20

43K 3.2K 680
                                    

Multimediaki şarkıyı dinlemeseniz bile soft bir şarkıyla okumanızı öneririm. Bol yorum, bundan sonraki çoğu bölümü değiştirmeden atacağım. Ona göre. ÖPTÜM.

"Hadi."

Ardıl Oğuz'un ellerini kavramış yanına çekerken mavi gözlerinde saf bir ışıltı vardı. Dudakları kenara kıvrılmıştı ve direkt kendisine uyuşuk bir hayranlıkla bakan gözlere odaklıydı.

"Yapabileceğini biliyorum."

Oğuz titrek bir iç çektikten sonra başını olumlu anlamda salladı.

Bir süredir bilinçli ya da bilinçsiz, her boşluklarını beraber değerlendiriyorlardı. Hatta birlikte vakit geçirmek için boşluk yarattıkları da pekâlâ düşünülebilirdi.

Bu sıralarda Ardıl'ın evinde izledikleri bir filmin vals sahnesinde Oğuz dans konusunda ne kadar kötü olduğundan bahsetmişti. Ardıl sadece sessizce ayağa kalkmış, salondaki masayı kenara çekmiş ve Oğuz'un deli gibi gerilmesine sebep olan o sözleri söylemişti:

Ona öğreteceğini.

Temel hareketleri gösterse de henüz eş olarak bir prova yapmamışlardı. Ve Oğuz hem her temaslarında onun bile ukalalığını bastıran arsız kalbinin ritminden, hem de yeni bir şey deniyor olmamın haklı tereddütünden biraz çekinmişti. Ardıl onun aksine heyecanlı görünüyordu.

"Tamam," dedi Oğuz salonun ortasında dikildiklerini fark edince.

"Hazırım."

Ardıl gülümsedi. Ellerini birkaç dakika için bırakıp telefonundan Oğuz'un yabancı olduğu bir parça açtı. Ardından yanına dönmüş, Oğuz'un sol kolunu beline yerleştirip sağ elini kendisi kavrayarak yanına geçmişti. Şimdi yan yana, yüzleri aynı yöne dönük ve bir elleri kenetli duruyorlardı.

Diğer elini belinin mesafesinde kaldırırken başını sola çevirip ona baktı.

"Şimdi birkaç adım." dedi çenesini hafifçe yükseltirken. Oğuz da onu taklit etti. İkisinin de yüzünde huzurlu birer gülümseme vardı.

Yan yana duruşlarını, aralarındaki mesafeyi bozmadan öne doğru birkaç adım attılar. Ardından Ardıl elini bırakıp zıt yöne döndüğünde vakit kaybetmeden diğer eliyle tek elini tuttu. Ters yönlere attıkları sakin adımlarla yarım daire oluşturdular. Birkaç adım attılar, sonra tam tersi yönde. Gözleri birbirlerinden ayrılmıyordu.

Ardıl birkaç küçük adımda önündeydi şimdi.Bir elini kavrayıp yukarı kaldırırken diğer eli omzuna yerleşti. Oğuz onun gözlerinden ayrılmayan gözlerinin sarhoşluğuyla beline yerleştirdi elini. Ardıl gözlerini kısıp gülümsedikten sonra biraz daha yukarı, olmasına gereken yere yönlendirdi tutuşunu. Oğuz ağlamaklı bir ifadeyle bakınca güldü. Belli ki isteği bu değildi.

"Şimdi adımlarımı takip et." dedi kısık bir sesle. Oğuz başıyla onayladı.

Ardıl sola doğru bir adım attığında o sağa adımladı. Ardından tekrar sola. Ardıl geriye adımladığımda öne, ve o öne adımladığında geriye. Böylece müthiş bir ahenk yakaladılar.

Kötü olduğunu söylemesine rağmen çocuğun ayağına basmak ya da üzerine düşmek gibi bir hata yapmamıştı henüz. Aksine aralarındaki uyum şairane bir görüntü sunuyordu.

Ardıl omzundaki elini bırakıp tekrar yana doğru adımladığında gülümsemesi genişledi Oğuz'un. Şimdi neyin geleceğini biliyor, oldukça da seviyordu.

Ardıl'ın vücudu koluna sarıldığında elleri birbirine kenetliydi, üzerine doğru hafifçe eğildi. Güneş kahverengi kirpikleri altına boyuyor, derin maviyi ortaya çıkarıyordu.

Biraz sonra tekrar bir eli omuzundaydı Ardıl'ın. Oğuz eline kenetli olan eline dayanamayıp küçük bir öpücük bıraktığında kaşlarını çatmıştı. Fakat gülümsemesi silinmediğinden pek inandırıcı değildi ifadesi.

Farklı yönlerdeki adımlara alışmaya başlamıştı Oğuz. Bu yüzden ritme uymak onun için daha kolaydı. Buna rağmen anlık bir tereddütle doğru yapıp yapmadığını görmek için ayaklarına baktığında Ardıl'ın elini hissetti çenesinde. Nazik bir hareketle tekrar gözlerine bakmasını sağladığında gülümsedi.

"Gayet iyi gidiyorsun." Oğuz da gülümsedi. Hocası oldukça ciddi görünüyordu.

Oysa o küçük bir öpücük çalmak için canını verebilirdi.

Artık takılmadan devam ettikleri adımlara elleri kenetlendiğinde bedenlerinin hafifçe uzaklaşıp yakınlaşması eşlik etti. Ardıl'ıl bahar kokusu Oğuz'un ciğerlerine defalarca vurarak onu büyülemişti böylece.

Bir süre sonra Ardıl'ın eli ellerinden ayrıldı. Oğuz baştaki gibi kolunu arkasında sabitlerken Ardıl'ın hareketleriyle uyumlu olarak ilerliyor, onun kendi etrafında dönüşlerini, büyük bir asaletle vücudunun bir kuğu gibi süzülüşünü izliyordu.

Elleri her kavuşup, bakışları birbirlerine sabitlendiğinde çevredeki bir nesne daha siliniyordu sanki. Koca dünyada yalnızca onlar kalıyor, zemin onların uyumlu adımlarıyla şarkılar söylüyordu.

Avuçları birbirlerine yasladığında dakikalar geçmişti. Ardıl son bir kez yana doğru açtı kollarını. Geri döndüğünde Oğuz tekrar onun geriye doğru yaslanmasını sağlarken elini sıkıca kavramıştı. Biraz daha uzun sürdü bu kez birbirlerinin irislerinde gezen bakışları.

Oğuz Ardıl'ın gün batımındaki parlayan irislerini izlerken habersizdi fakat alnına dökülen saçları, hafifçe bayık bir biçimde Ardıl'ın yüzünü turlayan bakışları, dingin nefes alışverişlerinin arasında yaladığı dudaklarıyla kusursuz görünüyordu.

Doğrulduklarında birbirlerinden uzaklaşmadılar. Oğuz beline sarılırken alnını alnına yasladı Ardıl'ın. Göz kapakları gözlerini örtmüşken soluklandı. Ardıl'ın yüzünde sakin bir gülümsemeyle kolları omzuna sarılmıştı.

"O kadar da zor değilmiş, değil mi?" dedi fısıltıdan farksız bir biçimde. Oğuz başını iki yana salladı. Ardından göz kapaklarını araladı.

"Çok güzelsin." dedi onunki gibi kısık bir sesle. Ardıl cevap veremese de hafifçe ısınan elmacık kemikleri, gözlerinden ayrılmayan cesur mavileriyle gülümserken Oğuz'a duymak isteyeceği her şeyi anlatmıştı.

Oğuz onun ellerinden birini kavrayıp boynuna indirdi. Ardıl ellerinin altındaki sıcak tenle birlikte hızlanan nabzı hissettiğinde gülümsedi.

"Şuna bak." dedi Oğuz güler gibi bir sesle.

Ardıl nabzının en yoğun attığı noktayı okşadı baş parmağıyla. Kendi nabzını yoklamak gibiydi onun için. Çünkü göğüs kafesini kıracakmış gibi atan kalbi de benzer bir ritme sahipti.

Parmakları üzerinde hafifçe yükseldi. Burnunu sıcak tene sürttü önce, okyanus kokusunun ciğerlerine dolmasına izin verdi. Ardından az önce parmaklarının gezdiği noktaya dudaklarını bastırdı. Bu Oğuz'un göz kapaklarının düşmesine sebep oldu.

Ardıl bir adım geriye çekildi. Şimdi sakin olmak onun için de zordu.

"Biraz yürüsek mi?" Çekingen bir bakışla Oğuz'un yoğun gözlerine döndüğünde. Oğuz gülümsedi. Eğilip burnuna küçük bir öpücük bıraktı.

"Evet, kesinlikle."

Oğuz o gün dans etmekten öte, dans etmeyi isteyeceği tek insanın kim olduğunu öğrendi. 

Homofobikmişsin | ⚣Where stories live. Discover now