10

51.8K 3.7K 1.9K
                                    

Ardıl'ın bir hayalet gibi okula gidip geldiği günlerin gölgesinde, son birkaç haftadır bambaşka olaylardan dedikodu malzemesi olmaya devam ediyordu.

Ve elbette bu dedikoduların kaynağı da değişmiyordu.

Koridorda ilerleyip her gün uğradığı kapının önüne geldiğinde yüzünde açıkça bir bıkkınlık vardı. Adımları ezberlediği izleri takip ederek cam kenarındaki masayı buldu. Burası onun her zaman çalıştığı masaydı fakat son günlerde Oğuz'u bulabileceği mekanların da başını çekiyordu.

Adresleri bir olmuştu.

Masaya kolunu yaslamış, önündeki kağıda bir şeyler karalayan çocuğun karşısındaki sandalyeye çöktü.

"Beni çok yoruyorsun Oğuz."

Oğuz onu fark edince çenesini eline yaslayıp gülümseyerek baktı.

"Yine bir şey yapmışım." dedi masum bir ifadeyle. Fakat altındaki suçluluk barizdi.

"Düzelteceğini söylemiştin." Oğuz başını salladı.

"Ve insanlara sevgilin olduğumu söyleyip dokunanın elini kırmakla mı tehdit ettin cidden?"

"Evet." dedi Oğuz gururla.

"İyi yapmış mıyım?"

"Oğuz bu eşcinsel olduğum dedikodusunu nasıl yalanlayacak?"

Oğuz birkaç saniye düşündü. Zaten birkaç saniyeden fazla olaylar üstüne düşünmediği için her şey sarpa sarıyordu.

"Evet, pek olmamış sanki." Ardıl omuzlarını düşürdü. O artık normal hayatına dönmek için çırpınırken Oğuz bütün sempatisiyle hayatını karıştırıyordu.

"Sen dedin ya çete gibisiniz diye, belki benim sevgilim olduğunu düşünürlerse rahatsız etmezler dedim." dedi Oğuz tereddütle.

Sonra yerinde dikleşti. Ellerini masada birleştirirken ciddi bir ifade takındı.

"Tamam, seni çok fazla zor durumda bıraktım. Ama artık yalan yok. Her şeyi düzelte-"

"Lütfen yapma!" dedi Ardıl yalvarır gibi birleştirdiği ellerine ellerini sararken.

Oğuz bu tavra gülerken ilk kez çözüm üretme konusundaki rezaletliğinin işine geldiğini düşündü.

"En azından sana saygı duyduklarından daha az rahatsız ediyorlar artık."

"Ama yine de rahatsız ediyorlar?" 

Ardıl ellerini ellerinin üzerinden çekip arkasına yaslandı.

"Her gördükleri yerde 'Oo enişte, hayırlı olsun.' diyorlar."

Oğuz gülüşünü gözlerinin önüne sererken çenesini eline yasladı tekrar.

"O kadar da kötü değilmiş."

" 'Aydın abi, enişteye tost!' 'Pişt, sen enişteme mi baktın!' 'Kaptan! Enişteyi kenarda tükür' " diye hitabından örnekler verdiğinde Oğuz dudaklarını birbirine bastırdı kahkaha atmamak için. Ardıl yüzünü buruşturdu.

"Yenge de diyorlar." Bu kez kendini tutamayıp kısık bir sesle güldüğünde üzgün gözlerle ona baktı Ardıl. Normalde kızardı ama her nedense Oğuz ona çok masum bakıyordu. Dudağını büzdü.

"En azından hayatım birini eğlendiriyor."

Oğuz gülerken birden zihninde beliren fikirle gözleri aydınlandı.

"Ardıl." dedi omuzları dikleşirken. Ardıl sevimli ifadesiyle ona döndüğünde devam etti.

"Bak ne diyeceğim..."

"Eyvah." dedi şüpheyle ona bakarken. Güldürdü bu Oğuz'u.

"Hayır, hayır. Hayırlı bir iş bu kez." Ardıl ikna olmuş olacak ki onun gibi sırtını dikleştirip masada ona yaklaştı. Oğuz bu fırsatı değerlendirip elini avuçlarına aldı tekrar.

"Hani şimdi biz seninle sahte sevgili olacağız ya... Elimiz değmişken cidden mi sevgilin olsam ben?" Ardıl anında elini çekip uzaklaştı.

"Hayır." Başını beladan belaya sokan, dayak yemesine sebep olan bu çocukla arkadaş olabilirlerdi ama sevgili olmak ? İşten bile değildi.

"Bari bir düşün." dedi Oğuz ona umutsuz bir bakış atarken.

"Düşünüyorum... Hayır."

"Lütfen."

"Hayır."

"Köpeğim olsa dersen olurum." dedi bütün ciddiyetiyle.

"Hayır." dedi heceleyerek Ardıl.

"Ama neden?"

"Oğuz biz ve seninle yan yana geldiğimizde ben ya dayak yemiş oluyorum, ya depoya kilitleniyorum, ve hakaret-" Oğuz ona durmasını işaret etti. Haklı olduğunu biliyordu ama işine gelmiyordu.

"Tamam, anladım." Ama kısık gözleriyle kendi kendine homurdanmasına engel olmamıştı bu.

"Hain tospik." Ardıl gülümsedi.

"Tamam, o zaman sözleşmeli sevgiliyiz bundan sonra."

"Sözleşmeli?"

"Öyle deyince daha yaz dizisi gibi hissettiriyor."

Ardıl tekrar gülerken fark ettiği bir detayla Oğuz'a yaklaştı. Baş parmağını hafifçe gezdirdi göz altlarında.

"Uykusuz musun?" Oğuz göz kapakları düşerken gülümsedi. Göz çevresi kronik olarak kırmızıydı Oğuz'un. Bu yüzden yorgun oluşu göze çarpmazdı. Ardıl'ın bunu fark etmesini beklemiyordu.

"Biraz."

"Hadi uyu, derse girerken uyandırırım seni."

Oğuz başıyla onayladı. Koluna başını yaslarken Ardıl onu rahatsız etmemek için elini çekmişti. Oğuz kapattığı gözünü saniyeler sonra tekrar açarken yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu.

"Ne oldu?" dedi Ardıl ona yüzünde benzer bir gülümsemeyle.

"Bence biraz erken başlayabiliriz... Sevgili olayına." Ardıl'ın sormasına kalmadan çektiği elini kavrayıp yanağına yerleştirdi tekrar. Kendi eli, elinin üzerindeydi.

Ardıl gülümsedi. Baş parmağıyla yanağını okşarken bir anlığına Oğuz'un avuç içine dudaklarını bastırdığını sandı fakat öyle tüy gibi bir dokunuştu ki bu emin olamadı.

Sorgulamadı. Onun gibi koluna yaslarken başını, kumral kirpikleri izledi.

Homofobikmişsin | ⚣Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang