Yoongi'nin eşsiz sesini telefonun diğer ucunda duyduğumda, kalbim sıkıştı.

"Hoseok, neredesin sen? Otobüs kalkacak şimdi."

Birden abartı bir tepki ile, "Aaa!" diye bağırdığımda Yoongi diğer taraftan "Ne oldu?" diye sordu.

Cidden, çok iyi bir oyuncuydum bence.

"Ben onu unutmuşum ya! Tüh! Ben yetişemem siz gidin o zaman."

Hasta olduğum için ne kadar bağırsam da gür çıkmayan sesimi umarım Yoongi anlamazd-

"Sesine ne oldu senin?"

Cidden, Tanrı beni yaratırken ne düşünüyordu? 'Dur şunu yaratayım da, başına şanssızlıklar getirir, biraz eğlenirim.' filan mı demişti beni yaratırken?

"Telefondan dolayıdır.."

"Emin misin?"

Yoongi'ye ikna ettiğimi düşündüğüm dakika telefonu hızla kapamış ve çok fazla hareketten dolayı bulanan mideme bir güzel sövmüştüm.
Saat 8'di ve çoktan onlar yola çıkmıştır diye düşünüyordum.
Üstümde timsah tulumu vardı ve hasta olduğumda her zaman kullandığım yorganımı üstüme örtmüştüm. Çok üşüyordum. Çalan kapı ile, cidden Tanrı'nın beni eğlence için yarattığına emin olunca, ayaklarımda yorganı sürükleyerek kapıya geldim. Baygın gözlerimle kapıyı açıp, gelen nane kafaya baktı-
Bir dakika, ne!
Yoongi, önce beni baştan aşağı süzdü. Sonra ise, tıslayarak içeri girdi. Elinde küçük bir çanta vardı. Geziye gitmediğini anlamam biraz zaman almıştı.

"Sen ne yapıyorsun burada?"

"Neden yalan söyledin? Hasta olduğunu anlamayacak mıydık?"

Üşüdüğüm için, yorganıma sarılarak koltuğa oturdum.

"Bağırma bana. Üzgünüm. Ama benim yüzümden geziye gitmezsiniz diye, söyleyemedim."

"Sensiz gitmek istemiyordum ben bu yıl.Bizimkileri zor ikna ettim zaten. "

Yoongi yanıma oturdu ve ellerini alnıma koydu. Kaşları çatıldı ve sinirli bakışlarını bana döndürdü.

"Aptal mısın? Birde yorgana giriyor! Çık, çık, hemen o yorgandan." Yoongi bağıra bağıra beni iterek koltuktan indirdi.
Elleri timsahları tulumuma gidecekken bir anda durdu. Şaşkınca ona bakarken, o beni süzdükten sonra genişçe gülümsedi.

"Nasıl bir şeysin sen?"

\\\\\<>\\\\\\

Min Yoongi'den...

Hoseok'un üstünde ki timsah tulumunu ne kadar yakışsa da çıkarmıştım, ince bir tişört ve eşofman giyip salona oturttum. Zaten naif olan Hoseok, hastalandığı için daha naif olmuştu. İncitmekten korkar gibi davranıyordum resmen..

Hoseok huysuzda salonda otururken Jin'den öğrendiğim çorbayı yapmaya çalışmaya başladım.
Yemek konusunda iyi değildim ama Hoseok'un iyiliği için yapabilirdim.
Ben hala çorba ile ilgilenirken, kollarını belime dolayan Hoseok'u kokusundan tanımam beni korkutmuştu. Bu kadar çabuk birine bağlanmak, bana ters geliyordu. Hoseok kafasını boynuma gömünce, karıştırdığım çorba kepçesini duraksatmıştım.
Hoseok boynumu koklarken sırıtarak çorbayı karıştırmaya devam ettim.

"Hasta olan benim, ama sen tencereye ilgi gösteriyorsun."

Tanrı'm! Onunla ilgilenmek istiyordum. Sıkı sıkı sarılmak, kokusunu kokum, tenini tenim yapmak istiyordum.

"Hoseok.." dedim ocağın altını kapatırken. Arkamı döndüm ve böyle Hoseok ve tezgah arasında sıkışık kaldım. 

"Senin için yapıyorum. Ve çorba bitti, şimdi kızıl koca bebekle ilgilenebilirim."

Hoseok sırıtarak yanağıma bir buse kondurdu. Gülerek kafamı iki yana salladım ve çorbadan bir kaseye koydum. Hoseok, masaya oturmuş çorbasını bekliyordu.
Kaseyi masaya koyduktan sonra Hoseok'a eğildim.

"Sen iç bunu güzelim, ben üstüme rahat bir şeyler giysem daha iyi olacak."

Boynuna öpücük kondurarak, mutfaktan çıktım. Tişört ve eşofman ile rahatlığa kavuşurken daha önce bunu yapmadığıma kızmıştım.
Mutfağa gidince, çorba kâsesinin başında uyuklayan Hoseok'a şaşkınca baktım. Az önce çok enerjikti. Ve şu an gözlerini açamıyor gibiydi.
Yanına hızla gidip, elimi usulca alnına koydum. İnçe giyinse bile hala ateşi vardı.

"Hoseok." kolunu dürtsem bile kalkmıyordu.

"Yoongi, uyuyalım."

"Uyuyacaksın. Ama önce duş al. Gel ben sana yardımcı olacağım."

Hoseok ayağa kalkıp kendini kollarıma bırakırken, odasının yanındaki banyoya girdim.

"Sen otur şuraya bekle." diyerek Hoseok'u klozete oturttum. Suyu ılığa ayarladım ve Hoseok'a ilerledim.

"Kaldır kollarını." ağzından mırıltılar çıkarıyordu.

"Kızgın mısın bana?" Üşüdüğü için titreyen bedene baktım. Tanrı'm! Neden benim içimde bir yerler sıkışıyordu? Neden onu böyle gördükçe bakmaya kıyamıyorum?

(Çünkü aşksn slk ama nys)

"Hayır Hoseok, gerginim. İyi değilsin şu an."

Onu duş kabinine soktum ve musluğu açarak üzerine yavaşça tuttum.

"Takacağım yukarı hazır ol."

Hoseok karşımda sadece boxer ile dururken, derin bir nefes aldım.

( İnternette boxer yazıyor ama emin olamadım, doğrusunu bilen yazsın )

Şekilli vücudu şu an titrerken hızla silkelendim ve musluğu yukarı takmak için biraz kabine yaklaştım.
Suyun üstüne tamamen değmesi ile çırpınarak Hoseok bana sarıldı.
Çıplak ve ıslak vücudu şu an bana yapışıkken bile bir şey düşünemiyorum. Hoseok'un iç çekme sesiyle kafasını boynumdan kaldırdım.

"Hoseok, ne oldu? Tanrı'm ağlamışsın!"

"Hiçbir şey, hastalanınca böyle duygu yoğunluğu olur ya."

Kafasını boynuma geri oturttum ve kıkırdadım.
Tanrı'm, bir çocuğa gönlümü kaptırıyordum.

\\\\<>\\\\
Mutlu olun ve güzel hissedin.
❤️
Umarım beğenirsiniz. ❤️

Instagram : Sope / YoonSeokWhere stories live. Discover now