40

28.5K 1.9K 539
                                    

Tam multimediadaki şarkıyla okumalık bölüm.

Oğuz Ardıl'ın yatağında uzanmış, ellerinin arasındaki minik kediyi severken ; Ardıl başını eline yaslamış onu izliyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Oğuz ışıldayarak bakan yaramaz gözlerinin altında adeta bir merhamet timsaliydi.

"Ardıl." dedi kendisini izleyen mavilere döndüğünde. Hafifçe irkilmesi gülümsetmişti Oğuz'u.

"Sana benziyor aslında biliyor musun?" Ardıl da güldü bu sözler karşısında.

"Gördüğün her şeyi bana benzetemezsin Oğuz."

"Başka neyi benzettim ki?"

"Papatyaları, bebekleri, yavru köpekleri, yıldızları..." Devam edecekti ama Oğuz'un hafifçe gözlerini kısıp gülümsediğini fark ettiğinde, bunu yakalanınca yapardı, gülümseyip yanağını okşadı.

"Güzel olan her şeyde sana dair bir şeyler var bence."

Ardıl'ın yüzüne Oğuz'un yanında sık sık beliren o yanaklarını ağrıtan gülümseme yayıldı. Hafifçe eğildi ona doğru.

"Öyle mi?" dedi oyuncu bir tavırla. Oğuz da ona uzanırken gülümsüyordu.

"Öyle." Dudakları bir anlığına birbirlerine dokundu. Oğuz elini Ardıl'ın yüzüne çıkarıyordu ki elinde hissettiği pati darbesiyle çekmek zorunda kaldı. Ardıl'dan uzaklaşırken zaten eli kadar olan yavru kediye baktı.

Gülüp kucağına alırken doğruldu. Bu sırada sahte bir sinirle Ardıl'a bakmıştı.

"Ardıl, ne yapıyorsun çocuğun önünde?" Ardıl'ın muzip bir gülümsemeyle gözleri büyürken Oğuz bütün ciddiyetiyle kediyi öpüyordu.

"Şimdi ben mi suçlu oldum?"

"Lütfen çocuğun önünde tartışmayalım!" Ardıl onun çatık kaşlarını görünce dudaklarına hayali bir fermuar çekti. Role fazla girmişti anlaşılan.

Biraz sonra kedi tiz, yavru kedilere özgü sesiyle miyavlayınca gülümsedi Oğuz. Gözlerini tişörtüne tırmanan kediden kaldırıp Ardıl'a dikti.

"Baba dedi sanki."

"Bana da öyle geldi." Gözlerini kenetlenmiş gülümserken Oğuz kediyi tutuyordu bir yandan da. Birbirlerine öyle alışmışlar, öyle tanımışlardı ki göz göze gelmeleri yetiyordu istediklerini anlatmak için. Nadiren acı yerleşiyordu göz bebeklerine beraberken. Genelde, o an olduğu gibi parıldıyor, sevginin adeta somut bir hale geldiği yoğun duygularla birbirlerini buluyordu gözleri.

Oğuz aklından geçenlerle gülümseyip başını eğdi. Gözlerini sıkıca yumunca dizlerine koydu Ardıl elini.

"Ne oldu?" Maviler tekrar ona döndü.

"Bu minik öyle şeyler hatırlattı ki bana."

"Ne gibi?"

Oğuz gülümseyip alnındaki bir tutam saçı arkaya taradı. Öyle yoğun duygulardı ki içindekiler, dudaklarından dökülmek için zamana ihtiyaç duydular. Ardıl'ın yüzünü izledi bu süreçte.

"Seni tanıdığımdan beri bir adresim olsun istiyorum Ardıl." Ardıl beklenmedik itirafla kaşlarını kaldırsa da devam etmesini bekledi.

"Hiçbir zaman evlenmek, çocuk sahibi olmak isteyen bir insan olmadım. Zaten pek mümkün de değildi... Biliyorsun." Başını iki yana sallayıp devam etti.

"Ama burada seninle bir kediyi sevmek, bir odayı paylaşmak bile... Zamanın getireceği diğer her şeyden daha güzel geliyor gözüme.

Hayal bile edemiyorum, sabahın ilk ışıklarında yüzünü görmek... Seni uyurken izlemek. Dilediğimce öpmek, kollarımı sana sarmak... İş yerindeki basit bir kahve molasını gözlerinin içine bakarak yapmak, ömrümün her saniyesini seninle geçirmek... Ardıl, hayatta hiçbir şeyi daha çok istemedim." Ardıl'ın yoğunlaşan irislerini izlerken gülümsedi.

Homofobikmişsin | ⚣जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें