Oğuz geniş koltukta, kolunu Ardıl'ın beline sarmış yuvarlak masanın etrafındaki arkadaşlarının konuşmalarına eşlik ediyordu.
Okul çıkışında bir süredir takıntılı olduğu Ardıl'ı tavladığına inanmakta zorluk çeken arkadaşları Ardıl'la tanışmak istemişlerdi. Oğuz bunu seve seve kabul etmişti. Çünkü bu Ardıl'la daha fazla zaman geçirmek demekti.
Ve her şey yolunda gitmişti. Çocuklar Ardıl'ı sevmiş, Oğuz'un ilgisini fark edince arkadaşlarına inanmaya karar vermişlerdi.
Fakat Ardıl için her şey o kadar da kolay değildi. Zira belinde duran el usul usul olduğu noktayı okşuyor, Ardıl'ın kalp ritmini bozuyordu. Oğuz'un yanında sık sık değişen nabzının sebebini tahmin ediyordu Ardıl. Ama o bunu rahatsızlık olarak ele almaya karar verdi. Çünkü her ne kadar itiraf etmekte zorlansa da yabancı olduğu hisler onu ürkütüyordu.
Birkaç kez boğazını temizleyerek rahatsızlığını Oğuz'a sezdirmeye çalıştı. Ama Oğuz salağa yatıp sırtını okşamayı tercih etmişti. Sonunda masada duran telefonu aldı eline.Parmakaları ekranda dolaşırken Oğuz mesaj kısmında ismini görünce kaçışının olmadığını anladı, onun gibi telefonunu eline aldı.
Ardıl:Tamam beni koruyor kolluyorsun
Ardıl:Senin sayende son 24 saattir dayak yemedim
Ardıl:Taciz de edilmedim
Ardıl:Ama sadece meraktan soruyorum
Ardıl:Elin belime yapışmış olabilir mi?
Oğuz:Ya aşkım ne alakası var
Oğuz:Pardon Ardıl diyecektim
Oğuz:Kelime benzerliği işte
Oğuz:Çocuklar anlamasın diye şeyapıyorum
Ardıl:Elini biraz daha aşağı kaydırman belimde olduğu gerçeğini değiştirmiyor Oğuz
Oğuz:İşte kıpırdanmazsan biraz daha indirince belinde olmayacak
Ardıl:Son 24 saattir taciz edilmedim cümlesini geri alıyorum
Oğuz:Tamam be yemedik
Ardıl:Küstün mü
(Görüldü 12:34)
Ardıl:Pişt
(Görüldü 12:36)
Ardıl Oğuz'un kaşlarını çatıp telefonunu kucağına bıraktığını görünce iç çekti. Bazen gerçekten küçük bir çocuk gibi oluyordu.
Biraz yana kayıp Oğuz'un göğsüne yasladı sırtını. Başı omzuna harikulade bir uyumla yerleşirken sırtında Oğuz'un kalp atışlarını hissedebiliyordu. Ve her ne kadar yüzüne dönük olmasa da yüzündeki o tatlı, alaycı gülümseyi de görebiliyordu. Bu onun 'senden rahatsız olmuyorum' deme şekliydi.
Oğuz biraz sonra inadını kırıp telefonunu tekrar eline aldı. Saniyeler içinde de Ardıl'ın elindeki telefon bir bildirimle aydınlandı.
Oğuz:Ne güzel sırnaşıyorsun öyle
Oğuz:Hazır bu kadar yakınken
Ardıl:Hayır
Oğuz:Sevgili mi olsak
Ardıl:Hayır
Oğuz:E yuh
Oğuz:Bir bekle cümlemi tamamlayayım
Oğuz:Bu kez cidden küstüm
Ardıl:Eeeee
Oğuz:Ne eeee
Ardıl:Burası cool bir çıkışla gitmen gereken yer değil mi
Oğuz:Gideyim de seni bu kan emicilerin arasında yalnız mı bırakayım
Oğuz:Tribimizi de atsak delikanlıyız evelallah
Ardıl:Salak
Oğuz:Bari buna düşseydin ama ya
(Görüldü 12:40)
Ardıl onun az önce yaptığı gibi telefonunu kucağına bırakıp arkadaşlarına dönmüştü. Dudağının kenarındaki tatlı gülümsemeyi görünce ona kızgın kalamayacağını anladı Oğuz. Bahar kokusu dolu, yumuşacık saçlara dudaklarını bastırdı.
Peşinden gerekirse yıllarca koşardı.
Çünkü henüz keşfediyor olsa da,
Ardıl onun dünya üzerindeki cennetiydi.Bu ne karmaşık bir bölüm oldu ya
YOU ARE READING
Homofobikmişsin | ⚣
Short Story"Homofobiğim diye eşcinsellerden nefret edecek değilim." BoyxBoy