7

56K 3.9K 2.8K
                                    

Oğuz bir süre donmuş gibi ona baktıktan sonra Ardıl'a beklemesini söyleyip revirden ayrıldı. Kantinden soğuk bir su alıp içti ilk şokunu atlatmak için. Ardından Ardıl için de bir tane alıp revire geri döndü.

Ardıl bıraktığı gibi sedyede oturmuş, ayaklarını yere sarkıtmıştı. Alnına dökülen kumral saçları, ayaklarını izleyen mavi gözleriyle felaket tatlı geliyordu Oğuz'un gözüne o an.

Ona döndüğünde kapıda dikilmeyi bıraktı. Bu kez sandalyeye değil, sedyede Ardıl'ın yanına otururken bir bacağını kırıp diğerinin altına aldı. Böylece Ardıl'a döndürebilmişti vücudunu.

"Önce su içmek ister misin?" Ardıl başını salladığında şişeyi ona uzattı. Ardıl birkaç yudum aldıktan sonra Oğuzu taklit ederek ona döndü. Söylemek için kıvrandığı şeyi bekledi.

"Ardıl..." dedi kendisini bekleyen gözlere dönüp. İki elini elleriyle kavrayıp kucağına çekti.

"Sen neden sürekli benim elimi tutuyorsun?"

"Boşver şimdi onu."

Eh, madem homofobik değildi.

"Sana kim söyledi homofobinin bu anlama geldiğini?" Ardıl gözlerini kıstı.

"Can." dedi tereddütle.

"Can." diye tekrarladı Oğuz. Can'la konuşması gereken şeyler vardı.

"Şimdi senden sakin olmanı istiyorum."

"Pekala."

"Büyük bir şok geçirirsen bilmeni isterim ki ben ve omzum daima-"

Ardıl gözlerini devirdi.

"Söylesene ne söyleyeceksen."

"Ardıl... Aslında homofobi eşcinsel insanlara karşı nefret beslemek anlamına geliyor."

Ardıl kaşlarını çattı. Sonra tıpkı Oğuz gibi ince bir aydınlanma yaşarken mavi gözleri kocaman açıldı.

"Gökkuşağı rozeti-"

"Hmhm."

"Kayganlaştırıcı-"

"Evet."

"Emre-"

"Aynen öyle."

Ardıl'ın yüzüne bir dehşet ifadesi yerleşirken Oğuz'un ellerini sıkmış ağlamaklı bir ifadeyle bakıyordu.

"Ben boşuna mı dayak yiyip duruyorum şimdi?" Oğuz dudağını büküp başını salladı.

"Değil mi? Karanlıktan korktuğum için neden dayak yiyeyim ki zaten?"

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken tekrar onu onayladı karşısındaki çocuk.

Ardıl bir anda ellerini bırakıp yakasını kavradı.

"Neden nefretle ilgili bir kelimenin sonunda -fobi var!" dedi tüm bunların sorumlusu Oğuz'muş gibi.

Oğuz sonunda dayanamayıp kahkaha attığında öyle çok gülmüştü ki gözleri yaşarmaya başlamıştı. Ardıl ellerini onun yakasından çekip yüzünü kapatırken ağlar gibi bir ses çıkardı.

"Bunu hiç beklemiyordum." dedi Oğuz kahkahaların arasında zorlukla.

"Gülme Oğuz, gülme!"

Kendini dizginlemeye çalışırken karşısındaki çocuğu utandırmamak için çabalıyor fakat oldukça zorlanıyordu. Sonunda gözünden akan yaşları sildiğinde karşısında ona kedi gibi bakan çocuğa dönüp dudağını büzdü.

"Şu arkandakini verir misin?" Oğuz arkasına dönüp işaret ettiği şeye baktı. Serum setini neden istediğini anlamasa da sorgulamadan Ardıl'a uzattı.

Ardıl'sa bütün soğukkanlılığıyla paketi açtı. Ve içinden aldığı ince serum hortumunu boynunun etrafına geçirip sıktı.

"Lan!" Oğuz tekrar gülmemek için büyük bir çaba göstererek Ardıl'ın boynundan hortumu çekmeye çalıştı. Ardıl inatla bırakmadı.

"Bırak, öldüreceğim kendimi." Oğuz bir yandan gülerken hortumu boynundan çıkarmıştı Ardıl'ın. Fakat Ardıl bu kez de ellerinden ayırmadı.

"Nasıl söyleyeceğim ben insanlara işin aslını? Yok, öldürmem gerek kendimi. Ver şunu, lanet adam!"

Oğuz aslan kuvvetindeki kedinin ellerinden hortumu uzak tutmaya çalışırken gülmekten karnı ağrıyordu.

"Tamam, ben söylerim çocuklara."

Ardıl bir anda elindeki plastiği çekmeyi bıraktığında Oğuz bundan habersiz olduğundan üzerine çekmeye devam etmiş, Ardıl ona doğru yaklaşmak zorunda kalmıştı. Mavi gözlerini kocaman açmış ona bakarkense bunun farkında değil gibiydi.

"Ne söyleyeceksin? Bu çocuk homofobinin anlamını karanlıktan korkmak sanıyor mu diyeceksin?"

Oğuz sevimliliği karşısında saf saf başını sallarken Ardıl başını yana eğip sahte bir gülüş sundu ona.

"Teşekkür ederim, onurumla dayak yerim daha iyi."

Oğuz tekrar gülmemek için dişlerini sıkarken Ardıl dudaklarına bastırdı avuç içini.

"Sakın." dedi tehlike saçan bir civciv üslubuyla.

Oğuz çocuğun elini dudaklarının üzerinden çekerken bu kez sabit tuttu ifadesini. Şimdi empati yapması, başını beladan belaya soktuğu çocuktan özür dilemesi gerekiyordu.

"Tamam, söz veriyorum sana halledeceğim bu meseleyi."

"Sana güvenebilir miyim?" Oğuz başını sallarken nedense hiç içi rahat değildi Ardıl'ın.

"Peki." dedi sedyeden ayrılırken.

"Ben şimdi gidip kendimi bulduğum ilk arabanın altına atacağım, mektup yazma şansım olmazsa mahkemede benim için Can'ı suçla."

"Tamamdır."

Ardıl boynu bükük revirden ayrılırken yüzünde bir gülümsemeyle onu izledi Oğuz.

Sonunda, başta ona sorduğu sorudan istediği cevabı almıştı.

Bu bölümü çok sevdim 

Size sürpriz yapıp angst bitireyim mi

Homofobikmişsin | ⚣Where stories live. Discover now