12

46.9K 3.5K 1.2K
                                    

Oğuz geniş koltukta, kolunu Ardıl'ın beline sarmış yuvarlak masanın etrafındaki arkadaşlarının konuşmalarına eşlik ediyordu.

Okul çıkışında bir süredir takıntılı olduğu Ardıl'ı tavladığına inanmakta zorluk çeken arkadaşları Ardıl'la tanışmak istemişlerdi. Oğuz bunu seve seve kabul etmişti. Çünkü bu Ardıl'la daha fazla zaman geçirmek demekti.

Ve her şey yolunda gitmişti. Çocuklar Ardıl'ı sevmiş, Oğuz'un ilgisini fark edince arkadaşlarına inanmaya karar vermişlerdi.

Fakat Ardıl için her şey o kadar da kolay değildi. Zira belinde duran el usul usul olduğu noktayı okşuyor, Ardıl'ın kalp ritmini bozuyordu. Oğuz'un yanında sık sık değişen nabzının sebebini tahmin ediyordu Ardıl. Ama o bunu rahatsızlık olarak ele almaya karar verdi. Çünkü her ne kadar itiraf etmekte zorlansa da yabancı olduğu hisler onu ürkütüyordu.

Birkaç kez boğazını temizleyerek rahatsızlığını Oğuz'a sezdirmeye çalıştı. Ama Oğuz salağa yatıp sırtını okşamayı tercih etmişti. Sonunda masada duran telefonu aldı eline.Parmakaları ekranda dolaşırken Oğuz mesaj kısmında ismini görünce kaçışının olmadığını anladı, onun gibi telefonunu eline aldı.

Ardıl:Tamam beni koruyor kolluyorsun

Ardıl:Senin sayende son 24 saattir dayak yemedim

Ardıl:Taciz de edilmedim

Ardıl:Ama sadece meraktan soruyorum

Ardıl:Elin belime yapışmış olabilir mi?

Oğuz:Ya aşkım ne alakası var

Oğuz:Pardon Ardıl diyecektim

Oğuz:Kelime benzerliği işte

Oğuz:Çocuklar anlamasın diye şeyapıyorum

Ardıl:Elini biraz daha aşağı kaydırman belimde olduğu gerçeğini değiştirmiyor Oğuz

Oğuz:İşte kıpırdanmazsan biraz daha indirince belinde olmayacak

Ardıl:Son 24 saattir taciz edilmedim cümlesini geri alıyorum

Oğuz:Tamam be yemedik

Ardıl:Küstün mü

(Görüldü 12:34)

Ardıl:Pişt

(Görüldü 12:36)

Ardıl Oğuz'un kaşlarını çatıp telefonunu kucağına bıraktığını görünce iç çekti. Bazen gerçekten küçük bir çocuk gibi oluyordu.

Biraz yana kayıp Oğuz'un göğsüne yasladı sırtını. Başı omzuna harikulade bir uyumla yerleşirken sırtında Oğuz'un kalp atışlarını hissedebiliyordu. Ve her ne kadar yüzüne dönük olmasa da yüzündeki o tatlı, alaycı gülümseyi de görebiliyordu. Bu onun 'senden rahatsız olmuyorum' deme şekliydi.

Oğuz biraz sonra inadını kırıp telefonunu tekrar eline aldı. Saniyeler içinde de Ardıl'ın elindeki telefon bir bildirimle aydınlandı.

Oğuz:Ne güzel sırnaşıyorsun öyle

Oğuz:Hazır bu kadar yakınken

Ardıl:Hayır

Oğuz:Sevgili mi olsak

Ardıl:Hayır

Oğuz:E yuh

Oğuz:Bir bekle cümlemi tamamlayayım

Oğuz:Bu kez cidden küstüm

Ardıl:Eeeee

Oğuz:Ne eeee

Ardıl:Burası cool bir çıkışla gitmen gereken yer değil mi

Oğuz:Gideyim de seni bu kan emicilerin arasında yalnız mı bırakayım

Oğuz:Tribimizi de atsak delikanlıyız evelallah

Ardıl:Salak

Oğuz:Bari buna düşseydin ama ya

(Görüldü 12:40)

Ardıl onun az önce yaptığı gibi telefonunu kucağına bırakıp arkadaşlarına dönmüştü. Dudağının kenarındaki tatlı gülümsemeyi görünce ona kızgın kalamayacağını anladı Oğuz. Bahar kokusu dolu, yumuşacık saçlara dudaklarını bastırdı.

Peşinden gerekirse yıllarca koşardı.

Çünkü henüz keşfediyor olsa da,
Ardıl onun dünya üzerindeki cennetiydi.

Bu ne karmaşık bir bölüm oldu ya

Homofobikmişsin | ⚣Where stories live. Discover now