45

23.1K 1.5K 819
                                    


Her insanı yumurtasından henüz ayrılmış birer kaplumbağaya benzetirdi Ardıl.

Her biri önce kabuklarını kırmak için çabalardı.Karanlığın içinde debelenmenin ağırlığından kurtuldukları vakit güneş yüreklerine doğardı.

Koca dünyada yapayalnızken,içlerinden gelen bir özgürlük arzusuyla denizin yolunu bulurlardı.Bu an,kendini kabullenme ve sevme anıydı ona göre.İnsan bir kez kavuştu mu denize,özgürlüğüne değecek kelepçe yoktu.

Ardıl kabuğunu kıramamıştı.İzin verilmemişti buna belki de.Kendini bildi bileli debelenir dururdu karanlıkta.Denizi hiç göremeyecek sanırdı kendini.Fakat neyse ki bir dalga onu bulmuştu.

Oğuz...Ardıl'ın tek özgürlüğü.

"Ardıl,beni dinliyor musun?"Hafifçe irkilerek kurtuldu düşüncelerinin sarhoşluğundan Ardıl,annesine döndü.

"Evet."dedi sakin ses tonuyla."Dinliyorum."

Annesi pek ikna olmadı.Yüzünde rahatsız bir ifade belirdi.

"Aklın nerede senin?"Nefesini dışarı bırakıp sözüne devam etti.

"Büroda odanın dizaynına başladım.Üniversiteni de belirledik Kıvanç'la."Ardıl kendine açık bırakmayan sözler karşısında sessiz kaldı.

"Bu senin bir emek göstermeyeceğin anlamına gelmez.Senden derece istiyoruz Ardıl,Hukuk Fakültesini kazanmak zorunda olduğunu biliyorsun."Ardıl başını salladı gözleri yerdeyken.Kendisini bir iş görüşmesinde gibi hissediyordu.Zira masaya yaratılan her değer ticariydi.

Annesi oğlunun yüzünü kavrayıp,çenesini okşadı yavaşça.

"Bakma öyle bebeğim,ailemizin mirasını üstlenebilecek tek kişi sensin biliyorsun."Annesinin gözlerinden o hırs dolu ifade geçti.

"Adaletimizi sen sağlayacaksın...Tıpkı bizden öğrendiğin gibi."Ardıl yüzünü kaçırdı annesinin elinden.

Ardıl ailesinin 'adalet' dediği şeyi elbette biliyordu.Fakat uygulanan kesinlikle bu değildi.

Hukuk bir bakıma it dalaşıydı gözünde.İki taraf karşı karşıya geldiğinde kimin haklı kimin haksız olduğu önemli olmuyordu.Önemli olan kimin daha iyi savunulduğuydu.

Ve işin aslı,yeri gelince bir katili,bir tacizciyi ve bir hırsızı bile aklama onursuzluğunu göstermişti ailesi.Ardıl'dan da istedikleri buydu.Hırs ve kör bir çift göz.

İtiraz edemezdi.Ailesinden başka hiçbir şeyi yoktu sonuçta.

"Çıkabilir miyim?"Annesi iç çekip başını salladı.Ardıl ayaklandı.Annesinin bürodaki odasındaydı.Çünkü Betül Hanım oğluna bu konuşmayı evinde yapmak için zaman ayıramamıştı ne yazık ki.

Kapı koluna elini attığında annesinin tekrar sesini duydu.

"Ardıl."Ardıl başını çevirip ona baktı.

"Ben her şeyden önce annenim.Senin halini biliyorum.Ama kalbini her kime kaptırdıysan fazla uzatma bu işi.Babanın uygun gördüğü biriyle evleneceksin sonuçta.Üzülmeni istemem."Ardıl alaycı bir gülüş sundu annesine.Sırtını kapıya yasladı.

" 'Bu halimi' ayırdığın ailelerin çocuklarından mı biliyorsun?Yoksa izlediğin dizilerden mi?

Çünkü inan bana,hiçbir kan bağı hayatının hiçbir anında yanında olmadığın çocuğunun halini anlatmaz sana."

Annesinin biçimli kaşları çatıldı.

"Üzülmemi istemiyorsan,sizin uygun gördüğünüz kişiyle evlenmeyeceğimi şimdiden kabullenebilirsin."Başka bir şey söylemeden kapıdan dışarı attı kendini.

Annesi arkasında bıraktığı boşluğa baktı bir süre.Ardıl tıpkı kendisine benzerdi.Keskin cümlelerine,çaresiz romantik yanına kadar.Geleceğiyle ilgili hiçbir şeye itiraz edemezdi ama konu yüreğinde sır gibi sakladığı kişi olunca cesurdu oğlu.

Buna rağmen kapının ardında dolan gözlerinden emindi.Yumuşak bir gülümseme yayıldı yüzüne.

"Her şey iyiliğin için."dedi fısıltıyla.Sahiden öyleydi.Ona yalnızca böyle hayatta kalabileceği öğretilmişti.O da oğluna bunu öğretiyordu.Maddi bolluk fakat manevi açlığı.

Öte yandan annesinin tahmin ettiği gibi dışarı çıktığı anda dolmuştu Ardıl'ın gözleri.Adeta koşarak çıkmıştı süslü binadan.

Sahile yürüdü birkaç saat. Oğuz'la her zaman geldikleri banka oturdu.Denizi izledi.Hatırladı.En azından Oğuz vardı,değil mi?

Biraz sonra telefonu çaldı.

"Efendim?"dedi telefonu açtığında,normal çıkarmaya çalıştığı sesiyle.

"Efendin yesin seni!"Oğuz'un neşeli sesiyle suratına bir gülümseme yayıldı.Oğuz bunu hissermiş gibi tekrar konuştu.

"Tam şuan benden uzakta gülümsüyor,beni gülüşünden mahrum bırakıyor olamazsın değil mi Ardıl?"Ardıl kıkırdadı.Sonra toparladı.

"Ne haddime?"Oğuz'un gülüşü kulağına yayıldı.

"Gitmek istediğin oyuna iki bilet buldum.Vaktin var mı?"Ardıl'ın gözleri açıldı.

"Sen diğerine gitmek istemiyor muydun?"Kısa bir sessizlik oldu.Daha önce aralarında tiyatroda hangi oyuna gidecekleri konusunda bir anlaşmazlık olmuştu.Kararsız kalınca da erteleme kararı almışlardı.

"İstiyordum.Sonra seninle zaman geçirmeyi,daha önemlisi seni gülümserken görmeyi her şeyden daha çok istediğime karar verdim."Ardıl'ın yüreğine bir balta gibi saplanan tatlı ağrıyla nefesi kesildi.

Ses tonu Oğuz'u doğruluyordu.Eskisi gibi alaycı,flörtöz bir ses tonu kullanmıyordu Oğuz.Gittikçe artıyordu merhameti.

Üstelik biri kendi çıkarlarından çok Ardıl'a değer veriyordu ilk kez.Oğuz bu hareketiyle kalbinde kaç çiçek büyüttüğünü biliyor muydu Ardıl'ın?

"Bebeğim?"Ardıl toparlandığında yanağından akan yaşı fark etti.Duygularını ele veren iç çekişiyle Oğuz'un endişeli sesi duyuldu.

"Ardıl iyi misin?"Ardıl yanağından akan yaşı sildi.

"İyiyim."dedi sonra."Sadece seni ne kadar çok sevdiğimi düşünüyordum."

"Görmeden inanmam."dedi Oğuz yaramaz sesiyle.Ardıl'ı neşelendirmeye çalıştığı öyle çok belli oluyordu ki.

"Neredesin?"dedi yeni hatırlamış gibi Oğuz.

"Sahildeyim."

"Tamam,hemen geliyorum seni almaya.Azıcık beni sev,sonra gidelim tiyatroya.Tamam mı güzelim?"Ardıl başını salladı fark etmeden.

"Tamam."

"Seni seviyorum."dedi kapatmadan Oğuz.

Ardıl telefon kapandığında bile kulağında tuttu telefonu.Yüzündeki buruk gülüşle birkaç damla yaşın daha serbest kalmasına izin verdi.

Ardıl yanılmıştı.Öylece kabuğuna bir dalganın çarpması değildi bu.Oğuz adeta kabuğuna sığdırmıştı özgürlüğü Ardıl'ın.

Belki de Tanrı ondan denizi esirgerken,okyanusu vermişti gizlice.

Gülümsedi.

Sevmek güzeldi.


Azıcık da Ardıl'ın hayatına göz atalım dedim.İyi etmiş miyim?

ÖPTÜM Bİ DE TABİ Kİ


Homofobikmişsin | ⚣Where stories live. Discover now